Montreal'deki McGill Üniversitesi'nde istila biyolojisi profesörü Anthony Ricciardi, gelecekte uzaydan Dünya'ya getirilen çeşitli numunelerin üzerinde uzaylı bakterilerin bulunabileceğini ve buna hazırlıksız olduğumuzu söyledi. Peki böyle bir senaryo gerçekleşebilir mi? Astrobiyolog Dr. Öğr. Üyesi Özge Kahraman Ilıkkan ve NASA'da çalışan Türk Astrofizikçi Dr. Umut Yıldız dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

UZAYLI ORGANİZMALAR DÜNYA’YA ULAŞIRSA...

Henüz uzayda herhangi bir organizmaya rastlanmadığını belirten Dr. Özge Kahraman Ilıkkan, “Eğer uzayda, kendi gezegenimizde henüz keşfedemediğimiz dolayısıyla varlığından haberdar olamadığımız, uzay koşullarına ve uzay aracı ile Dünya’ya ulaşabilecek kadar dayanıklı bir tür varsa, onun da Dünya’daki yaşama ne kadar uyum sağlayabileceği ayrı bir tartışma konusu olacaktır” dedi.

Dr. Ilıkkan ayrıca uzay araçlarının dünyaya dönerken yüksek ısılara maruz kaldığını, dolasıyla yine bizim bildiğimiz formda bir organizmanın bu sıcaklıklara dayanmasının zor olduğunun altını çizdi.

'FARKLI GEZEGENLERDE MİKROBİYAL YAŞAM BULUNABİLİR'

Yabancı bir gezegende karşılaşılan herhangi bir istilacı türün mikrobiyal olması ve Dünya'daki bakterilere benzemesi ihtimali üzerine açıklamalar yapan Dr. Ilıkkan, "Şu an ki bilgilerimize göre ve yine kendi gezegenimizde gözlemlediğimiz kadarıyla LUCA (Last common ancestor) olarak tâbir ettiğimiz son ortak atamızın bir mikroorganizma olduğunu düşünüyoruz. Başka bir gezegende yaşam şekillenmişse ve bizim gezegenimizdeki mekânizmaya benzer bir oluşum sergilemişse orada da mikrobiyal yaşamın bulunması olasılıklar dâhilinde" bilgisini paylaştı.

Dr. Ilıkkan, ancak Dünya’da yüksek sıcaklık, yüksek asitlik, yüksek tuz gibi uç yaşam koşullarına adapte olmuş mikroorganizmaların genellikle arkea olarak adlandırılan mikroorganizma grubuna girdiğini, bu nedenle başka bir gezegende bulunan mikroorganizmanın bakteriden ziyade arkea grubuna dahil olma olasılığının daha yüksek olduğunu ifade etti.

‘İNSANLIĞI YOK ETMESİ ÇOK OLASI DEĞİL’

Bu tür senaryonun insanlığı yok etme olasılığının çok düşük olduğunu açıklayan Dr. Özge Kahraman Ilıkkan, “Bunun olması için pek çok faktör gerekli. Örneğin, bir mikroorganizmanın insanı hasta edebilmesi insan vücudunda yaşamaya adapte olmasıyla ilişkili. Başka bir gezegende yaşama olasılığı olan bir mikrobiyal türün orada yaşamaya adapte olduğunu düşünürsek, insanlığı yok edebilmesi için çok uzun zamana ihtiyaç olacak” diye konuştu.

'MİKROORGANİZMALAR UZAY KOŞULLARINDA MUTASYON GEÇİREBİLİR'

Bununla beraber, Uluslararası Uzay İstasyonu’nda yapılan bazı deneylerde, insanlarda hastalık yapan salmonella enterica isimli bir bakterinin uzay radyasyonuna ve yer çekimsiz ortama (Uluslararası Uzay İstasyonu koşullarında) maruz kaldıktan sonra hastalık yapma yeteneklerinin arttığını belirten Dr. Ilıkkan, “Bu durum mikroorganizmaların bu tarz ortamlarda mutasyon geçirme sürelerinin ve adaptasyon süreçlerinin daha hızlanabileceği fikrini düşündürüyor. Tabii bu fikri desteklemek için daha fazla deney ve gözlem yapılması gerekiyor” şeklinde konuştu.

'ZARAR GÖRMESİ İÇİN ÇOK UZUN SÜRELERE İHTİYAÇ VAR'

Dünya’dan uzaya kontrol dışı olarak taşınan organizmaların oradaki olası yaşama zarar vermesi hakkında konuşan Dr. Özge Kahraman Ilıkkan, geçtiğimiz yıllarda aya yollanan bir uzay aracında taşınan su ayısı denilen Tardigrad’ların, aracın aya çarpması sonucu ay yüzeyine saçılmış olabileceğini belirtip şunları söyledi:

“Su ayılarının yüksek radyasyon ve kuraklık koşullarına dayanıklı olduklarını ve bu koşullarda dormant dediğimiz uyku durumunda yaklaşık 30 seneye kadar kalabileceğini biliyoruz. Ancak bu canlılar, su, yosun ya da liken bulamadıkları sürece yaşamlarını sürdüremezler, o nedenle ayda da yaşamlarını sürdürebilmeleri imkânsız görünüyor.”

Dr. Ilıkkan, Dünya’dan uzaya kontrol dışı taşınan organizmaların oradaki olası yaşama zarar verebilmesi için oranın yaşam koşullarına adapte olması gerektiğini vurgulayıp, bu durumda bile oradaki ekosistemin değişmesi ya da zarar görmesi için çok uzun sürelere ihtiyaç olacağını ifade etti.

DÜNYA DIŞI YAŞAM HÂLÂ ARAŞTIRILIYOR

Yaşam barındırma olasılığı en yüksek bölgeleri hedef almayı amaçlayan yeni uzay araştırmalarının yaratabileceği biyolojik risklere dair açıklama yapan Astrofizikçi Dr. Umut Yıldız, henüz hâlâ Dünya’dan başka hiçbir yerde yaşama dair herhangi bir ize rastlanmadığını, bu yüzden dış kaynaklı bir biyolojik riskten söz edilmesinin mümkün olmayacağını belirtti.

Öte yandan birçok kişinin en çok merak ettiği “Evrende yalnız mıyız?” sorusuna Dr. Umut Yıldız, iki ayrı bakış açısıyla Dünya dışı yaşamın araştırıldığını belirterek cevap verdi. Dr. Yıldız, “Biri başka yıldızların çevresinde dolanan Dünya benzeri öte gezegenleri uzaktan keşfedip buralarda akıllı yaşama dair izler aramak, diğeri de Güneş Sistemi içinde bize yakın gezegen ve uydularda yaşama dair izler aramak. Her hâlükârda Güneş sisteminde bizden başka hem akıllı hem de kompleks yaşam olabileceğini tahmin etmiyoruz. O nedenle şu an da Mars’ta en azından basit yapılı da olsa bir yaşam arıyoruz” ifadelerini kullandı.

Bu yıl şubat ayında gönderilen Perseverence’nin bu amaçla şu anda Mars’ta geçmiş ya da şimdiki yaşama dair izler aradığını vurgulayan Dr. Yıldız, “Henüz hâlâ kesin ize dair bir haber gelmedi. Başka bir gezegenden gelebilecek biyolojik riskin şimdilik neye benzeyebileceğini bilemediğimiz için plan hazırlamak da şimdilik Dünya benzeri yaşama nasıl davranıyorsak o şekilde olacaktır” diye ekledi.

UZAY ARAÇLARI BİYOLOJİK TEHDİT OLUŞTURUYOR

Henüz dış kaynaklı insanlığa karşı bir biyolojik tehdit olmadığını ancak insanların dış uzaya karşı oluşturduğu biyolojik kirlenmeden söz eden Dr. Umut Yıldız, buna insanlığın uzaya gönderdiği uzay araçlarının yol açtığını söyledi. Dr. Yıldız, “Her ne kadar uzay araçlarını en temiz odalarda inşa etseniz, alkol ile silip veya ısı ile pişirip her türlü mikroorganizmalardan arındırıp temiz bir şekilde uzaya göndermek isteseniz de mutlaka çok küçük bazı tür bakteriler ve sporlar bu araçlarla uzaya gidiyorlar. Uzay ortamı yaşama karşı aşırı düşman olmasına rağmen ekstremofil denen bu canlılar yüksek radyasyon, aşırı düşük ya da yüksek sıcaklık vb. gibi ortamlarda da hâlâ yaşama tutunmaya devam ediyorlar” dedi.

Özellikle Mars, Titan, Europa gibi yaşam olma ihtimali bulunan gezegen ve uyduları bu tür Dünya’dan gidecek yaşamdan korumak için dikkat ediliyor. Umut Yıldız buna örnek olarak şunu verdi: “Satürn çevresinde 20 yıl boyunca görev yapan Cassini Uzay Aracı bile bu kadar zaman içinde üzerinde giden mikroorganizmaların ölebileceği düşünülse de gelecekte Satürn’ün uydusu Titan ve Enceladus’a düşme ihtimalinden dolayı Satürn atmosferine çarptırılarak yok edilmesi sağlandı. Çünkü eğer bu uydularda yaşam varsa Dünya’dan giden canlılarla kirletmek istemediler.”

BU YÖNTEMLER UZAY KİRLİLİĞİNİ ARTIRIYOR!

Yakın Dünya yörüngesindeki uydu kirliği her geçen zaman içinde daha büyük problem oluşturduğunu ifade eden Dr. Umut Yıldız, özellikle takım halinde fırlatılıp yörüngeye yerleştirilen uyduların sayıları fazla olduğundan bu kirliliğin arttığını belirtiyor. Dr. Yıldız buna örnek olarak Starlink’in şu ana kadar 2 bin civarı uydu fırlatmasını gösterdi ve bu sayıyı proje sonunda 42 bine çıkartmayı hedeflediğinin altını çizdi.

Umut Yıldız, “Tabii takım uydu fırlatan sadece Starlink olmadığı için bu sayılar hep artacak. Ancak işin güzel tarafı, uzun yıllardır uyduların işi bittiğinde onu zararsız hâle getirmek için yaşam sonu planı sunmadan uzaya uydu gönderilmiyor. Yani Dünya’ya yakın uyduların işi bittiğinde okyanusa düşürülmesi bir nevi kural haline getirildi. Tabii bu düşme süreci uydudan uyduya göre farklılık gösteriyor” şeklinde konuştu.

‘GELECEKTE UZAYA ÇIKMAMIZ TAMAMEN ENGELLENEBİLİR’

Çalışan uyduların yüksek sayılarından daha büyük sorunun, çalışmayan uydular ve onlardan kalan küçük parçaların uzayda boş boş dolaşmasının olduğunu ifade eden Umut Yıldız, “Bu tür çöplere en büyük katkıyı yapan sebeplerden birisi de ülkelerin kendi uydularını Dünya’dan patlatabilecek teknolojiyi test çalışmalarıdır. Bugüne kadar ABD, Çin, Hindistan ve Rusya bu testleri yaptı. En sonuncusunda da Rusya 15 Kasım’da Kosmos 1408 adlı kendi uydusunu yerden patlattığı test oldu” dedi.

Öte yandan bununla beraber en az 1500’den fazla takip edilmesi gereken parçalar oluştuğunu söyleyen Umut Yıldız gelecekte uzaya çıkılmasını engelleyen bu tehlikeye karşı uyardı. Dr. Yıldız, “Her bir parça da saatte 30 bin km hıza ulaştığı için hem yörüngedeki hem de gelecekte çıkacak uydulara tehlike oluşturacak. Bu tür tehlikeleri önceden tahmin edebilmek için ABD, yörüngedeki 5 cm’den büyük her parçayı takip eder. Eğer bu tür zararlı testler daha fazla yapılırsa ya da gelişmiş ülkeler bir savaş ortamında birbirlerinin uydularını patlatırlarsa gelecekte uzaya çıkmamız tamamen bile engellenebilir” diyerek tehlikeye dikkat çekti.

‘UZAY ÇÖPLERİ ASTRONOTLARA ZARAR VERMEYE BAŞLARSA…’

Peki, uzay çöplerini temizlemek için hangi çalışmalar yürütülüyor? Umut Yıldız bu sorunun cevabını şöyle yanıtladı:

“Aslında tehlike hâlâ çok büyümediği ve bugün kontrol edilebilir aşamada olduğu için bu temizlik konusunda yavaş davranılıyor. Avrupa Komisyonu ve Japonya’nın çöp temizliği ile ilgili test misyonları oldu. Büyük ihtimalle bu çöplerden dolayı birkaç uyduya ya da giden astronotlara zarar gelmeye başladığında bu işler hızlanabilir.”

Kaynak:Milliyet