ABD'nin en popüler web talk show'larından Young Turks'ün yaratıcısı Cenk Uygur, 26 Ekim(Bugün) yapılacak Yeni Medya Düzeni konferansından önce ntvmsnbc'ye konuştu.

Cenk Uygur internet üzerinden yayınlanan, web aleminin ilk günlük talk show’u ‘Genç Türkler’in (Young Turks – Jöntürkler) sunucusu.
Program, web üzerinden YouTube, AOL, Airamerica.com ve TidalTV.com tarafından yayınlanıyor.

Ayda sekiz milyon izleyici kitlesiyle ‘100 YouTube Ortağı’ listesinde yer alan Genç Türkler, 2002 yılının ilk çeyreğinde Sirius Satellite Radio’da ilk orijinal program olarak yayın hayatına başlamış, daha sonra bu platform 2006 yılında XM Satellite Radio’ya transfer olmuş.

Pennsylvania Üniversitesi, Wharton School of Business ve Columbia Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu ulan Uygur, Genç Türkler’den önce avukatlık, televizyon yazarlığı ve televizyon sunuculuğu yaptı; MSNBC, CNN Headline News, E! Entertainment Channel, Al Jazeera, ABC News, Voice of America, NPR ve Fox News Channel’da çeşitli programlara katıldı.

Cenk Uygur, 26 Ekim’de (Bugün) İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenecek Yeni Medya Düzeni Konferansı’nda Web TV ve internette gazetecilik üzerine konuşacak ve soruları yanıtlayacak. Uygur’la konferanstan önce söyleştik.

Neden gazeteci olmayı seçtiniz? Dahası neden bunu web’de yapıyorsunuz?

Gerçeği araştırmayı, bulmayı ve bunu insanlarla paylaşmayı seviyorum. Medya bu yüzden benim için mükemmel bir kariyer alanı. Bunu web’de yapmamın nedeniyse gerçeği söylemenize izin verilen tek yer olması.

Yeni medyada gazetecilik yapmanın konvansiyonel medyaya kıyasla avantajları, ve varsa dezavantajları, nelerdir size göre?

Dezavantajlardan biri izleyici kitlesi yaratmanın çok daha güç olması. Şanslıyım ki biz o sorunu çözebildik. Avantajı da bir programı, tam da yapmak istediğiniz gibi yapma özgürlüğüne sahip olmanız ve insanlara dünyada neler olup bittiğine ilişkin gerçekleri anlatabilmeniz. Ayrıca haklılığınız konusunda bir medya yöneticisini ikna etmek zorunda değilsiniz, izleyici ikna etmeniz yeterli.

Bir zamanlar (ABD’de) Cumhuriyetçilerin tarafındaydınız. Daha sonra Demokrat kampa dahil oldunuz. Neden?

Çünkü (Cumhuriyetçiler) akıllarını yitirdiler! Bu ülkede Cumhuriyetçi Parti normal bir orta-sağ parti olagelmişti. Ama sonraları öfkeli bir savaş, işkence, casusluk ve zenginlerin vergilerini azaltma taraftarlığına başladılar. Çok zengin veya savunma şirketi sahibi değilse, aklı başında hiç bir insan o partide kalmaz.

Bazen programlarınızda Türkçe küfür/argo kullandığınız duyuluyor. Bunu bilerek mi yapıyorsunuz, yoksa kendiliğinden mi çıkıyor ağzınızdan?

İkisi de. Türkçe küfür kullanmayı seviyorum. Dünyada küfretmek için Türkçe’den daha iyi bir dil yok. Çok güzel tınlıyor, Amerikalılar’a bile. Bu kıyak sözcüklerin ne anlama geldiğini soruyorlar. Bazen bilerek kullanıyorum bunları, bazen de heyecandan kaçıveriyor ağzımdan.

Amerikan toplumunun yeni medyayı izleme alışkanlıklarıyla Türkiye’deki birbirinden elbette farklıdır. İkisini nasıl kıyaslarsınız çok genel hatlarıyla?

Amerikalılar yeni medyaya çok hızlı adapte oldu. Şu anda genç insanlar konvansiyonel medyayı neredeyse hiç kullanmıyor. Televizyonu bile internetten izliyorlar. Açıkçası Türkiye’deki durumu çok iyi bilmiyorum. Umarım bizim programları internetten izliyorlardır.

Büyük medya kuruluşları tarafından işletilenleri hariç tutarsak, web yayıncılığı izleyici gözünde bir güven sorunu yaşıyor mu sizce?

Bilakis, bence eski medyanın yayınlarına daha az güveniyorlar. Eski medya, politikacı olsun şöhretli kişiler olsun, ‘güç sahibi’ olanlara erişimlerini korumak adına gerçekleri sulandırıyor. Bizim yeni medyadaki en büyük avantajımız izleyicilerimizin bize güvenmesi. Onlara yalan söylemeyeceğimizi biliyorlar. Bir gerçeği programda yanlış aktardıysam, izleyicilerimize kulak veriyorum ve canlı yayında hatamı hemen düzeltiyorum.

Web’de, ne kadar çılgınca olursa olsun, siyasi görüş ve fikirleri paylaşma özgürlüğü var. Bu da milyonlarca fikir ve tartışma demek. Bir ‘filtreleme’ sistemine ihtiyacımız var mı? Varsa, bunu nasıl oluşturabiliriz kafamızda veya medyada? Konvansiyonel medyanın kendi rasyonel filtreleme sistemini mi uygulamak zorunda kalacağız? Yani ‘kaliteli analiz ve araştırmalar ancak büyük sermayeli basın kuruluşlarının web’teki yayınlarında olur’ demeye devam edecek miyiz?

Hayır, yeni medyanın en mükemmel yanlarından biri izleyicinin sizin yerinize filtrelemeyi yapması. Biri delirmiş veya tamamen hatalıysa, izleyici kitlesi de küçük olacaktır. Çoğu insan olan biteni hızlı kavrıyor; neyin doğru ya da yanlış olduğunu hızla çözebiliyorlar, ve bu konuda uzun vadede konvansiyonel medya editörlerinden bile daha iyiler. Bir gerçeği hatalı aktarmışsam ne kadar çok e-posta, Twitter ve Facebook mesajı aldığımı biliyor musunuz?

Dolayısıyla izleyici kötü programları kendisi filtreliyip eliyor ve daha kaliteli programlara, internet dergilerine yöneliyor. Bir program veya web sitesi için neredeyse günlük bir filtre mekanizması oluşturuyorlar; tabi programı ve siteyi yapanlar kulak veriyorsa.

Türkiye’nin uluslararası siyasi arenadaki profili nasıl görünüyor sizin oralardan?

Türkiye’nin dış ve ekonomik politikaları buradaki basında çokça yer alıyor. Türkiye’nin dünyadaki en önemli ekonomilerinden biri olduğu ve gittikçe güçlendiğine ilişkin çok sayıda özel haber çıkıyor. Bölgedeki ana diplomatik güçlerden biri olduğuna dair yazılar da çok. Ne yazık ki Gazze’ye giden Özgürlük Filosu olayından sonra buradaki basında çok güzel şeyler yazılmadı. Birden bire Türkiye’nin İslami bir hükümet tarafından yönetildiği ve tehlike oluşturduğu vurgulanmaya başladı. Bu büyük bir haksızlık belki, ama ABD’de siyaset böyle işliyor. Yine de, Türkiye’yi bölgede pozitif bir güç olarak inatla destekleyen yazarlar hala var.

Orta Doğu sorununda kalıcı çözüm sağlamak için neler yapılmalı genel hatlarıyla?

Kudüs’ü ikiye bölersiniz, 1967’deki sınırlara dönersiniz, ama Batı Şeria’daki bazı toprakları Gazze ile Batı Şeria arasında geçiş yolu açmak için takas edersiniz, birkaç Filistinli dışında kimseye geri dönüş hakkı tanımazsınız... Dünyada herkes çözümün bu olduğunu biliyor. Ama bazıları kendi iç politik ihtiyaçları yüzünden barış istemiyor. Öte yandan İsrail, işi ne kadar uzatırsa konumunun o denli güçleneceğine inanıyor. Yoksa çözüm aslında kolay.

Taraf ülkelerin yanlışları veya doğruları neler olabilir?

İsrail, Filistin halkını işgal altında tutmaya devam edemez. Bu çok büyük bir adaletsizlik. Filistinliler de adaleti barışçıl yöntemlerle aramalı. Tek yol bu. Savaşı silahla kazanamazlar, faziletle kazanırlar; Martin Luther King böyle kazandı, Mahatma Gandhi, Nelson Mandela böyle kazandı. Filistinliler için de geçerli olan bu.

Batı’da İslam’a karşı çoktan bir paranoya oluştuğu düşüncesine katılıyor musunuz? Evetse, bu kutuplaşma gittikçe daha tehlikeli bir hal alıyor mu sizce?

İki soruya da evet. Batı’da herkes İslam’a karşı paranoya sahibi değil elbette, ancak İslam’dan ölesiye korkan küçük ve çok güçlü bir azınlık var. Sağ kanadın liderleri korkuyu, temel siyasi motivasyon araçlarından biri olarak kullanır. ‘Korkunç’ bir düşmana ihtiyaçları var, bunun da İslam olmasına karar verdiler. Şeriat yasalarının Kansas’ta uygulanacağından endişe eden insanlar var örneğin. Bundan daha çılgınca bir şey duydunuz mu?



Noyan AYAN-ntvmsnbc