Müziğin ahengiyle hukukun inceliğini, maneviyatın derinliğiyle sanatın zarafetini birleştiren müstesna bir şahsiyet olan Ömer Tuğrul İnançer, hayata gözlerini yumdu. O, sadece bir şeyh ya da hukukçu değildi; o, bilgeliğin ve gönül zenginliğinin nadir bir temsilcisiydi. Peki, bu çok yönlü insan kimdi ve ardında nasıl bir miras bıraktı?
MÜZİK VE İLİM İLE YOĞRULAN BİR HAYAT
5 Mayıs 1946’da Bursa’da dünyaya gelen Ömer Tuğrul İnançer, Cumhuriyet döneminin en dikkat çekici entelektüellerinden biri olarak öne çıktı. Orman müdürü babasının görevi nedeniyle çocukluk yılları Bursa'da geçti. İlk ve ortaöğrenimini bu şehirde tamamladı. Müziğe olan tutkusu, ortaokul yıllarında bir müzik öğretmeninin teşvikiyle filizlendi. Klasik Batı müziği derslerinin ardından, Bursa'nın değerli müezzinlerinden meşk usulüyle klasik Türk müziği eğitimi aldı. Daha sonra Bursa Musiki Cemiyeti'ne katılarak müzik bilgisini pekiştirdi.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olduktan sonra meslek hayatına hukuk müşaviri olarak atıldı. İstanbul'a yerleşmesi, onun için sadece yeni bir kariyer başlangıcı değil, aynı zamanda tasavvuf musikisiyle de tanışma fırsatıydı. Üsküdar Musiki Cemiyeti’nde, usta besteci Emin Ongan’dan dersler alarak tasavvuf musikisini hayatının merkezine yerleştirdi.
KÜLTÜR SANAT ALANINDA ÖNCÜ BİR ROL
1991 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu’nun kurucu genel müdürlüğünü üstlendi. Bu göreviyle hem bürokratik hem de sanatsal anlamda önemli projelere imza attı. Aynı zamanda Türk Tasavvuf Musikisini Koruma ve Yayma Derneği’nde aktif görevler alarak, bu eşsiz müzik türünün yaşatılması için çaba gösterdi.
1971'den itibaren Konya’da düzenlenen Şeb-i Arus törenlerinde müzik heyetinin önemli bir parçası oldu. Derin müzik bilgisi ve yorum yeteneği sayesinde yıllar içinde törenlerin şefliğini üstlendi. Mevlevi musikisinin icrasında gösterdiği titizlik ve özgünlük, onu bu alanda bir otorite haline getirdi.
MANEVİ LİDERLİĞİN SAYGIN TEMSİLCİSİ
1999 yılında Fatih Karagümrük’teki Cerrahî Dergâhı’nın manevi liderliğini üstlenen İnançer, vefatına kadar bu önemli görevi sürdürdü. Modern çağda tasavvufun nasıl temsil edilmesi gerektiği konusundaki duruşuyla geniş bir kesimin takdirini kazandı. Sohbetlerinde kullandığı sade ancak derin üslup, onu sadece bir şeyh olarak değil, aynı zamanda bir düşünür olarak da konumlandırdı.
Ömer Tuğrul İnançer, bıraktığı sanat, bilim ve maneviyat mirasıyla daima anılacak. Sanatçı, hukukçu ve düşünür kimliğiyle, yeni nesillere ilham kaynağı olmaya devam edecek.