Dünyanın dört bir yanında, 4 milyonu aşkın insanın ölümüne yol açan ve ortaya çıkmasının üzerinden bir buçuk yıldan fazla zaman geçmesine rağmen kontrol altına alınamayan koronavirüs salgını ile ilgili bir gelişme yaşandı.

ÇİN'DEN ABD ÇIKIŞI 

Virüsün kökenleri hala araştırılırken, Çin, Dünya Sağlık Örgütü'ne (DSÖ), koronavirüs salgınının çıkış noktasını araştırmak için ABD'nin Maryland eyaletindeki Fort Detrick laboratuvarını incelemesi çağrısında bulundu.

Xinhua'nın haberine göre, Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Cao Lician, düzenlediği basın toplantısında koronavirüs salgınına ilişkin soruları yanıtladı ve ABD'nin bu konudaki tavrını eleştirdi.

BİYOLOJİK SİLAH PROGRAMININ MERKEZİ 

Lician, ABD'ye salgın konusunda şeffaf ve sorumlu bir yaklaşım benimsemesi, en kısa sürede DSÖ uzmanlarını, 1943-1969 yıllarında ABD'nin biyolojik silah programının merkezi konumundaki Fort Detrick laboratuvarına davet ederek Kovid-19'un kaynağının araştırılması için incelemeye izin vermesi çağrısı yaptı.

Cao, ABD'nin en fazla Kovid-19 vakası görülen ülke olduğuna ve erken aşamada enfekte olanların sayısının yüksekliğine işaret ederek, "Laboratuvarlarda incelemeler yürütülecekse DSÖ Fort Detrick'e gitmelidir." ifadesini kullandı.

Çin, DSÖ'nün Kovid-19'un kökenine dair ikinci aşama planını kabul etmeyeceğini bildirmişti. Çin Ulusal Sağlık Komisyonu Bakan Yardımcısı Zıng Yişin, Kovid-19'un kökenine dair araştırmanın ikinci aşamasının, virüsün, bir Çin laboratuvarından sızmış olabilme ihtimalinin daha fazla araştırılmasını içermesine "oldukça şaşırdığını", bunun "sağduyu ve bilime aykırı bir söylenti" olduğunu belirterek ikinci aşama planını reddetmişti.

DSÖ, Kovid-19'un kökenine ilişkin soruşturmanın ikinci evresinde, Çin'i, daha fazla iş birliği yapmaya çağırmıştı. DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, 16 Temmuz'da yaptığı açıklamada, Çin'e salgının ilk zamanlarına ilişkin şeffaflığını artırmaya ve virüsün kökenini çözmeye yardımcı olmak için laboratuvarlarına daha fazla erişime izin verme çağrısında bulunmuştu.

Salgının kökenine dair yapılan araştırmanın ilk aşaması, şubatta sona ermişti. Daha önce virüsün kökenine ilişkin soruşturma başlatılması talebini reddeden Çin, uluslararası baskıların artmasıyla DSÖ heyetinin Wuhan'da incelemeler yapmasına izin vermişti.

DSÖ, ilk vakaların ortaya çıktığı Çin'in Wuhan kentine, uluslararası bilim insanlarından oluşan bir heyet göndermişti. İnceleme sürecinde bazı heyet üyeleri, Çinli yetkililerin salgının başındaki ilk vakalarla ilgili kendi hazırladıkları özetleri ve veri analizlerini kendilerine verdiğini, ancak ham bilgileri paylaşmayı reddettiğini açıklamıştı.

Heyet, 29 Ocak'ta başladığı saha çalışmalarında, ilk vakaların görüldüğü Wuhan Deniz Ürünleri Gıda Pazarı'nın yanı sıra virüsün bir kaza sonucu dışarı çıktığı iddialarına konu olan Wuhan Viroloji Enstitüsünde de incelemeler yapmıştı.

2002-2003 yıllarındaki Akut Solunum Yolu Sendromu (SARS) salgınının ardından, yarasa koronavirüslerinin genetik bilgilerinin olduğu bir arşiv yaratmak amacıyla kurulan enstitü, Kovid-19'un buradaki laboratuvarda yapay üretildiği ve yanlışlıkla dışarı çıktığı iddialarına konu olmuştu.

"TEORİ KANITLANDI" 

Öte yandan geçen ay ABD'li iki uzman, koronavirüsün Wuhan'daki bir laboratuvardan sızdığına yönelik iddiaları savunan bir makale yazdı. ABD'nin Wall Street Journal gazetesinde yayımlanan yazı, koronavirüsün genom diziliminin laboratuvar teorisini kanıtladığı öne sürüldü.

ABD istihbarat yetkililerinin de desteklediği laboratuvar teorisi, koronavirüsün, Wuhan Viroloji Enstitüsü'nde yarasa virüslerinin incelendiği bir laboratuvardan sızarak tüm dünyaya yayıldığını ve Kovid-19 pandemisini başlattığını savunuyor.

DÜNYA GÜNDEMİNE OTURDU 

Independent Türkçe'nin aktardığına göre, son günlerde giderek artan sayıda uzmanın "İddia daha detaylı araştırılsın" demesiyle birlikte bu teori, dünya gündemine oturdu.

İddiayı destekler nitelikteki köşe yazısını ise Kalifornia Berkeley Üniversitesi'nde fizik profesörü Richard Muller ve Atossa Therapeutics'in kurucusu Dr. Stephen Quay kaleme aldı.

İki uzman, laboratuvar teorisini destekleyen kanıtların koronavirüsün genom diziliminde zaten mevcut olduğunu iddia etti.

ÇİFT CGG TAŞIYAN KORONAVİRÜS İNSAN YAPIMI 

Gen diziliminde 4 temel harf (A, G, C, U) yer alıyor. Bunlar değişik karbon, hidrojen, nitrojen ve oksijen seviyelerine sahip kimyasal bileşenlerin (Adenin, Guanin, Citosine, Urasil) ilk harflerini teşkil ediyor. Kovid-19 genomu da bu 4 harfin değişik kombinasyonlarla bir araya geldiği 29 bin 903 harften oluşuyor.

İşte o dizilimde yer alan 12 harflik "CCU CGG CGG GCA" bölümü bu virüsün gücünün sırrı olarak kabul ediliyor. Çünkü bu dizilim sayesinde Kovid-19 insan hücresine kolayca girebiliyor.

Bu bölümün ortasındaki çift CGG, yeni tip koronavirüsün son derece bulaşıcı olmasını sağlıyor. Öte yandan Dr. Muller ve Dr. Quay'a göre bu bölüm aynı zamanda koronavirüsün insan yapımı olduğunu gösteriyor.

İki uzman, yeni tip koronavirüsü de içeren virüs sınıfında CGG-CGG kombinasyonunun yer almadığını ifade ediyor. Bu da virüsün, çift CGG kombinasyonunu evrim sürecinde diğer akrabalarından alamayacağı anlamına geliyor.

Çift CGG'nin virüslerde doğal olarak bir araya gelmesi "nadir" bir olay diye niteleniyor. Ancak iki uzmana göre laboratuvar çalışmalarında bunun tersi geçerli. Yazıda konuyla ilgili şu ifadeler yer alıyor:

"(Laboratuvar deneylerinde) çift CGG, tercih edilen dizidir. Bunun nedeni, hazır ve kullanışlı olması ve bilim insanlarının onu yerleştirmede çok deneyimli olmasıdır."

İki uzman buradan hareketle virüsün zoonotik (hayvandan insana geçen) olduğunu savunan bilim insanlarına şöyle sesleniyor:

"Zoonotik kökenli olduğunu savunanlar, yeni koronavirüsün mutasyona uğradığında neden favorisi olmayan bir kombinasyonu, yani çift CGG'yi seçtiğini açıklamalıdır. Neden laboratuvardaki araştırmacıların yapacağı seçimi tekrarladı? Evet mutasyonlar yoluyla rastgele olmuş olabilir. Ama bu kadarı tesadüf mü?"

AYNI İDDİA DAHA ÖNCE DE GÜNDEME GELMİŞTİ 

Öte yandan Dr. Muller ve Dr. Quay'ın dile getirdiği bu iddia, 2020'de laboratuvar teorisinin ortaya atıldığı ilk günlerde de gündeme gelmişti. Bazı uzmanlar bu iddiayı desteklerken bazıları da buna büyük önem atfetmemişti.

Örneğin The Wire'a konuşan Glasgow Üniversitesi'nden virolog David L. Robertson, bu kombinasyonun her ne kadar zor görünse de doğal yollarla bir araya gelmesinin mümkün olduğunu söylemişti.

"Virüsler olağandışı olaylarda uzmandır" diyen virolog, sözlerini şöyle sürdürmüştü: "Bu virüslerde rekombinasyon doğal yollarla çok ama çok sık meydana gelir. Sivri uçlu proteinde rekombinasyon kırılma noktaları vardır. Bu dizilerin olağandışı görümesinin nedeni de bizim yeterince örnek toplamamış olmamız."

Ünlü bir virolog ve California Teknoloji Enstitüsü'nün eski başkanı David Baltimore ise koronavirüsün genetik diziliminde çift CGG'yi gördüğü anda bunun virüsün kökenine işaret ettiğini düşündüğünü aktarmıştı. Baltimore, "Bu özellikler, virüsün doğal kökenli olduğu fikrine güçlü bir meydan okuma" demişti.

VİRÜS NEDEN İNSANLARDA GELİŞMEYİ SÜRDÜRMEDİ

VİRÜS NEDEN İNSANLARDA GELİŞMEYİ SÜRDÜRMEDİ? 

Öte yandan Dr. Muller ve Dr. Quay'a göre koronavirüsün laboratuvardan çıktığını kanıtlatan tek şey çift CGG dizilimi değil.

İki uzman aynı zamanda, doğal kökenli olduğu doğrulanan SARS ve MERS'in "insan nüfusunda yayıldıkça, en bulaşıcı formlar egemen olana kadar gelişmeyi sürdürdüğünü" söylüyor.

Buna karşılık Kovid-19'a neden olan Sars-Cov-2'nin tespit edildiği ilk andan itibaren epey bulaşıcı olduğu görülmüştü.

Muller ve Quay işte bu noktalardan hareketle "Bilimsel kanıtlar, virüsün bir laboratuvarda geliştirildiği sonucuna işaret ediyor" sonucuna varıyor.

Ancak Sars-Cov-2'nin tespit edildiği anda son derece bulaşıcı olması daha önce de bazı uzmanlar arasında tartışmalara neden olmuştu.

Laboratuvar teorisine karşı çıkan uzmanlar, virüsün insanda bu denli hızlı yayılma yeteneğini henüz yarasalardayken geliştirdiğini savunmuştu.

Bu teze göre, koronavirüsün insan sıçramadan önce büyük bir değişim geçirmesine gerek yoktu çünkü zaten insan hücrelerine etkili bir şekilde saldırma yeteneğine sahipti.

Kovid-19 hastalığına neden olan Sars-Cov-2'nin kökenine dair iki temel teori var. "Doğal köken teorisi" diye anılan ilki, virüsün zoonotik (hayvandan insana geçen) bir patojen olduğunu savunuyor. Buna göre koronavirüs, yarasalarda yıllar boyunca evrimleşti ve başka bir hayvan aracılığıyla insana sıçradı. Sıçramanın meydana geldiği en olası mekanlardan biri de Vuhan'daki ıslak hayvan pazarı olarak belirlendi.

Laboratuvar teorisinde ise Kovid salgınının, bilim insanlarının yarasa kaynaklı virüsleri araştırdığı Wuhan Viroloji Enstitüsü'nde başlamış olabileceği öne sürülüyor. Bu laboratuvarda olası bir sızıntıyı engellemek için katı protokoller uygulanıyor. Ancak teoriye göre temel bir insan hatası, koronavirüsün kaçmasına neden olabilir.

Laboratuvar teorisini destekleyenlerden çoğu, virüsün bir kaza sonucu sızdığını düşünüyor. Fakat bazı komplo teorisyenleri, Çin'in virüsü bilerek sızdırdığını iddia ediyor.