Daha fazla barış, daha fazla refah hayali...

Abone Ol
Obama: Açık sözlü, samimi, idealist bir Başkan’ın ardından

Başkan Obama’nın üniversiteli gençlerle Tophane-i Amire’deki toplantısını, sürekli pozitif enerji yayan güleryüzlü halini televizyondan izliyorum.

Notlar alıyorum:

Samimi, sıcak, açıksözlü, idealist, insana güven telkin eden, içi dışı bir insan...

Düşüncelerini saklamıyor.

Çok net ifade ediyor.

Karşısındakiyle tartışmalı bir alana girdiğini hissettiği anda, inandırıcı olabilmek için gerekli ölçüyü yakalıyor. Ama bunu yaparken de lafı öyle eğip bükmüyor.

“Sarkozy Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkarken, siz savunuyorsunuz, neden?” diye bir soru gelince, güleryüzlü çizgileri değişmiyor:

“Sarkozy benim çok iyi bir dostum. Ama dostlar arasında da görüş ayrılıkları olur. O da zamanla değişebilir. Herkes görüşlerinde samimi olabilmelidir.”

Arkasından şunu ekliyor:

“NATO üyesi olabilen bir Türkiye AB üyesi neden olamayacakmış...”

İdealist bir insan Obama.

Bunu kabullenirken ekliyor:

“Ama saf değilim.”

Geleceği önemsiyor.

“İleriye bakmak lazım” derken, elbette geçmişi de yok saymıyor. Ancak geçmişin tutsağı olmanın tehlikesine de işaret ediyor. Bu açıdan örneğin bir ara sözü Avrupa’ya getirip şöyle diyor:

“Bakıyorum, Avrupa’da daha hâlâ yüz yıllık, bin yıllık tartışmalar var. Oysa ileriye bakmak lazım.”

Geçmişin tutsağı olarak güzel bir gelecek yaratmanın mümkün olmadığına bir yerde işaret ederken, Filistin-İsrail sorununu getiriyor gündeme:

“Geçmişi değil, geleceği düşünmek lazım. İsrail’deki durum, İsrailliler için de, Filistinliler için de sürdürülebilir bir durum değil. Ortadoğu’da barış mümkün. Bir Filistin, bir İsrail devletiyle iki devletli bir çözümdür isabetli olan. Kimse kimliğinden dolayı şiddet istemiyor, aşağılanmak istemiyor. Çözüm için liderlerin siyasi irade ve cesaret göstermeleri şart.”

Başkan Obama’nın “Geçmişi değil, geleceği düşünmek!” sözünü getirin Kıbrıs’a koyun, Ermeni meselesine koyun, Kürt sorununa koyun.

Ve düşünün bir an.

Eğer geçmişte yaşanan tüm acıların tutsağı olunursa, bu sorunlar çözülebilir mi diye, barış ve normalleşme kapıyı çalabilir mi diye...

Amerikan toplumunun mükemmel olmadığını, ama artık ırk ayrımcılığının azaldığını, fırsat eşitliğinin arttığını, kendisinin Amerika’da Başkanlığa seçilebildiğini, Amerikalıların dünyayı fazla bilmediklerini söylüyor, ama Amerikalıların iyi ve iyimser insanlar olduklarından söz ediyor.

Şu cümlesini not ediyorum:

“Etnik bir azınlıktan geliyorum. İsmim çok farklı. Ailesinde Müslüman olan bir kişiyim. Ama Başkan seçildim Amerika’da. Şimdi bu kimliğimle dünyanın birçok yerinde köprüler inşa edebilirim.”

Bir şey dikkatimi çekiyor.

Söylediklerinde hep özümsenmiş bir ‘demokrasi kültürü’nün izleri var. Amerika’da yetişirken, büyürken kendi yaşantısında tanık olduğu ayrımcılıklar onu olgunlaştırmış, aynı zamanda ‘farklılıklara saygı’yı getirip hayat tarzının içine yerleştirmiş...

Bir toplumda etnik olsun, dini olsun farklılıkların bir arada yaşamasını, bunun için ifade ve inanç özgürlüklerini savunuyor. Farklılıkların düşmanlık yaratmasına, farklı olanın düşman ilan edilmesini karşı çıkıyor.

Kısaca demek istiyor ki:

Herkes kendi gibi olsun!

Bir soru üzerine Türkiye’nin ‘Kürt sorunu’na değiniyor.

Türkiye’nin toprak bütünlüğünden yana olduğunu söylerken, bu çerçevede daha çok özgürlüğe, daha çok fırsat eşitliğine işaret ediyor, dini ve etnik azınlıkların bir bütünün parçası olması gerektiği konusunun altını çiziyor.

Yani demokrasiyi tarif ediyor.

Bir hayat tarzı olarak demokrasiyi...

Gençlere şu çağrısı çok hoş:

“Yeni duvarlar inşa etmek yerine, yeni köprüler inşa edebilirsiniz, yeni ve güzel bir gelecek ve bir dünya için...”

Terörün hiçbir bahanesi olamayacağını yine belirtiyor, teröre karşı işbirliği konusunu gene vurguluyor.

Şu sözünü not ediyorum:

“Dünyanın değişebileceğini düşünmek güzel bir şey...”

Öyle değil mi?

Türkiye de değişecek.

Daha çok demokrasi, daha çok hukuk, daha çok barış ve refah yolunda yürüyecek Türkiye de.

Evet öyle.

“Daha fazla barış, daha fazla refah” bizim ülkemiz için de hayal olarak kalmayacak, gerçekleşecek.

Buna inanıyorum.

Ve Başkan Obama’nın iki günlük ziyaretinin bu ülkenin vücut kimyasını olumlu yönde etkilediğini düşünüyorum.


HASAN CEMAL
MİLLİYET
{ "vars": { "account": "G-V2K9QJTT0J" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }