Başbakan Yardımcısı Babacan, İstanbul merkezli operasyona ilişkin, "Halk Bankası'nın değer kaybı 1 milyar 625 milyon dolar" dedi.


Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, İstanbul merkezli operasyona ilişkin, "Halk Bankasının değer kaybı 1 milyar 625 milyon dolar" dedi.


Babacan, 24 TV'de canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.


İstanbul merkezli operasyona ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine Babacan, iktidar partisi olarak yasaklarla yoksulluk ve yolsuzlukla mücadele konularında en baştan bu yana hep hassas olduklarını ifade etti.


İstanbul merkezli operasyonunun uluslararası basındaki yansımalarına bakıldığında "siyaset mühendisliği" görüntüsü verdiğini dile getiren Babacan, şunları kaydetti:


"Dışarıda 100 haber çıktıysa bunun 95'i yolsuzluktan öte, siyasi istikrarla ilgili kısmına vurgu yapıyor. Bir siyaset mühendisliği vurgusu var özellikle dış basında. Bu açıdan baktığımızda ister istemez şunu düşünüyorsunuz: Hedef ne? Hedef gerçekten yolsuzlukla mücadele mi? Bir yolsuzluğu ortaya çıkartmak mı? Yoksa hükümete, iktidar partisine, dolayısıyla devlete, bu millete, Türkiye'ye zarar vermek mi?"


Operasyon kapsamında 100 milyon dolarlık yolsuzluk yapıldığı iddiasının gündeme getirildiğini anlatan Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:


"Arkadaşlarımızla ilgili en ufak bir şüphemiz olamaz. Ta ki mahkemelerin sonucuna kadar. Bütün arkadaşlarımızın masum olduğuna inanıyoruz. Hiç o konuda şüphemiz olmaz. Ama bakıyorsunuz şu dönemde, son 1 haftada halka açık şirketlerimizin değeri tam 20 milyar dolar düşmüş. Sadece Halk Bankasının değer kaybı 1 milyar 625 milyon dolar. Halk Bankasının toplam hisse senedi değeri 9 milyar 498 milyon dolardan 7 milyar 873 milyon dolara düştü. İddia edilen rakamlara bakın bir de Türkiye'ye verilen rakamlara bakın. Bu operasyonun zamanlaması, içeriği ve yöntemi yolsuzlukla mücadeleden öte Türkiye'nin istikrarını hedef almış bir görüntü veriyor bize. Dolayısıyla herkesin mutlaka bu olan biteni aklıselimle değerlendirmesi lazım, tarafsız değerlendirmesi lazım ve sabırla yargı sürecinin sonucunu beklemesi lazım. Bunu beklemeden peşin hükümle hareket etmek, Türkiye'ye, ekonomimize ve en önemlisi de siyasi istikrarımıza zarar verebilecek bir yaklaşımdır. Türkiye kaybediyor. Bakın bu 20 milyar dolar Türkiye'nin kaybıdır, sadece hisse senedi. Faizlerde artış var. Türk lirasında bir miktar düşüş var, kurlarda artış var."


"Aksi ispatlanana kadar suçsuz kabul etmek zorundayız"


Babacan, hatalara, yolsuzluklara asla izin vermeyeceklerini ancak Türkiye üzerindeki oyunlara da müsaade etmeyeceklerini söyledi.


Ali Babacan, operasyonun 3 ayrı konuda olduğu hatırlatılarak "Halk Bankası Genel Müdürüne ilişkin iddiaların" sorulması üzerine şunları kaydetti:


"Öncelikle bu iddialar Halk Bankasının kurumsal kimliğine, tüzel kişiliğine yönelik iddialar değil. Halk Bankasının yaptığı işlemler, Halk Bankasının İran'dan alınan petrol ve gazın, aynı zamanda İran'a yapılan ihracatın finansman işlemleriyle ilgili bir iddia yok oralarda. Bunu çok açık ortaya koymak lazım. Halk Bankasının banka olarak, kurum olarak yaptıklarıyla ilgili bir iddia yok. Tamamen Genel Müdürümüzün etrafında dönen bazı iddialar. O İddiaların hepsi de teyide muhtaç, yine yargının sonuca bağlayacağı iddialar. Genel Müdürümüzü de aksi ispatlanana kadar, yargı sonuca varana kadar biz masum ve suçsuz kabul etmek zorundayız. Bu bir evrensel hukuk kuralı."


"Nakit. Öde, öde, öde... 117 milyar dolar"


Babacan,  kamu bankalarının yönetim kurulları ve genel müdürlerini belirlediklerini, genel çalışma prensiplerini çizdiklerini ancak daha sonrasında ticari kararların bankalarca alındığını, siyasi müdahale olmadığını anlattı.


Kamu bankalarının performanslarına ilişkin bilgi veren Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:


"Son 11 yılda sadece temettü ve vergi geliri olarak bu bankalardan Hazine'ye aktarılan rakam, 31,5 milyar lira. Nakit bankalarımız tarafından kazanılmış, temettü ya da kurumlar vergisi olarak Hazine'ye yönelmiş. Bu dönemde bir yandan bankalarımız bu değeri üretirken, bir yandan da 2001 bankacılık krizinin faturası olarak, sadece kendi dönemimizde Hazine'den 117 milyar dolar ödedik. Batık özel bankalar için ve kamu bankalarının zararı için özel tertip Hazine kağıdı tertiplediler. Hazine özel tertip borçlanma senedi düzenledi, bu bankaların bilançosuna koydu. Dolayısıyla bu bankaların bilançosu bir şekilde düzeldi ama Hazine bir bakıma borçlanmış oldu. 2010 yılının sonunda bitti bu ödemeler. Nakit. Öde, öde, öde... 117 milyar dolar. Bir yandan bunu üstlendik, ödedik, bir yandan da bu bankalar kar etti, değer üreten bankalar haline geldi."


"En küçük şikayet Teftiş Kurullarına bildiriliyor"


Kamu bankalarıyla alakalı en küçük bir şikayetin bile kendisine ulaştığında BDDK ve Başbakanlık Teftiş Kurulunu hemen bilgilendirdiklerine dikkati çeken Babacan, şu ana kadar gelen ihbar ve şikayetlerin önemli bir kısmının da asılsız çıktığını bildirdi.


Kamu bankalarının aynı zamanda Sayıştay denetimine tabi olduğuna işaret eden Babacan, kamu bankalarının sadece yönetimiyle ilgili değil denetimiyle ilgili de önemli yasal düzenlemeler bulunduğunu ifade etti.


Başbakan Yardımcısı Babacan, münferit bazı kredi haberlerinin zaman zaman gazetelerde yer aldığını da belirterek bu haberlere ilişkin BDDK ve Başbakanlık Teftiş Kurulunun inceleme başlattığını, rapor hazırladığını ve gerekiyorsa savcılıklara suç duyurusunda bulunulduğunu belirtti.  


Babacan, şu ifadeleri kullandı:


"Ama bunlar toplama baktığınız zaman çok büyük değil. Halk Bankası yıl 2002: Toplam alacağının yüzde 48,8'i, neredeyse yarısı batak, takibe alınmış alacak. Biz böyle devraldık. Bakıyorsunuz bilançoya alacak görünüyor ama yarısı takibe geçmiş, alınamıyor. Bugün bu oran, yüzde 2,6. Sektör ortalaması 2,8. Düşünün ki sektör ortalaması olarak özel bankaları da var. Özel bankaların patronunun kendi hissesi var, şu var, bu var... Bu taraf kamu. Toplam bankacılık sektöründeki batak alacak özel bankalar dahil sektör ortalaması 2,8, Halk Bankası 2,6. Yani sektörden ortalamada daha iyi kredi yöneten bir bankadan burada bahsediyoruz."    


"Seneye bunların (Sayıştay raporları) hepsi düzelir"


Babacan, Sayıştay Kanununda değişiklik yaptıklarını da hatırlatarak bu değişiklikle Sayıştayın her yıl Meclis'e gönderdiği 100 sayfalık rapor yerine bin 800 sayfalık raporunun geldiğini ancak değişiklik kapsamında yer alan bazı kurumların mali tablolarının TBMM'ye ulaşmamasının eleştirilere yol açtığını söyledi. Babacan, "Her kanunda, her yeni uygulamada ilk yıl eksiklikler olabilir, noksanlar olabilir. Karşılıklı anlayış farklılıkları olabilir. Ama ne olur? Kurumlar oturur, kendi aralarında anlaşırlar ve bir sonraki seneye bunların hepsi düzelir. Bunlar düzelmeyecek şeyler değil" değerlendirmesinde bulundu.
(AA)