Cumhurbaşkanımız Sayın, Abdullah Gül’ün himayelerinde “Türkiye Okuyor kampanyası” kapsamında Kahramanmaraş valiliğinin gerçekleştirdiği bir proje ile kentin merkezinde manasına uygun kıraathanesine kavuştu.

Artık Kahramanmaraşlının Hoş sohbetlerle Kent kültürünü konuşacağı ve okuyacağı bir kıraathanesi var. Bu şehirde hayat daha anlamlı hale gelecek gibi görünüyor.

“Gelenekten, geleceğe kitap ve kültür sohbetlerini taşıyacak bir köprü” kurulmuştur.

Yani bir bakıma kentin ruhu uyanıyor artık, yitik duygularımız yeniden canlanıyor.

Yitik duygular deyince şair Mustafa Önyurt’un yazdığı anlamlı ve etkili şiiri çağrışım yaptı bende. Kıraathanenin açılışında Sayın Valimiz Mehmet Niyazi Tanılır Bey konukların taltifiyle Sayın Önyurt’tan bir şiir okunması istendi. Şair Mustafa Önyurt manidar konuşmasının ardından kendi sesiyle yitik duygular şiirini okuması, kıraathanede büyük bir yankı uyandırırken, alkış aldı. Bende bu köşeden sevgili dostum Mustafa Önyurt’un bu güzel şiirini sizleri paylaşmak ihtiyacını hissetim.

İşte Yitik duygular şiiri.

YİTİK DUYGULAR

Hüznü yaşıyorum, Eylül akşamlarında
Benim diyemediğim hayatım
Dökülüverdi bir, bir güz yapraklarında
En masum duygulara sahiptik, bir zamanlar
Bir oltanın ağzında;
Güzelliklerini yakalardık, hayatın
Bir bebeğin ağlamasında;
Genç annenin sütüyle, bereketlenen
Başak tarlalarının, suskunluğunu duyardık
Cömert ekinlerle, öpüşen rüzgâra
Yanağımızı uzatırdık
İçimiz sıkıldı mı, koşardık kır kahvelerine
Hasır iskemlelerde;
Yakın otururduk, birbirimize
Havalar sorulmazdı, alışılagelen
Sıcak sohbetlerle, su serpilirdi yüreğimize
Bir kahve içiminde hafiflerdi dertlerimiz
Topak şekerle, demli çaylar içilirdi
Ayran bakır kaplarda sunulurdu, edeplice
Hediyeleşmek diye bir şey vardı, gönülden
Üzümler taşınırdı evlere, sabah serinliğinde
Dostluk sarkardı salkım, salkım ellerde
Şirin duygular damıtılırdı, sabırla
Sal denilen, üzüm teknelerinde
Pekmez, gerçekten pekmez olurdu
Güneşin yakan bağrında
Serilen bastıklarda, sıcak sevgiler büyürdü
Cevizin yaprağı, tam yeşildi
Dallarında kuşlar, umuda öterdi
Büyük, küçük diye bir şey vardı
Sohbetlerde birileri, birilerini dinlerdi
Deli Dumrul, Şahmeran, Hayber, ezberdi dilimizde
Bunca güzelliklerimiz, nereye gitti
Yapa yalnız kaldık, beton evlerimizde.


OĞUZ KARAKOÇ
Öğretmen