Fransa-Lyon’da siyaset bilimi öğrenimine devam etmekte olan A.B. (22), 2013-2017 yılları arasında İzmir Bornova Anadolu Lisesi’nde okurken okul arkadaşlarının akran zorbalığına maruz kaldığını öne sürerek yıllar sonra şikayetçi oldu.

A.B., dört yıl boyunca yaşadığını öne sürdüğü akran zorbalığı nedeniyle İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.

Dilekçede A.B.’nin, yaşadığı psikolojik şiddet ve ayrımcılıklar sonucu eğitimini tamamlama konusunda zorlandığı, yaşananların aynı kişilerle birlikte gideceği üniversite sürecinde de devam edeceği endişesiyle çevresinden uzakta okumaya karar vererek yurtdışına gittiği belirtildi. Dilekçede, akran zorbalığı kavramının mevzuatta ve içtihatlarda tanımının bulunmadığı belirtilerek, “Bu kanun maddeleri spesifik olarak bazı suçları işaret etse de müvekkilin maruz kaldığı davranış bütünlüğü olarak akran zorbalığını içine alan yaşanan psikolojik baskıları günümüzde ‘mobbing’ kavramı gibi karşılayan bir kanun maddesi yoktur. Eğitim hayatında mutlaka maruz kalınan bu davranışlara ilişkin ülkemizde cezai yaptırımlar olmayışı tanımsız ve soyut oluşu, gerekli norm eksikliğinden, ciddiye alınıp araştırılmadan başarısızlıkla sonuçlanan hak arayışlarına, başvurularına sebebiyet vermektedir. Şöyle ki, bu konuda en başta yasama yetkisi elinde olan TBMM, yürütme yetkisi elinde olan Cumhurbaşkanlığı, alakalı bakanlık olarak Milli Eğitim Bakanlığı, Türkiye içi kurumlar ve uluslararası kurumlar ile pekala bu hususa önem verilip, düzenlemeler uygun olur, hukuki olur, insancıl olur” denil1 

‘SORUMLULAR BULUNSUN’

Dilekçede, yaşanan zorbalıkla ilgisi olan ve olabilecek bütün kişilerin tespit edilerek (bütün öğretmen, idareci ve öğrenciler) bu kişilerle iletişime geçilmesi ve detaylı bir cezai-idari soruşturmanın başlatılması gerektiği belirtilerek, fiziksel taciz, psikolojik taciz, yalan beyan, hakaret, çocuğa şiddet, siber zorbalık, eziyet, tehdit, ayrımcılık, huzur ve sükun bozma, sövme, görevi ihmal gibi örneklendirilen ceza ve seçenek yaptırımlar savcılıkça ve diğer idarelerce delilller toplanarak dava açılması istendi.

‘YERE DÜŞEN YEMEKLERİ YEMEYE ZORLANDIM’

“Ödev grupları kurulacağı zaman bazı kişiler aşağılayıcı bir biçimde benim gruplarına girmememi ifade ediyor, bu sebepten dolayı çoğu proje ödevimi de tek başıma yapmak zorunda kaldım. Yaşadıklarım sınıfımla sınırlı kalmadı, bütün döneme hatta alt ve üst dönemlere de zamanla yayıldı. Örneğin zaman zaman ellerindeki çöpleri (şişe vs.) alt kata atıp benim onları getirmemi istiyorlardı ve tepki göstermemle alay ediyorlardı. Mesela yere düşen yemekleri yemeye zorlamak gibi. Bir diğer olay ise zaman zaman okulun farklı sınıflarındaki tanımadığım öğrencilerden mesajlar alıyordum. Mesajlar tehdit, hakaret vs. içermese de hepsi alay etme amaçlıydı.”

‘Dalga geçtiler ve aşağıladılar’

A.B., dilekçesinde şu iddialarda bulundu:

“Olayın başlangıcı aslında Özel Güzelbahçe Piri Reis Koleji’nde geçen ortaokul yıllarıma dayanıyor: Ortaokulda diğer erkeklere göre daha yumuşak karakterli olduğumdan ve futbol vs. oyunlarından hoşlanmadığım için dışlandım. Lisedeki zorbalığın başlaması da ortaokuldaki zorbalıkta bağlantılı şekilde gerçekleşti. Mezun olduğum ortaokulun Karşıyaka şubesinden olan biri (R.E) ve başka bir sınıfta ortaokuldaki bazı sınıf arkadaşlarımla gittiği dershaneden tanışan başka bir kişinin ortaokuldaki sınıf arkadaşlarımdan duyduğundan emin olduğum söylemleri önce bana, daha sonra da kendi çevrelerinde yaymaya başladığını fark ettim. Bunların ardından insanların benden uzaklaştığını ve kaçındığını fark ettim. Bu insanlar daha sonra sadece benden uzak durmakla kalmayıp, benimle sürekli dalga geçtiler ve aşağıladılar.”

Kaynak:Milliyet