KSÜ Rektör Yardımcısı Erdaş, yönetimi protesto ederek istifa etti…Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ ) Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Orhan Erdaş istifa etti.


Kasım 2010 tarihinden bu yana görevde bulunan Rektör Prof. Dr. Mehmet Fatih Karaaslan ve yönetimi, Konferans Salonlarına yıllar önce isimleri verilen eski Rektörlerden Prof. Osman Tekinel ve Prof. Nafi Baytorun’un isimlerini buralardan kaldırtarak, bu salonlara Senem Ayşe ve Cahit Zarifoğlu isimlerini verdi. 


Rektörlüğün bu ve bunun gibi keyfi tutumlarına imza atamayacağını söylediği bildirilen Rektör Yardımcısı Prof Dr. Orhan Erdaş, Rektörlüğün bu yapılan uygulamasını protesto amacıyla, görevinden istifa etti.


Konuyla ilgili olarak görüşüne başvurduğumuz öğretim üyeleri, yeni yönetimin bütün icraatlarının sadece kendilerine oy veren kesimi mutlu etmeye yönelik olduğunu ve göreve geleli iki yıla yakın süre geçtiği halde, üniversitede huzursuzluğun her geçen gün arttığını söylediler.


Bu keyfi uygulamasından dolayı başka öğretim üyelerinin de Üniversite Senatosu’ndan istifa ettikleri öne sürüldü.


 KSÜ REKTÖRLÜĞÜNDN AÇIKLAMA:


"Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Cemal TUNCER, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Rektör Yardımcısı görevine atanmıştır. Kendisine yeni görevinde başarılar dileriz."


KSÜ'DEKİ İSİM DEĞİŞİKLİĞİNE YEREL BASINDAN TEPKİLER...


KSÜ’de neler oluyor?



Mehmet TAŞ / Politika Kulisi


“Eşinin başı kapalı Rektör istiyoruz!” sözü size bir şey hatırlattı mı bilemem ama ben dün gibi bunu hatırlıyorum. Bu sözü Rektörlük seçimlerinin yapılacağı o günlerde milletvekili olan değerli abimiz Dr. Cafer Tatlıbal söylemişti.
Şimdi “eşi başörtülü bir rektörümüz var”
Ben insanların dinine, cinsine, parasına, adına, soyuna, sopuna değil yaptığı işine göre değerlendiririm.
Rektör seçilen Sayın Karaaslan’dan ümitliydik. Bir şeyler yapacak, yapmalı diyorduk. Kendisi Kahramanmaraşlı ama yönetim kademesinde hiç Kahramanmaraşlının olmadığı konuşuluyor.
Yukarıda izah etmeye çalıştığım gibi bölgecilik yapmam, bölgecilik yapana da prim vermem.
Ancak bu şehirden kaçmayan, bu şehirde kalarak hizmet noktasında bedel ödemek
isteyen insanlara da bu fırsatlar verilmelidir.
Bana bu güne kadar özellikle Sayın Karaaslan ile ilgili birkaç eleştiri yazısı yazdıktan sonra hiçbir toplantıya davet almadım, davet edilmedim.
Tıp Fakültesi için kadro talebinde bulunulmadığı, hatta hiçbir bölüm için kadro talebinde bulunulmadığı konuşuluyor.
Ya değerli ve kıymetli hocamız, sevgili rektörümüz KSÜ’de istifalar yaşanıyor,
KSÜ’de isim değişiklikleri yapılıyor, KSÜ ile ilgili her şey konuşuluyor.
Bizleri bir gün davet etseniz ve şu eteğimizdeki taşları döksek, bize gelen bilgileri sizlerle paylaşsak, ne olup bittiğini birinci ağızdan, yani sizden öğrensek olmaz mı?
Sizin bizi toplantıya davet etmemeniz bizim gazetecilik yapmamızı engellemez.
Saygısız bir üslup kullanmıyoruz, ihaleleri, şunları bunları araştırmıyoruz, kim nereye atandı? Kim neden görevden alındı? Kime ne verildi? Kim kimin adamı gibi araştırmalar yapmıyor, sizlerin huzurunu bozacak muhalif gazetecilik yapmıyoruz.
Ama bu böyle de devam edemez.
Bizlerin ve kamuoyunun KSÜ’de nelerin olup bittiğini bilmeye de hakkı var.
Yarın gazeteciler olur olmaz her şeyi yazmaya başladığında siz KSÜ’de yönetim zaafiyeti içine girer hizmet edemez hale gelirsiniz.
Biz bunu yapmak istemiyoruz.
Bizi ve kamuoyunu lütfen bilgilendirmelisiniz…"


Rektörün tutumu ve unuttuğu vefa!



Mehmet FİSKECİ / FİSKE TAŞI


"Bir bürokratın, bir siyasetçinin, bir gazetecinin, bir sivil toplum kanaat önderinin eşinin başının kapalı olması çok da önemli değil.
Bu mesele, kişilerin inançları ve yaşam biçimlerine saygı duymak gerek. Örtünmek inanmakla, inandıkları ile yaşamakla alakalı bir vaziyet.
İsteyen başını kapatır, isteyen kıçını açar, kindar ile dindarlık hadisesini bu bağlamda değerlendirmeden, insanların giyim kuşamına müdahale hakkını kendinde görmeyen biri olarak, rektörün eşinin türbanlı olması ya da olmaması kendi sorunu.
Herkesi inancı ile baş başa bırakmak en iyisi, aksi halde uç’lar insanda onulmaz yaralar açar, ki bu da toplumu gerer, yaralar.
Türban takana da saygı duyarım, mini etekle gezene de!
Herkes inancına, meşrebine göre hareket eder, kimseyi ilgilendirmez!
*
Lafı dolaştırıp durduk, geldik rektörün üniversitedeki isim değiştirmesi olayına…
Bu pilav, pardon mesele epey su çekeceğe benziyor.
Daha önceki yıllarda, üniversitenin ismine takanlar da oldu, hatta ismi verilirken Sütçü İmam Kahramanmaraş Üniversitesi önerisi, kısaltıldığında yanlış anlamalara ve müstehceniyete yol açacağı için vazgeçildi. Kısaltın bakın, ne çıkıyor!
Zaten bu hengâmede, bu iktidar döneminde böyle bir icraata girişmek, ateşten gömlek giymek, ya da kendi ayağına kurşun sıkmak gibi bir şey olur ki, buna da kimse cesaret edemez. Bırakın iktidarı, muhalefet partileri bile gıkını çıkartamaz.
Çıkarsınlar, baldırcan gibi oyarlar adamı.
*
Ama kısa keseceğim Aydın havası olsun, yeni açılan hastanenin isminin başına Necip Fazıl Kısakürek getirilmesine kesin kes karşıyım, karşı da olurum!
Severken nefrete dönüştürmeyin!
O büyük mütefekkiri, ustayı bu kadar ayaklar altına almayın!
Şehir Devlet Hastanesi ne güzel gidiyordu işte, kim işgüzarlık yaptıysa, kim bu isim değişikliğinin primini yemeyi kafasına koyduysa, kim isim değişikliği ile paye edinmek ve kahraman olmak istiyorsa, bilsin ki yaptığı ucuz ve basit kahramanlık!
Ha, ilk kurulduğunda verilseydi, belki derdim. Ama bir hastanenin adı on defa değişmez ki birader. Gömlek değiştirir gibi… Ne yani, ayıp valla!
*
Rektör sayın Karaaslan’a gelecektik, laf uzadı.
Yarın siz de bu camiadan çekip gideceksiniz, sizin de miadınız dolacak, sizin de içecek suyunuz, yiyecek ekmeğiniz kalmayacak bu kurumda. Umarım ve dilerim arakanızdan söyleyecek birkaç güzel şey olur. Yoksa, bahar şenliği adı altında bir iki şarkıcı-türkücü getirmekle iz bırakacağınızı sanıyorsanız, kusura bakmayın da çok yanılıyorsunuz sayın Karaaslan, çoooooookkkk!
Yönetim zafiyeti yaşatacağınıza, işinize bakın, işinize!
Başka şehirlerdeki üniversitelerde 40-50 bin öğrenci varken, mevcut öğrenci sayısını nasıl artırırımın derdine düşün, hesabını yapın! Varsa (ki var olduğu iddiaları ayyuka çıktı) kadro meselesini çözün!
Ötelemeyin, dışlamayın, bir tarafı memnun etmek isterken, yol arkadaşlarınızı
üzmeyin!
*
Tamam ver, Senem Ayşe elbette ki bizim gurur abidemiz. Cahit Zarifoğlu da öyle.
Biri mezarda, biri hayatta. Bu üniversitenin bu günlere gelmesinde emeği geçenlere vefa borcunu ödeyeceğine, isimlerini silerek beyinlerden kazımak neyin nesi azizim!
Senem Ayşe’nin ve Cahit Zarifoğlu’nun isimlerine karşı olduğumu sanma! Onların da isimlerini yeni açılacak bölümlerde, bir yerlere ver, yaşat, amenna!
Lakin verilmiş isimleri kaldırmak, hafızalardan silmek vefa ile ne kadar örtüşür, onu da var sen hesap et!
*
Bak, bir yardımcın Orhan Erdaş, iddia edildiği üzere, keyfi tutum ve uygulamaların sebebiyle istifa etti. Bundan önce de yaşanmış kulağımıza geldiği kadarıyla.
Bunu diğer isimler,  kadrolar takip ederse, söyler misin sayın rektör, camiayı kimlerle yöneteceksin!
Bakın, açık yazıyorum, merhum Osman Tekinel’i günahım kadar sevmezdim. Sevmek başka, saygı duymak başka… Şehrime hizmet etti,  eğitim ordusunun neferlerini yetiştirdi.    
İnsanları küstürmek, kırmak, uzaklaştırmak, ötelemek sizin inançlarınızla,
yönetim anlayışınızla nasıl örtüşüyor sevgili hocam!
Aşık Mahzuni Şerif’in ismini verseydin, sizi ipe mi götürürlerdi sayın hocam!
Tamam, Cahit Zarifoğlu ismini verdiniz de, boyunuz mu uzadı?
Eşinizin türbanlı olup olmaması beni ilgilendirmez! Dedim ya, saygı duyarım!
Belki size akıl vermem, ders vermeye yeltenmem biraz abes kaçacak ama, bugünlük beni idare edin hocam. Malum, ben liseyi zor bitirmiş bir adamım ki hasbelkader gazeteci-yazar olmuşum, kusura bakma!
Ama biraz vefa, biraz sağduyu, biraz hoşgörü istiyorum,  o kadar!"