Şehirlerde ortaya çıkan sorunlara çözüm üretmenin zorlaştığını dile getiren Başbakan Erdoğan, bir hayalini paylaştı..


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Next Level Alışveriş Merkezi'nin açılışında  yaptığı konuşmada, iki hafta önce, 13 Ekim'de Ankara'nın başkent oluşunun 90'ıncı yıl dönümünün kutlandığını hatırlattı. Erdoğan, kentin 90 yıl önce Anadolu'nun ve bozkırın ortasında küçük bir kasaba görünümünde, nüfusunun ise sadece 40 bin olduğunu belirtti. 90 yıl içinde Türkiye Cumhuriyeti büyürken başkent Ankara'nın da büyüdüğünü ve nüfusunun 5 milyona yaklaştığını bildirerek, şunları söyledi:


"Birçok şehrimizde anlık çözümler üretildi, sonrası hiç düşünülmeden, o anlık müdahalelerin orta ve uzun vadedeki etkisi düşünülmeden çok büyük kıyımlar yapıldı, tarihi eserler yok edildi, onlarca, yüzlerce cami, kervansaray, han, şadırvan, kale ve surlar tahrip edildi, su yatakları kapatıldı, derelerin, nehirlerin yerleri değiştirildi. Mimari bir estetik kaygısıyla şehri büyütmek unutuldu. Geçici çözümlerle çirkin ve plansız yapılaşmayla şehirlerimiz adeta katledildi."


"Bir hayalimi paylaşmak istiyorum..."


Başta uzun vadeli planlar, stratejiler üretilmediği, şehirler noktasında büyüme ve gelişme istikameti çizilmediği için ortaya çıkan sorunlara çözüm üretmenin zorlaştığını dile getiren Başbakan Erdoğan, "Burada bir hayalimi açıkça sizlerle paylaşmak istiyorum, gönül isterdi ki Ankara'da TBMM'nin penceresinden Kızılay'a doğru baktığımızda Ulus'u, Eski Meclis Binası'nı, Ankara Kalesi'ni görebilelim. Arada da sadece yeşil alanlara, parklara, yayaların rahatça dolaşabildiği geniş bulvarlara sahip olabilelim" dedi.


Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ve belediyelerin kararlı bir yürüyüşün adımlarını atmak durumunda olduğunu ifade eden Erdoğan, "Biz şu anda büyükşehirlerimizde tarihin tortusu olan böyle büyük bir sorunu yaşıyoruz. Nüfus, refah seviyesi artarken özellikle trafikte araç sayısı çok ciddi boyutta artarken şehirlerimizi yaşanabilir hale getirmenin yeni ve yaşanabilir şehirler inşa etmenin çok meşakkatli bir mücadelesini veriyoruz" şeklinde konuştu. 


"Ben istemiyorum olmaz demek demokratik değil"


"Trafik sıkıştığında, trafikte beklenildiğinde herkesin haklı olarak rahatsızlık duyduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:


"Ama bazıları hem trafikte rahatsız oluyor hem yeni yol inşa edilirken de rahatsız oluyor. Elektrik beş dakikalığına, yarım saat kesildiğinde rahatsız olanlar aynı anda baraj yapılmasına, nükleer santral yapılmasına da tepki verebiliyor. Hem kendi aracında tek başına seyahat edip hem de trafiğin sıkışmasından şikayet edenler olabiliyor. Altındaki arabasıyla çevreye verdiği rahatsızlığı hiç hesap etmeyenler, akmayan bir trafiğin çevreye, insana, ekonomiye verdiği zararı hiç dikkate almayanlar, yol yapılırken çevreciliği hatırlayabiliyor. Gecekondularda insanlık dışı şartlarda yaşanmasını eleştirenler aynı anda kentsel dönüşümü de eleştirebiliyor. Kendisi için özgürlük isteyenler kendileri dışındaki çok daha büyük bir kitlenin özgürlük taleplerine karşı çıkabiliyor, kendisi için demokrasi isteyenler çoğunluğun iradesini hiçe sayabiliyorlar."


Demokrasinin en başta birbirine saygı, hoşgörü ve bir arada yaşama kültürü olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, "Ben istemiyorum yapmayacaksın demek demokratik, özgürlükçü, başkasının haklarına saygılı bir tavır değil baskıcı, otoriter, bencil ve faşizan bir tavırdır. Ben yaptım oldu tavrı ne kadar yanlışsa ben istemiyorum, olmayacak tavrı da o kadar yanlıştır, o kadar faşizandır. Şunu herkesin anlaması ve hazmetmesi gerekiyor, nasıl ki 90 yaşındaki bu Cumhuriyet belli bir zümrenin değil 76 milyonun Cumhuriyeti ise, bu şehir de belli bir zümrenin, belli bir mahallenin, ilçenin değil bu şehirde yaşayan 5 milyonun şehridir" dedi.     


Başbakan Erdoğan, AK Parti'ye oy versin ya da vermesin söyleyecek sözü olan herkese kulak verdiklerini, herkesin talebini, istediğini ve rahatsızlığını önemsediklerini belirterek, "Ancak demokrasilerde bunun bir yolu, yöntemi, dili ve üslubu var. Herkesten bu demokratik tavrı, demokratik kültürü özellikle sergilemesini, kendi taleplerine gösterilmesini bekledikleri saygıyı, başkalarının taleplerine de göstermesini bekliyoruz" dedi. 


"Herkes için yol yapıyoruz"


Yolları, bir, üç veya beş kişi için değil Ankara'da yaşayan 5 milyon kişi ve her yıl diğer şehirlerden, ülkelerden gelen ziyaretçiler için yaptıklarını belirtti.  


"Ankara'nın sadece bugününe değil geleceğine de yol yapıyoruz" diyen Başbakan Erdoğan, 10 yıl önce Esenboğa Havaalanı'ndan şehir merkezine giden yolun yerine Turgut Özal Bulvarı'nın yapıldığını, 10 yıl içinde havaalanının havalimanına dönüştüğünü, kentsel dönüşüm kapsamında yolun her iki tarafındaki gecekonduların yıkıldığını ve başkente girişin değiştiğini anlattı. 


"Yeşil konusunda bizimle hiç kimse rekabet edemez" değerlendirmesinde bulunan Başbakan Erdoğan, Ankara'da 19 yıl önce iki metrekare olan kişi başına düşen yeşil miktarının 19 metrekareye yükseldiğini vurguladı. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:


"Üstelik nüfus iki katına çıktığı halde 19 metrekare. Nüfus iki kat artmamış olsaydı bu rakam 19 değil 38 metrekare olacaktı. Bizi yeşile, çevreye, tabiata adeta hasım gibi göstermek herhalde çok büyük adaletsizlik olur. Yapılan eleştirilerin, yapılan eylemlerin ardında çevre duyarlılığı... Öyle bir şey yok. Farklı bazı başka niyetlerin olduğunu biz de görüyoruz, aziz milletimiz de çok iyi görüyor.


Beş ay sonra sandık kurulacak, hem Ankara hem Türkiye sandık başına gidecek. Kimin ne meselesi varsa beş ay sonra, sandık kurulduğunda o meseleyi orada halleder. Sandıktan ne çıkarsa öperiz başımıza koyarız. Ona saygı duyarız. Demokrasinin güzelliği de zaten burada değil mi? Elbette sandıktan çıkan çoğunluk azınlığa her şeyi dayatma hakkına sahip değil ama bundan sonra da önemlisi, azınlıkta kalan da çoğunluğa burada saygısızlık yapmayı bir kenara koymalıdır. 'Demek ki millet bana muhalefet görevi verdi, ben muhalefette kalmalıyım. İktidara da gel bizi yönet dedi. O zaman ona da saygı duymalıyız'. Milli irade karşısında herkes boynunu eğmek, millete ve milletin takdirine saygı duymak zorundadır.


Biz samimi her eleştiriyi, her ikazı dikkate alırız. Her öneriyi, tavsiyeyi hassasiyetle dinleriz ve dikkate alırız. Bize oy versin ya da vermesin, söyleyecek sözü olan herkese kulak veririz. Herkesin talebini, isteğini, rahatsızlığını önemseriz. Ancak demokrasilerde bunun bir yolu, yöntemi, dili ve üslubu var. Herkesten bu demokratik tavrı, demokratik kültürü özellikle sergilemesini, kendi taleplerine gösterilmesini bekledikleri saygıyı, başkalarının taleplerine de göstermesini bekliyoruz."
(AA)