Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanı Marco Rubio, katıldığı bir radyo programında, Dışişleri Bakanlığı’nın Müslüman Kardeşler'i terör örgütü listesine dahil etme sürecinde olduğunu duyurdu. Gazeteci Sid Rosenberg’in sorusuna yanıt veren Rubio, bu sürecin hukuki zorluklarına dikkat çekerek, her bir şubenin ayrı ayrı incelenmesi gerektiğini belirtti. Bu açıklama, kamuoyunda geniş yankı uyandırdı.
HUKUKİ SÜREÇ VE DELİLLERİN ÖNEMİ
Radyo programında Rosenberg’in, "Müslüman Kardeşler ve Amerikan İslam İlişkileri Konseyi (CAIR) neden terör örgütü ilan edilmiyor?" sorusu üzerine Rubio, bu konuda bakanlığın detaylı bir çalışma yürüttüğünü ifade etti. Rubio, "Elbette Müslüman Kardeşler'in farklı kolları var, her birini tek tek değerlendirmemiz gerekiyor" dedi. Bu adımların kolay olmadığını belirten Rubio, mahkemelerde karşılaşılabilecek hukuki itirazlara karşı titiz bir hazırlık yapılması gerektiğini vurguladı.
Rubio, bu tür kararların mahkemelerde sorgulanacağını ve ilgili örgütlerin "terör örgütü değiliz" savunması yapabileceğini söyledi. Hukuksal süreçte yapılan çalışmaların "matematik problemi gibi" kanıtlanması gerektiğini belirten Bakan, bu durumun sürecin uzamasına neden olduğunu aktardı. "Bir şeyin ne olduğunu biliyor olabilirsiniz, fakat yasal süreçten geçmek zorundasınız ki bir dava açıldığında hazırlıklı olalım" ifadelerini kullandı. Rubio, günümüzde pek çok dava ile uğraştıklarını ve bu nedenle her adımın dikkatle atılması gerektiğini sözlerine ekledi. Bakan, özellikle Müslüman Kardeşler'in ciddi bir endişe kaynağı olduğunu vurguladı.
FİLİSTİN'İN TANINMASI VE ORTADOĞU POLİTİKASI
Bakan Rubio, ayrıca Ortadoğu'daki güncel gelişmelere de değindi. İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Gazze Şehri’ndeki askeri kontrol kararına doğrudan destek verip vermediğini açıklamaktan kaçınan Rubio, Hamas’ın kesinlikle "ortadan kaldırılması" gerektiğini savundu.
Filistin'i tanıma kararı alan Avustralya, Kanada, Birleşik Krallık ve Fransa gibi ülkelerin adımlarını "sözde" olarak niteleyen Rubio, bu kararların sembolik olduğunu ve genellikle iç politik kaygılarla alındığını ileri sürdü. Rubio, bölgenin geleceğinin Birleşmiş Milletler kararlarıyla ya da liderlerin açıklamalarıyla değil, sahadaki gelişmelerle şekilleneceğini belirtti.