SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Mehmet Baştemir, “COVID 19, tüm düzenli randevularınızı almanızı engellediyse,
şimdi olabildiğince iyi ve sağlıklı olduğunuzdan emin olmak için sağlık ekibinizle
yeniden bağlantı kurmanın zamanıdır” dedi.
SANKO Üniversitesi Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı da
olan Prof. Dr. Baştemir, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü nedeniyle yaptığı
açıklamada, diyabeti önlenmek ve tedavi etmekle ilgili artık çok daha fazla bilgi sahibi
olunduğuna dikkat çekti.
Buna rağmen diyabetlilerin sayısının hızla arttığını ve bu kişilerin COVID -19
hastalığına daha duyarlı olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Baştemir, “Dünyada 420
milyondan fazla insan diyabet hastası. Diyabetli sayısı 1980'den beri dört kat arttı ve
yarım milyarın üzerine çıkması bekleniyor” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Baştemir, “Tip 2 diyabetli her iki yetişkinden biri durumlarından habersizdir.
2000-2019 yılları arasında diyabetten ölümler küresel olarak yüzde 70 arttı. Yakın
tarihli Dünya Sağlık Örgütü anketine göre, örgüte üye 194 devletin yüzde 62'sinde
diyabet hizmetleri COVID-19 salgını sırasında kısmen veya tamamen kesintiye
uğradı” ifadelerini kullandı.
Dünya Diyabet Günü’nün bu yılki temasının, diyabet bakımına erişim, herkes için
diyabet bakımına erişimin iyileştirilmesinin önemine, diyabeti ve komplikasyonlarını
önlemek için harekete geçme ihtiyacına odaklandığını kaydeden Prof. Dr. Baştemir,
şöyle devam etti:
“Diyabetli kişiler, diyabetle iyi yaşamak ve komplikasyonlardan kaçınmak için sürekli
bakım ve desteğe ihtiyaç duyarlar. Diyabet bakımının temel bileşenleri arasında
insülin ve ilaca erişim, eğitim ve psikolojik destek yer alır. Diyabetle yaşayan insanlar,
durumlarını yönetmelerine yardımcı olmak için sürekli ve güncel eğitime ihtiyaç
duyar. Ömür boyu diyabetle yaşam glikoz problemlerine, böbrek, kalp, damar,
karaciğer ve ayrıca sinirlerde yaygın hasara neden olur.
Kalp krizi, böbrek yetmezliği, inme, göz hastalığı ve bacak ampütasyonları, zayıf
glikoz kontrolünün sonucu olabilir. Vücuttaki kan damarlarının iç kısımları o kadar
kırılgan hale gelirki, ihtiyacımız olan besinleri organlara gerektiği gibi taşıyamazlar.
Enflamasyon dediğimiz iltihaplanma artar ve bağışıklık sistemi iyi performans
göstermez. Tip 2 diyabette daha sık olmakla birlikte Tip 1'de de görülebilen obezite,
bu tabloları daha da kötü hale getirir.”
COVID-19 VE DİYABET "ÇİFT YÖNLÜ” BİR İLİŞKİ
Metabolik bir hastalık olan diyabette, virüsün bir şekilde insülin üreten pankreası (kan
şekeri seviyelerini düzenleyen salgı organı) etkileyebileceğini ya da kandaki glikoz

seviyesini yükseltebileceğini anımsatan Prof. Dr. Baştemir, bu nedenle COVID-19 ve
diyabetin ‘çift yönlü bir ilişki’ olarak tanımlanabileceğini söyledi.
“Elimizdeki verilerle Tip 2, Tip 1 ya da gebelik diyabeti, COVID-19'da ciddi hastalık
riskini artıracaktır” diyen Prof. Dr. Baştemir, sözlerini şöyle sürdürdü:
Araştırmalar diyabet öyküsü olmayanlarda bile yüksek kan şekeri seviyeleri, daha
yüksek COVID-19 ölüm oranı ile güçlü bir şekilde ilişkili bulunmuştur. Diyabet
hastalarının, COVID -19'a yakalanmaları durumunda hastalık veya ölüm riskiyle
karşılaşma oranlarının çok daha yüksek oldukları belgelenmiştir.
Aynı zamanda diyabet, COVID-19 riskinin artmasıyla ilişkili iken, diğer yandan da
diyabetik ketoasidoz (komplikasyon) ve aşırı yüksek insülin dozlarının gerekli olduğu
hiperozmolarite (kan şekeri konsantrasyonunun aşırı derecede artışı) dahil ciddi
metabolik komplikasyonlar, COVID-19’lu yeni başlangıçlı diyabet hastalarında ve
bilinen diyabetli hastalarda rastlanmıştır.”
DİYABET VE DİĞER KRONİK HASTALIKLAR
Prof. Dr. Baştemir, diyabet ve diğer kronik hastalıklar arasındaki ilişkileri ise şöyle
açıkladı:
“Obez kişilerde kalp-solunum sistemi zindeliği daha düşüktür. Akciğer fonksiyonu
zayıf, muhtemelen şiddetli uyku apnesi ve kan damarı hastalığı nedeniyle yeteri
kadar hareket edememektedirler. Bu olumsuzluklar, hastalık durumunda daha da
önemli olmaktadır.
İyi nefes alabilmek ve optimal dolaşım fonksiyonuna sahip olmak gerekli olmakla
birlikte obezler, koronavirüs enfeksiyonuna yakalanma durumunda, uygun bağışıklık
tepkisi oluşturamamaktadırlar. Hipertansiyon ve diğer kardiyovasküler hastalıklar da
büyük bir risk oluşturmakta, COVID-19 hastalığının iyileşme sürecini olumsuz
etkilemektedir.
Virüsün neden olduğu iltihaplanma veya altta yatan diyabetli ya da COVID-19
nedeniyle yeni oluşan diyabet hastalarında, diyabetle ilgili acil bir durumun
yaşanması, kas ağrısı, yorgunluk, aşırı susuzluğa, zorlukla nefes alma, idrara sık
çıkma, zihinsel yorgunluk, konsantrasyon bozukluğu ve mide bulantısına neden
olarak, acil bakım ihtiyacı gerektirebilir.”
COVID-19 VE DAHA ETKİN OLDUĞU HASTALIKLAR
Prof. Dr. Baştemir, Tip 2 diyabet için yaşlı veya fazla kilolu olma gibi risk faktörleri
olmayan hastalarda COVID -19'a maruz kaldıktan sonra diyabetik bir acil durum
görülebileceği uyarısında bulundu.
Diyabet hastalarının kronik enflamatuvar durumda yaşama eğiliminde olup, COVID -
19'a karşı yaşamı tehdit eden bir sitokin (protein grubu) fırtınasıyla neticelenebilecek
daha şiddetli bir enflamatuvar yanıtla karşı karşıya bırakabileceğini bildiren Prof. Dr.
Baştemir, özetle şu bilgileri paylaştı:

“Bu aşırı bağışıklık tepkisinin viral enfeksiyondan daha çok organ hasarı yoluyla bazı
hastalara zarar verdiği düşünülmekle birlikte diyabet, bağışıklık sisteminin virüslerle
savaşını da zayıflatabilir.
Etnik köken yanında sosyoekonomik yetersizlik, farklı kronik tıbbi durumlar gibi risk
faktörlerini hesaba kattıktan sonra, COVID -19'dan hastaların hayatını kaybetme riski,
diyabeti olmayanlara göre Tip 1 diyabetli hastalarda yaklaşık üç kat, Tip 2 diyabetli
hastalarda ise yaklaşık iki kat daha yüksektir.”
Prof. Dr. Baştemir, yeni araştırma bulgularıyla ilgili şu değerlendirmeyi aktardı:
“Diyabet ya da hiperglisemi SARS-CoV-2'ye karşı antikor yanıtını bozuyor
görünmüyor. Bu da COVID-19 aşısının diyabetli olmayanlarda olduğu kadar diyabetli
kişilerde de etkili olacağını göstermiştir.
Virüsün bulaşmasını önlemeye yönelik tedbirlerin alınması diyabetli hastalarda
öncelikli ve en iyi yoldur. Kan şekerlerini kontrol altına almadıkları sürece COVID -19
onlar için diğer insanlardan çok daha fazla tehlike oluşturacaktır.”
NELER YAPILABİLİR?
Diyabet hapları ve insülinin her zamanki gibi almaya devam edilmesi gerektiğini
vurgulayan Prof. Dr. Baştemir, yapılabilecekleri şöyle özetledi:
“İnsülin dahil diyabet ilaçlarınızı en az 30 günlük tedarik ettiğinizden emin olun. Sağlık
uzmanınızın belirttiği gibi kan şekerinizi test edin ve sonuçları takip edin. Hasta
hissettiğiniz durumlarda sağlık uzmanınızın talimatlarına uyun. Durumunuzla ilgili
endişeleriniz varsa veya kendinizi hasta hissediyorsanız, sağlık uzmanınızı arayın.
Gerekirse en yakın sağlık merkezi ile iletişim kurun.”
“Kötü kontrol edilen diyabetli bireyler ister grip ister tüberküloz olsun şiddetli
enfeksiyonlara karşı daha duyarlıdır” diyen Prof. Dr. Baştemir, sözlerini şöyle
sonlandırdı:
“Yüksek kan şekeri, bağışıklık fonksiyonunu doğrudan olumsuz etkiler. COVID -
19'daki kötü sonuçların iki ana nedeni yaş ve zayıf glikoz kontrolüdür. 65 yaşın
altındaki, obez olmayan ve glikoz kontrolü iyi olan bireylerin riski daha düşüktür.
Diyabet ve COVID -19'u olan herkesin hastaneye yatırılması gerekmemekle birlikte
bu düzeyde bir bakıma ihtiyaç duyarlarsa, glikoz seviyelerini kontrol etmek ve izlemek
büyük önem taşır.”