DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Mersin’de partisinin 1. Olağan
Erdemli İlçe Kongresi’nde konuştu. Babacan’ın gündeminde İstanbul
Sözleşmesi ve Merkez Bankası’nın döviz rezervi tartışmaları,
Cumhurbaşkanı’nın vatandaşlara yaptığı döviz çağrısı ve sistem değişikliği
önerisi vardı. Babacan şunları söyledi:
“Türkiye kimsenin keyfine göre yönetilemez”
“Tek bir kişi kafasına esince bu millete zarar vermesin diye ‘güçlendirilmiş
parlamenter sistem’ diyoruz. Yargı bağımsız olmalı, tarafsız karar almalı.
İşleyen bir denge-kontrol mekanizması olmalı. Türkiye tek bir kişiden ibaret
değildir, kimsenin iki dudağı arasına sıkıştırılamaz. Türkiye kimsenin keyfine
göre yönetilemez. Türkiye 1’den büyüktür.”
“Kafanıza esince Merkez Bankası başkanı değiştirmeyin, esnafın
yanına gidin”
“Gecenin bir yarısında karar alıp, Resmî Gazete’de yayınlamış. ‘Aldığı kararın
nedenini kendisi açıklar’ diyorlar. Pervasızca bunu çok normal bir şeymiş gibi
söylüyorlar. Kafanıza esti diye Merkez Bankası başkanını değiştiremezsiniz,
kriz çıkar. Kafanıza esince halkın arasına karışın, çarşıya pazara inin,
vatandaşın halini hatırını sorun. Özellikle esnafa dönüp ‘Destekten ne haber?
Bu desteği alabildiniz mi?’ diye sorun bakalım ne cevap verecekler.”
“Bu milletin alın teri olan dövizi tüket, sonra milletten döviz iste”
“Devletin 130 milyar dolarlık döviz rezervini erittiler, bir yandan da döviz
borçlandılar. Merkez Bankası’nın kendisinin sahip olduğu döviz tükendi,
kasasında borçlandığı döviz duruyor. Bugün çıkmış diyor ki, ‘yastık altında
döviz, altın varsa getirin’ diyor. Sen bu milletin alın teri olan dövizi tüket,
ondan sonra milletten döviz, altın iste. Pandemi çıktığında da bütün dünya
vatandaşına doğrudan destek verirken, IBAN numarası vermişlerdi. Bu millet
yanlışlarınızın bedelini ödemek zoruna değil.”
“Taraflı cumhurbaşkanını savunacağınıza genç bir uzman
yardımcısından doğrusunu öğrenin”
“Biz Merkez Bankası’nın eritilen 130 milyar dolarlık rezervini gündeme
getirdikten sonra, işin ehli herkes aynı soruyu sordu. Bu konuyu sağa sola
çekmek isteyenler, saçma sapan argümanlarla taraflı cumhurbaşkanını veya
akraba bakanı savunmaya çalışanlar beyhude bir çaba içerisinde. Önce
Merkez Bankası’nın internet sitesinden hangi sayfaya ve verilere bakılacağını
öğrenmeliler. Önce şu brüt rezerv ile net döviz pozisyonu arasındaki farkı
öğrenin. Bilmiyorsanız, arayın Merkez Bankası’nı, 25 yaşındaki genç bir
uzman yardımcısını göndersinler. 5 dakikada anlatırlar. Öğrenmenin yolunu
da gösteriyoruz.”
“Merkez Bankası’nın rezervleri örtülü ve dolambaçlı yollarla harcandı”
“Önce sessiz kalıp, duymuyor numarası yaptılar. Sonra dayanamayıp, ‘Döviz
satıldı ama piyasa ve hukuk kurallarına uygun satıldı’ dediler. Şimdi de ‘Öyle
bir rezerv yok ki nasıl satalım?’ diyerek inkâr moduna giriyorlar. Bir başka
vahim hata daha yapıyorlar. Bu dövizlerin TL karşılığı satıldığını söyleyerek
sanki masum bir işmiş gibi anlatmaya çalışıyorlar. Yok, ne yapacaksın?
Bedava mı dağıtacaksın? Tabii ki TL karşılığında satacaksın. Bu rezervler;
Merkez Bankası’nın ilan ettiği serbest kur rejimine aykırı bir şekilde
eritilmiştir. Şeffaf olmayan bir biçimde, örtülü ve dolambaçlı yollarla
harcanmıştır. Rezervlerin ne zaman, kimlere, hangi kurdan, hangi yöntemlerle
aktarıldığını hâlâ açıklamıyorlar. Neden korkuyorsunuz? Yaptığınız iş doğruysa
çıkın savunun.”
“Kadın hakları tabii ki hukukla korunur”
“Sayın Erdoğan, ‘Kadın hakları kağıtlarla değil, vicdanla korunur’ diyor.
Kâğıtlar dediği de hukuk! Siz hukuka kâğıt parçası gözüyle bakarsanız o
ülkede hukuk devleti olmaz. Kadını şiddete karşı tabii ki hukukla koruyacağız.
Şiddete cüret edenin eli yanacak. Kadın haklarını katillerin insafına mı
bırakacağız?”
“Bu kâbustan uyandığımızda derin bir nefes alacağız”
“Sanki bir kâbusun içindeyiz. Bu kâbusta yüksek enflasyon, yüksek faiz,
yüksek kur, yüksek borç var. Gençler ‘ev genci’ olmuş. 42 milyon kadını
şiddetten korumayı amaçlayan bir insan hakları belgesi yakılıyor. Bu milletin
alın teriyle biriktirilen, bu devletin bankasına konulan 130 milyar dolar döviz
rezervi eritiliyor. Ama bu sadece kötü bir kâbus. Sandık gününün ertesi
sabahına uyandığımızda tüm bunlar geçecek. Derin bir nefes alacağız. Bu
yangını DEVA Partisi’nin damlaları söndürecek. Uyandığımızda yatırım, üretim,
istihdam göreceğiz. Gençleri meslekleriyle buluşturacağız. Anne babaların
başını huzurla yastığa koyduğu bir Türkiye’ye uyanacağız.”