Kahramanmaraş’ta spor adına önemli işlere imza atan ve daha sonraları spor hayatını bırakan iş adamı Mehmet Bağrıaçık, evde kaldığı günler içerisinde yazılar kaleme alacağını duyurmuştu. Bağrıaçık ilk yazısını kendi sosyal medya hesabından yayınladı.  Kısa süre önce hayatını kaybeden Kahramanmaraş’ın sıkı yönetim komutanı olan Yusuf Haznedaroğlu’nu kaleme alan Bağrıaçık yazısının sonuna: “Geriye bıraktığımız Hoş bir seda kalmadıktan sonra ne anlamı var bu Dünya Malının, Mülkünün, Parasının. Allah’ım her şeyin hayırlısını versin” dedi
İŞTE O YAZI
Yusuf Haznedaroğlu hatırası
İleri yaşlarda olup sokağa çıkma statüsünde bulunan 'K.Maraşlı orta yaştaki insanlar iyi tanır Yusuf Haznedaroğlu'nu..
İhtilalden sonraki Sıkıyönetim Komutanı..
Çoğu insan Maraş Olaylarında da Maraş’ta Sıkıyönetim Komutanı hatırlıyorlarsa da o Tarihlerde Yusuf Haznedaroğlu Tuğgeneral olarak Konya 2. Orduda Lojistik Daire başkanı idi..
Bendeniz de 487 Ulaştırma Taburunda Kantin subayı idim..
Ayda bir kere Taburun Kantin Paraları bir çuvala konur ve ben o çuvalı alır 2.Orduya gider Paraları Yusuf Haznedaroğlu'na teslim ederdim..
Komutan Paraları kendi saymaz emrindeki subayı çağırır ona saydırırdı..Sonra bana teşekkür eder ben de Kantin alışverişi için Toptancılara giderdim..
Şehrin Ortasında Taş binada olan 2.nci Ordu Komutanlığı herkesn gireceği bir Bina değildi.
Girişte ismim yazılı olacak ki, ben 2.nci Ordu girişinede Kmliğimi gösterir içeri girerdim..
Komutanın odası iki katlı binanın ikinci katında ve koridorun sonunda sol taraftaki geniş odaydı..
Koridor boyu İlan dolapları vardı..
O dönemler İran -Irak savaşı nedeni ile olarak zannettiğimiz sürekli Alarm verilirdi.(Aslında Alarm 1980 İhtilalin hazırlık ve Tatbikatı içinmiş.Onu yıllar sonra anladım)..
Taburda Mesai bitiminde Servis araçları hazır olup subaylar bekleşirken arkadaşlara seslenirdim
-Arkadaşlar ikinci emre kadar servis otobüsleri kalkmayacak hadi Kantine gidip çay içelim derdim..
Her karargaha gittiğimde (ki onbeş günde bir veya ayda bir giderdim giderdim) İlan tahtasında gördüklerimi Taburda anlatırdım.
Bir ara beni AJAN, Casus gbi algılamaya başladılar, ‘sen nereden biliyorsun Alarm olduğunu’ falan diye sormaya başladılar..
Hani haber kaynağımı söylesem sırrın anlamı kalmayacağı için Terhis olana kadar kimseye ilan tahtasından okuduğumu söylemedim.
Bir gün Taburun Kantin işlerinde Muhasebe ve Para Kasa işlerine bakan Astsubay’a Faturaları verip Paraları alınca Tabur Komutanı beni makamına çağırdı..
-Asteğmenim sana bir asker verilecek onu Yusuf Paşaya götür dedi..
Ben Komutanın makamından çıktıktan sonra Benim görevli askerime bir asker verilecek onu al araca bindir ben az sonra geliyorum dedim..
Kantin aracı olan Kayzere vardığımda benim görevli asker yanında başka bir asker olduğunu gösterdi hep beraber araca binip taburdan ayrıldık.
İlk iş olarak bana teslim edilen Askeri Yusuf Haznedaroğlu’na teslim etmek üzere Ordu Komutanlığına gittim..
Karargaha girdikten sonra askere soruyorum Komutanı nereden tanıdığını.
Asker Amasyalı olduğunu ve Komutanı tanımadığını söyledi.
Ben yine de tanıdık biri var devrede onun için çağırmıştır diye düşündüm ve Komutanın odasına vardık.
Kapıdan içeri girip esas duruşta
-Emrettiğiniz askeri getirdim Komutanım dedim, Emrederseniz ben dışarda bekliyorum .dedim.
-Sen de kal asteğmenim dedi…
Askere dönüp
-Hasan amca nasıl diye sordu..
İyiler Komutanım dedi Asker..
- Köyde durum nasıl ne var ne yok akrabalar ne durumda dedi
- Asker kısa cümlelerle anlatt.
- Sonra Komutan çekmeceye elini uzatıp bir zarf içerisinde mektubu çıkartıp uzun uzun okuduktan sonra ,
- Sen Salih’in oğlu musun dedi.
- Hayır Komutanım Mustafa benim babam dedi..
O anda işlerin ters gittiğini anladım fırtınalar koptu Dünyamda
-Sen nerelisin dedi sert bir vaziyette
-Amasya’lıyım Komutanım dedi..
O anda Yusuf Haznedaroğlu’nun suratı bir asıldı sinirle telefona bir sarıldı direk Tabur Komutanını aradı..
-Bana bak OĞUZ , ben senden kimi istedim, sen bana kimi gönderdin , benimle dalga mı geçiyorsun, Bunun hesabını soracağım sana bir gün dedi ve Çaaaat telefonu kapattı.
O anda kafamdan kaynar sular boşaldı.
-Komutanım izin verin düzelteyim dedim..
-Çıkın gidin diyerek bizi neredeyse kovdu..
Ben koridorda kaptım askeri.
-Lan oğlum sen kimsin neden geldin buraya seni kim getirdi
Bilmiyorum komutanım ben Mobilyacıyım ,Komutanın evinde tamir işi varmış beni Komutanın şöförü bölükten alıp getiirdi..
Biz hızla Karargahtan çıkıp doğru Tabura yöneldik.Yolda Kontürlü telefondan S 1 Astsubayını aradım ona durumu anlattım, Haznedaroğlu’na gidecek asker bulunup Nizamiyeye getirilmesini söyledim..
Tabura vardığımda asker Nizamiyede hazır bekliyordu.
Eski askeri de , Yeni askeri de Hemen alıp doğru Karargaha ulaştım.
Komutanın odasına ışık hızı ile girdim nerdeyse.
-Komutanım emrettiğiniz askeri getirdim dedikten sonra izin istedim.
-Yok otur dedi bir de çay söyledi
Biz çay içerken Komutan da Asker ile konuşmaya başladı.
Doğru askeri getirmenin huzuru ve Komutanın sinirinin yatışması ile Çay ikramı beni de rahatlatmıştı..
Asker bir ihtiyacı olursa aramasını söyledi ve biz oradan ayrıldık.
Daha sonraki dönemlerde Yusuf Haznedaroğlu’na hemen hemen her ay götürdüğüm Çuval dolusu paradan dolayı beni yakinen tanırdı.
– Maraşlı asteğmenim nasılsın diye hatır sorardı.
1980 de terhis olup Memlekete geldikten aylar sonra Sıkıyönetim Komutanı olarak K.Maraş’a gelip görev yaptı.
Konya’daki Tanışıklık olmasına rağmen Hoş geldin veya Hayrlı olsun için Hiç makamına gitmedim.
K.Maraş’ta astığı , astık, kestiği ,kestik derebeylik bir Hüküm sürdü..İstediğini affetti, istediğini cezalandırdı..
Bir gün olsun tenezzül edip de gitmedim yanına..
K.Maraş’ta Çoklarını makam mevki sahibi , kimilerini de Para sahibi yaptı.
Ama Konya’da Çuvalla Teslim ettiğim Kantin gelirlerini terhis olana kadar hiç geri almadığımdan benim yanımda negatif bir durumu vardı…
K.Marşlı da onun K.Maraştaki çuvalları hakkındaki duygu ve düşüncelerini açık ,açık söylerler zaten…
İşte geldik, işte gidiyoruz bu Dünya’dan..
Gözle görünmeyen Basit bir virüs bizleri evlerimize hapis etti. Bir kısmımız da bu virüsten öleceğiz..
Geriye bıraktığımız Hoş bir seda kalmadıktan sonra ne anlamı var bu Dünya Malının, Mülkünün , Parasının..
Allahım her şeyin hayırlısını versin…”