Erdoğan'ın yapması gerekenleri Başbuğ mu yapıyor?..
"Ne yani, terörle mücadeleden vaz mı geçecek Türkiye?
Demokrasi, hukuk, insan hakları derken havlu mu atacağız?
PKK'ya teslim bayrağı mı çekecek bu devlet?"
Elbette hayır.
Terörle mücadele sürecek.
Haklı ve meşru bir mücadeledir bu.
Türkiye bir demokrasi.
Hiç kuşkusuz eksiği gediği var ama bu ülkede demokrasi işlemiyor değil. Yetersiz de olsa demokrasiye sahip bir ülke burası.
Eğer elde silah dağa çıkıp meydan okursan, karşında devleti bulursun. Eğer bu ülkenin askerini, polisini, sivilini öldürürsen, karşında devletin güvenlik güçlerini bulursun.
PKK bunu yıllardır yapıyor.
Karşısında da devleti buluyor.
Evet, PKK'nın yolu çıkmazdır.
Siyaset olarak silahı benimsemek, siyaset olarak şiddet ve terörü bellemek çıkmaz sokaktır.
Doğru yol, silahtan vazgeçmektir. Şiddet ve terörden vazgeçmektir. Ve kayıtsız şartsız yapmaktır bu işi.
Kürt kimliğiyle ilgili haklı talepleri, haklı hassasiyetleri demokratik siyaset ortamında dile getirmek, savunmaktır günümüzde doğru olan yol.
PKK henüz bu yolda değil.
Çıkmazı böylece derinleşiyor PKK'nın.
Peki ya devletin çıkmazı?..
Devlet eğer devletse, demin de belirttiğim gibi şiddet ve teröre karşı mücadelesini sürdürecektir.
Sürdürüyor da.
Ama yanlışları var.
Hem de çok ciddi yanlışları...
Devletin yapmadığı, yapamadığı kendi 'ezberi'ni gözden geçirmeye yanaşmıyor olmasıdır. Bu bin yıllık 'ezber' de, yalnız devleti değil, bütün Türkiye'yi bilmem kaç yıldır çıkmaza itiyor, kanatıyor.
Evet, terörle mücadele sürecek!
Ama bu konuda devlet de kendine dönerek bugüne kadar hangi açılardan yanlış yaptığını gözden geçirecektir.
Siyaset kurumu, başta hükümet ve parlamento olmak üzere bugüne kadar yapılmış hataların üzerine gidecek, geçmişten dersler çıkartacaktır.
Öte yandan, bu meseleyi Cumhuriyet tarihi boyunca özü itibariyle kendi tekelinde tutmuş, bu yüzden derinleştirmiş olan asker, öncelikle kendi içinde özeleştiri mekanizmasını işletecektir.
Siyaset kurumu, 'Kürt meselesi'ne el koyacak ve bu konuda askerin alanıyla ilgili sınırları demokrasilerdeki gibi çizecektir.
Bir kez daha vurguluyorum:
PKK, önkoşulsuz olarak silah bırakmalıdır. Terör ve şiddetten vazgeçmelidir.
Hükümete gelince...
Hiç kuşkusuz demokrasinin, hukukun, insan hakları ve özgürlükler düzeninin gerektirdiği adımları atmalıdır. Kürt kimliğini, kültürel farklılıkları tanıyacak reformları gerçekleştirmelidir. Bunun için 'AB yolu'nu hızlandırmalıdır.
Şimdi biliyorum, malum sorular kulağıma çalınmaya başladı bile:
PKK'nın ekmeğine yağ sürmez mi?
Terörle mücadeleyi zayıflatmaz mı?
İki sorunun yanıtı da 'hayır'dır.
1990'lardan bu yana hep bu söylediklerimin tersi politikalar izlendi ama başarı sağlanamadı.
Çıkmaz gitgide derinleşti.
Onun içindir ki, PKK'ya karşı mücadele sürerken, demokrasi ve hukukun gereğini yapmaya devam edebilirsiniz.
Mücadele devam ederken adına ister af, ister pişmanlık, ister eve dönüş deyin, eğer 'dağdan indirmenin yolları'nı da ararsanız, çok daha iyi sonuçlar alınabilir.
PKK daha beter sıkışır.
PKK'ya karşı mücadelenin meşruiyeti de, haklılığı da güç kazanır.
Hedef küçültmüş olursunuz.
Bu söylediklerimin izleri acaba görülüyor mu siyaset cephesinde?..
İyimser değilim.
Ama dikkatimi çeken bir şey var.
Hükümetin, Başbakan Erdoğan'ın yapması gerekenleri, askerin, daha çok Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ'un yapmaya başladığını görüyorum.
Muhalefet liderleriyle 'iade-i ziyaret' perdesi ardında yapılan uzun görüşmeler... Bazı sivil toplum örgütlerinin önde gelen temsilcileriyle PKK ve Kürt meselesiyle ilgili saatler süren toplantılar ve yanıtı aranan ilginç sorular...
Yöneticimiz uyuyor mu?..
Hasan Cemal
h.cemal@milliyet.com.tr