Dün sert değer kaybeden Türk Lirası yeni güne kayıplarını sürdürerek başladı. Dolar/TL 3,9781, Euro/TL ise 4,6759 tarihî rekor seviyelerine ulaştı. Rekor kıran kur sonrası Merkez Bankası'ndan müdahale geldi. Bu arada Türk Lirası, gelişen ülke paraları içinde en çok değer kaybeden para birimi konumunda.


Gelişmekte olan ülke para birimleri genelinde görülen satış baskısının yanı sıra enflasyon riski, ABD ile gerilen ilişkiler ve hükümet kanadından gelen faizin düşmesi gerektiğine yönelik söylemlerin Merkez Bankası'na dönük eleştirilerle güçlenmesinin etkisiyle döviz piyasasında hareket görülüyor. 
Küresel ve iç piyasa gelişmelerinin etkisiyle dün tırmanışa geçen dolar, yeni günün ilk işlemlerinde 3,9781 lira ile tüm zamanların rekor düzeyine tırmandı. Parite etkisiyle yükselen euro da 4,6759 ile tüm zamanların rekorunu kırdı.
MERKEZ BANKASI'NDAN DOLARA KARŞI ADIM

Bankaların borç alabilme limitlerinin yarından geçerli olmak üzere gecelik vadede yapılan işlemler için sıfıra düşürüldü.


Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından bünyesinde faaliyette bulunan Bankalararası Para Piyasası'nda bankaların borç alabilme limitlerinin yarından geçerli olmak üzere gecelik vadede yapılan işlemler için sıfıra düşürüldüğü bildirildi.



 


TL KENDİ LİGİNDE EN ÇOK DEĞER KAYBEDEN PARA
Türk Lirası gelişen ülke paraları içinde en çok değer kaybeden para birimi konumunda.
Türk Lirası dolar karşısında rekor kayıp yaşarken, kendi benzerlerinden de negatif ayrıştı. 


Türk Lirası, TSİ 10:20 itibariyle dolar karşısında yüzde 0,66 ile en çok kaybeden gelişmekte olan para birimi oldu. Türk Lirası'nı yüzde 0,26 kayıpla Güney Afrika randı, yüzde 0,15 kayıpla Tayland Bahtı takip etti. 


Bu üç para biriminde sert kayıp görülürken, dolar karşısında en çok değerlenen para birimi yüzde 0,43 artışla Güney Kore won'u oldu. Won'u yüzde 0,13 ile Tayvan doları, yüzde 0,12 ile Çek kronu takip etti.


ERTEM: TCMB FAİZLE ENFLASYONU KONTROL EDEMEZ
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Cemil Ertem, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) faizle enflasyonu daha da geniş olarak, finansal istikrarı kontrol edemeyeceği görüşünü paylaştı.


Ertem, Milliyet'teki köşe yazısında, "Enflasyonun ağırlıkla arz yönlü olduğu ekonomilerde, hele Türkiye gibi maliyet enflasyonunun en yüklü kalemini faiz giderlerinin oluşturduğu ülkelerde, merkez bankası faizle enflasyonu daha da geniş olarak, finansal istikrarı kontrol edemez. Tam aksine, yangına benzin döker." dedi.


Ertem'in yazısı şu ifadelerle devam etti:


"Bu politika, aynı zamanda, kur da hedeflediği için yerel parayı nihai olarak değerli yapmayı amaçlar. Bu da orta vadede üretim ekonomisini boğar ve ekonomiyi, uluslararası dolaşıma konu olan malların üretiminden uzaklaştırarak bir rant ve dışarıya kaynak aktarma, ithalat ve borç çevirme ekonomisine dönüştürür"


Bu görüşleriyle birlikte Ertem, "Bu ekonomi-politikasının siyasi karşılığı küresel egemen gücün çıkarları için siyaset yapan politik yapı ve siyasi partilerin ya da darbeci askerlerin iktidarıdır.İşte şimdi bütün bu yoksullaştırıcı, bizi köle eden paradigmayı bitiriyoruz. Bu açıdan önümüz aydınlıktır. Siyasi ve ekonomik olarak." dedi.


"VOLCKER'IN İKTİSAT ALDATMACASI"


Başdanışman Cemil Ertem, bu görüşlerinin arka planında Paul Volcker'ın kendi ismiyle anılan kuralına atıfta blunarak, "Volcker, faiz artırarak enflasyonu önleyeceğini sanan iktisat aldatmacasının en büyük ve ilk uygulayıcısıdır." dedi.


Bu noktada Ertem şu görüşü paylaştı:
"Volcker’in tezleri ve uygulamaları Milton Friedman’ın teorileriyle mutlaklaştırılıp, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere dayatıldı. Bugün dalgalı kur rejimi uygulayan, açık bir ekonomide bu yöntemin geçerli olmadığı biliyoruz"