Sakıncalı

Sakıncalı

Ege ve Akdeniz şeridinde gerçekleşen orman yangınlarına hepimiz derinden üzülüyoruz. Elinden geldiğince herkes yardım etmek, bir an önce kül olan ormanlarımızı geri kazanmak için elinden geleni ardına koymuyor ve yeniden yeşillendirme işlemleri için seferber oluyor. Lakin işin önemli bir kısmı bu telaşe arasında kaçırılıyor gibi. Uzmanların ifadelerine göre yanan ormanlara hemen ağaçlandırma yapılması çok sakıncalı.

Daha fazla zarar veriyor

Daha fazla zarar veriyor

Her ne kadar ormanları korumak, kaybettiğimiz ormanları yeniden kazanmak için yapılan bu çağrılar iyi niyet gösterse de yanan ormanlara yapılan ağaç dikimi biyoçeşitliliğe yangınlardan daha fazla zarar verme potansiyeline sahip olabilir. Tabii bu durum nereye fidan dikimi yaptığımıza göre de değişiyor.

Kendi haline bırakmak gerekiyor

Kendi haline bırakmak gerekiyor

Şu anda Akdeniz ve Ege şeridi yoğun bir yangın altında. Uzmanlara göre özellikle Akdeniz ormanlarında yangından sonra fidan dikimi yapmak uygun değil. Doğayı bir süre 'kendi haline' bırakmak tutunulacak en doğru tavır. Yani doğanın kendi kendini iyileştirme gücünün pek göz ardı edilmemesi gerek. 

Yangına karşı adaptasyon

Yangına karşı adaptasyon

Şu an yangınlar hepimizi korku ve telaşa sürüklese de Akdeniz ormanları milyonlarca yıldır yanıyor. Uzmanlara göre ise bu sebeple Akdeniz'de yer alan çam ormanları ve makiler yangına karşı adaptasyon geliştiriyorlar. Doğa, yangın sonrasında kendisini toparlamak için yöntemler geliştirmiş. Tabii türlere karşı farklılık gösteriyor bu yöntemler de.

Kızılçam türü

Kızılçam türü

Örneğin; Kızılçam türü kendi kendini yenileyebiliyor. Bunun sebebi ise kızılçam kozaklarının ve tohumlarının yangından zarar görmemesi. Yangın sonrasında kozalaklardaki tohumlar külün içine düşüyor ve bu tohumlar yangını takip eden bahar aylarında çimleniyorlar ve yanan alanın metrekaresine onlarca fidan denk geliyor.

Kendilerini koruyorlar

Kendilerini koruyorlar

Uzmanların ifadelerine göre maki çalılarının üst tarafları yanıyor. Toprak altı ise canlı kalıyor. Toprak altındaki depo organları olarak adlandırılan bu tohumlar yangından iki ay sonra yaşamaya devam edip sürgün veriyolar. Hatta bazı türlerin tohumları ise kendini korumaya alıyor ve ancak belirli bir sıcaklıkta ve dumanın etkisiyle uyarılıyorlar ve daha sonrasında yeşillenmeye başlıyorlar. 

Uzun süre yangın olmazsa

Uzun süre yangın olmazsa

Hatta öyle ki uzun süre yangın olmazsa kaybolacak bazı türlerin olduğunu da söylüyor uzmanlar. Bütün bunlar olmasına, alanın kendi kendini yenilemesine karşın neden 'ağaçlandırma' yapıldığını da uzmanlar bir nevi 'mahalle baskısından' kaynaklandığını söylüyorlar. İnsanlar acilen yeşillendirilmesi için baskı yapıyorlar ve bu baskılar sonucunda yeşillendirilen alanda biyoçeşitliliği kaybediyoruz. 

Gençleştirme yapılması gerek

Gençleştirme yapılması gerek

Peki ağaç dikmek yerine neler yapılabilir? Yanan kızılçam ormanları ve maki bitki örtüsünün yerine ağaçlandırma yapılması yerine sadece yanan alanların koruma altına alınması gerekiyor. İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay'a göre yanan kızılçam ormanlarının iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik ve ekosistem hizmetleri gözetilerek öncellikli olarak doğal yollarla gençleştirilmesi gerekiyor.

Adaptasyon geliştirdiler

Adaptasyon geliştirdiler

Ağaçlandırma çalışmasının sadece fidan gelmeyen yerlerde yapılması uzmanlara göre makul olanı. Çünkü bu ekosistemler yüzbinlerce hatta milyonlarca yıldır yangınlarla birlikte varlığını sürdürüyor. Dolayısıyla yangına karşı bir çok adaptasyon geliştirdiler. Bu adaptasyonlar ormanların herhangi bir yangının ardından rejenerasyon ile tekrar eski haline dönmesini yardımcı oluyor.

Baskı unsuru

Baskı unsuru

Konuyla ilgili bir nihayete gelecek olursak iyi niyetli olsa bile 'yeniden ağaçlandırma' fikri büyük bir baskı unsuru uyandırıyor. Önceliğimiz yangınların söndürülmesi ve bu yöndeki çabalarımız olmalı. Herkesin iyi niyeti ve "Çorbada benim de tuzum olsun" diyerek işin ucundan tutmaya çalışması gayet anlaşılır. Ama öncelikle biraz sakin olalım ve yangının söndürülmesine aynı zamanda da yangından zarar görmüş insanların ihtiyaçlarına kulak verelim. Çünkü görüldüğü üzere doğa bizim yardımımız olmasa da kendi kendini iyileştirebiliyor. 
 

Sabırla...

Sabırla...

iyi niyetli olsa da doğaya iyi gelen bir uygulama değilmiş. Herkesin bir elden yardım etmeye çalışması çok güzel ama işin iç yüzünde durumlar farklı, işin uzmanları öyle söylüyor. Sosyal medyada herkesin psikolojik olarak zor süreçlerden geçerek yardım istemesi, her yaz gelen yangın haberlerinin şu an en büyüğünü yaşamamız, Şahan Gökbakar, şarkıcı Gökçe başta olmak üzere; yangın bölgelerindeki birçok insanın çaresiz haykırışları bizleri telaşa sürükledi. Bu çok normal. Ama sakin olalım. Doğa kendini iyileştiriyor. Biz ona zarar vermediğimiz müddetçe. Her şeyden önce biraz sabır. Ülke olarak zor günler geçirdiğimiz, yangınla mücadele ettiğimiz şu günlerde doğa da bize bazı mesajlar veriyor. Sabretmek ve beklemek. Her yangından sonra yeniden açmayı bekleyen tomurcuklar gibi sabırla tekrardan yeşereceğimiz günleri beklemek... 

KAYNAK: https://www.milliyet.com.tr/orman-yangini-sonrasi-fidan-dikmek-neden-dogru-bir-davranis-degil--molatik-20014/?Sayfa=3