OBJEKTİF: AKP nereye?

Abone Ol

YIL 1950; mayıs sonu, Demokrat Parti yüzde 52 oyla seçimleri kazanmıştır, Celal Bayar cumhurbaşkanıdır. Başbakan kim olacak?

Görmüş geçirmiş Eskişehir milletvekili Emin Sazak, Bayar'a diyor ki:

- Menderes ülkeye hareket getirecek isimdir, fakat enerjisini sizin dizginlemeniz gerekecektir.

Merhum Metin Toker ve Şevket Süreyya da yazmıştır, Menderes'li Türkiye 1950'lerin ortalarına kadar muazzam bir gelişme dinamizmine sahiptir. Fakat 1950'lerin ortalarından itibaren olaylara "Bırakın hizmet edeyim" gözlüğüyle bakan Menderes muhalefete ve eleştirilere öfkeleniyor. Öfkenin beslediği enerjiyle muhalefete ve basına yükleniyor! Tevfik Çavdar'ın yazdığı gibi, CHP de kışkırtıcı politikalarla yangını körüklüyor...

Menderes'in Ulaştırma Bakanı merhum Rıfkı Salim Burçak 1970'de yayımladığı "On Yıl" adlı 500 sayfalık anılarında şu hükme varmıştır:

- Menderes'in öfkesini Celal Bayar frenleseydi tarih çok farklı olabilirdi. Ama maalesef Bayar bunu yapmadı ve...

Hatta Menderes'in "Hocam" diye saygı gösterdiği merhum Prof. Ali Fuat Başgil, süratle gerilimin düşürülmesini tavsiye ettiğinde Bayar "Zaaf olur" diye bunu engellemişti!

Reform ama...

AKP iktidarı da ilk döneminde ekonomide, AB sürecinde, demokratikleşme konusunda benzer bir enerji gösterdi. Piyasa ekonomisine inananlar elbette bunu destekleyecekti; ben de destekledim. Aynı mantıkla Özal'ı ve Kemal Derviş'i de desteklemiştim.

Ama piyasa ekonomisi devlet işletmeciliğinin tasfiyesinden ibaret değildir. Piyasa ekonomisi aynı zamanda siyasi iktidarın da piyasaya karışmamasıdır. Bunun için liberal "anayasal iktisat" teorisi geliştirilmiştir, Merkez Bankası'nın bağımsızlığı, hükümetten bağımsız denetleme ve düzenleme kurumları oluşturulmuştur.

Bu kurumların iktidar organı haline getirilmesi bu kurumları 'siyasileştirir', ekonomiyi rasyonellikten uzaklaştırır.

Dahası, kayırmalar ve tepkiler artar, siyaset gerginleşir.

Aynı şekilde demokratikleşme de sivilleşmeden ibaret değildir. "Seçilmişler"in ellerindeki kamu gücünü tarafsız kullanmaları da demokrasinin zaruri şartlarından biridir. Tıpkı piyasaya karışmamak ve kamu adına yapılacak piyasa işlemlerini bağımsız kurullara bırakmak gibi...

Bağımsız kurulların siyasileştirilmesi siyasi iktidara aşırı güç verir ve iktidar sahiplerinin hoşuna gider... Ama demokrasiye ve piyasa ekonomisine aykırı olduğu gibi, aşırı gücün yaratacağı korkular, tepkiler artar, siyaset gerginleşir, ülkeyi yönetmek çok zorlaşır.

İyi gidiş mi?

Bütün iktidarların piyasa ve demokratikleşme reformlarını desteklemiş bir yazar olarak belirteyim ki, AKP'nin nereye gittiği sorusunun cevabı, yaşanan süreçleri Başbakan'ın bir de bu gözle değerlendirmesine bağlıdır.

Türkiye niye AKP iktidarında gittikçe gerginleşiyor?!

Sayın Başbakan, Doğan Grubu'nun üstüne elindeki bütün devlet gücüyle gitsin; mahvetsin, batırsın, gazete ve TV'leri istediği şirketlerin eline geçirsin!

Toplumsal gerilim düşecek mi, büsbütün tırmanarak kontrol edilemez hale mi gelecek?!

Başbakan'ın sözlerine önem verdiği dostları varsa, ona şunu hatırlatmalıdır: Doğan Grubu'yla kavga çıkmadan önce Türkiye çok mu huzurluydu? Türkiye niye yirmi yıldır görmediği kutuplaşmayı AKP iktidarında yaşaya geliyor?! Hem de anayasal planda bir arpa boyu yol almadan! İyi gidiş mi bu?!

Taha Akyol
Objektif
t.akyol@milliyet.com.tr

{ "vars": { "account": "G-V2K9QJTT0J" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }