Cumhurbaşkanı adayı İhsanoğlu, "Devletin dairelerinde taşeronluk yapılıyor. Bu sistemi kaldırmak lazım" dedi.


SAMSUN


Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu ile eşi Füsun İhsanoğlu, Samsun'da seçim otobüsünden vatandaşları selamladı.


Ardından Fatih Sultan Mehmet Caddesi'nde halk ve esnafla bir araya gelen İhsanoğlu, burada bazı vatandaşlarla fotoğraf çektirdi.


Çay içmek için uğradıkları çay ocağında bir tezgahtar genç kızla aralarında geçen diyaloğu anlatan ve mutlu olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı adayı İhsanoğlu, "Gezerken bir dükkanın önünde durduk. Genç iki kızımız duruyordu. Genç kızımızın biri dedi ki 'Efendim oyumuz size'. Kendiliğinden, ben bir şey demedim. Kimseden talep etmedim. 'Neden' dedim. 'Çünkü açılımınızı biliyoruz' dedi. Bu kadar. Ben bu güzel veciz ifadeden daha güzel bir şey bulamam. Vatandaşın teşhisi. Genç bir kızımızın, tezgahta duran bir kızımızın sözü" diye konuştu.


Taşeron işçilik


Bir vatandaşın, "taşeron işçilerle ilgili düşüncesini" sorması üzerine İhsanoğlu, şunları söyledi:


"Mülkün temelinde adalet kaybolduğu zaman bu mülk çöker. İşte sizin durumunuz, sizin gibi binlerce, on binlerce, yüz binlerce, milyonlarca da olabilir. Sırf ocaklarda değil, başka görevlerde yani devletin dairelerinde taşeronluk yapılıyor, bu sistemi kaldırmak lazım. Üniversitelerde taşeronluk sistemi, temizlik işi, bilmem ne işi. Bu tamamen yanlış.  Bu, Türk devlet yapısına aykırı bir yapıdır. Türk devlet yapısına aykırı, Türk hukuk sistemine aykırı bir sistem. Bu bir yerde kölelik sistemine benzeyen bir şeydir. Elbette bunu kaldırmak lazım. Bunun için biz büyük mücadele vereceğiz inşallah. "


"Kendilerini kanun üstünde kabul ediyorlar"


İhsanoğlu, Samsun Büyük Otel'de düzenlediği basın toplantısında, gazetecilerin sorularını yanıtladı.


Araştırma şirketlerinin açıkladığı oy oranları ile tabana ulaşıp ulaşamadığı ile ilgili soru üzerine İhsanoğlu, seçim yasaklarını hatırlatarak anketlerle ilgili konuşmayacağını söyledi.


"Bazıları yasak bildiği halde konuşuyorlar, çünkü bazı insanlar kendilerini kanunun üstünde kabul ediyorlar" diyen İhsanoğlu, sözlerine şöyle devam etti:


"Yani onların her yaptıkları şey kanundur. Biz vatandaş olarak, cumhurbaşkanı adayı olarak ve inşallah cumhurbaşkanı olarak her şeyden önce kanunlara saygılı olacağız. Bizim kampanyamızın bir tarafı da biraz saygı telkin etmektir. Burada rakamlar üzerinde konuşmayacağım. Bu seçim, çok farklı bir seçim, marttaki seçimden farklı, gelecek seneki seçimden farklı. Bu milletvekilliği seçimi değil, bu belediye reisi, encümen üyeliği seçimi değil. Burada bir tek sandalye var ve bu sandalyeye 3 aday yarışıyor. Bu üç adaydan birisini millet seçecek, seçimi de parti esası üzerinden yapmayacak."


"Aynı camianın insanlarıyız"


Aday olarak gösterildiğinde geniş istişareler yaptığını, görüştükleri arasında AK Parti'lilerin de olduğunu söyleyen İhsanoğlu, şunları belirtti:


"Ben bu görevle karşı karşıya geldiğim zaman çok geniş istişare yaptık. İstişare ettiklerim arasında AK Parti'li kardeşlerimiz de vardı. Onlar bana bu konuda tavsiyelerde bulundu. Seçim kampanyası esnasında AK Parti'li kardeşlerimizin bize teveccühlerini görüyoruz. Çünkü biz aynı camianın insanlarıyız. Şimdi millet partili istemiyor, bu başbakanlık için partili olacak. Çünkü gidecek başbakan, 'ben başbakan olunca şunları şunları yapacağım', millet de onu seçer o başbakan olur, başkasını seçer, o başbakan olur ama burada böyle değil. Burada cumhurbaşkanı köprü, hastane, okul açmayacak. Onu hükümet açar, onu yeni başbakan yapacak, kimse başbakan o yapacak. Cumhurbaşkanı yol yapmaz, yol gösterir. Bizim sistem budur, bizim parlamenter sistem kuvvetler ayrılığı, icra, yargı, denetim, yasama bunlar ayrı ayrı kuvvetler. Her gücün tek adamda olduğu sisteme diktatörya derler. Bunu belki bazılarımız isteyebilir. Herkes hür, düşündüğü gibi söylemeli, yazmalı ama ben şuna inanıyorum, bunu bir aydın kişi, mürekkep yalamış kişi Türkiye'nin diktatöryaya gitmesini nasıl kabul eder, siz kabul eder misiniz. Efendim? Kabul etmiyorsunuz, çok teşekkür ederim, sağ olun."


"Bahar değil diktatörlerin sonbaharıdır"


Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile röportaj yaptığını, Günay'ın "Başbakan Erdoğan tehlikeli bir adam, sadece Türkiye için değil Ortadoğu'da da tehlikeli bir adam" dediğini belirten İspanyol gazetecinin, "Siz aynı şeyi düşünüyor musunuz" sorusu üzerine İhsanoğlu, şunları dile getirdi:


"Türkiye Ortadoğu'nun çok önemli bir ülkesidir. Aynı zamanda hem Ortadoğu hem Balkan hem Avrupa hem Akdeniz ülkesiyiz. Bütün bu bölgelerle komşu ülkeyiz. Bu ülkelerle bizim müşterek tarihi bağlarımız halen, demografk, coğrafik bağlarımız, temaslarımız var, kültürel müştereklerimiz var ve bu bölge yakın zamana kadar bir nevi kendine göre bir istikrar içerisinde, herkes aynı şekilde yaşıyordu. Birdenbire tırnak içinde söylüyorum Arap baharı denilen hadise çıkınca her şey alt üst oldu. Aslında bahar değil de bu diktatörlerin sonbaharıdır, benim tabirim bu. Bu diktatörlerin yıkılması ile tüm sosyo ekonomik, sosyo kültürel ve stratejik dengeler bozuldu. Bunlarla ilgili dünya aktörlerinin adaptasyonu vakit aldı. Türkiye bu konuda kendi dış politika prensiplerinden biraz ayrıldı. Çünkü bizim dış politika prensiplerinden bir tanesi Arap kardeşlerimizin aralarındaki kavgalara taraf olmamak idi ve bu çok doğru bir prensiptir. Bunu başka ülkeler takip ediyor, biz çok uzun süre takip ettik ve başarılı idik, böylece biz o kavganın içinde kendimizi bulduk. Bu bizim düzeltmemiz gereken en büyük husustur. Ben seçildiğim andan itibaren bunu düzeltmeye gayret edeceğim." 


"Uzlaşma Türkiye'de tarihi bir gelişmedir"


Bir başka gazetecinin cumhurbaşkanlığı adaylığının kendisine teklif edilmesiyle ilgili sorusu üzerine Ekmeleddin İhsanoğlu, TBMM'de iki büyük partinin bir aday üzerinde uzlaşmasının siyasi anlamda öneminin büyük olduğunu ifade etti.


Cumhurbaşkanlığı adaylığının kendisine teklif edilme sürecini anlatan İhsanoğlu, şu ifadeleri kullandı:


"Türkiye'de CHP gibi Türkiye'nin en eski partisi, devleti kuran, cumhuriyeti kuran bir partisi, MHP gibi 1940'lardan günümüze kadar  gelen partisi böyle bir uzlaşma içinde olmaları her şeyin üstünde takdire şayan bir husustur. Yani bizatihi bu uzlaşma Türkiye'de tarihi bir gelişmedir. Siz hatırlamazsınız, bizim neslimiz 70'li yılların sonuna doğru büyük sıkıntı yaşadı. Adalet Partisi ile CHP cumhurbaşkanlığı konusunda anlaşamadığı için Türkiye kriz yaşadı, 12 Eylül oradan çıktı. Onun çin bu hassasiyet, bu uzlaşma konusunda gösterilen siyasi olgunluk bizatihi takdire şayandır. Ben hiç mühim bir şahıs değilim, 76 milyon arasında benden çok daha mühim insanlar var ben eminim ama tekdiri buymuş ben bunu şerefle kabul ettim ve bayrağı yükseğe tutuyorum ve inşallah pazar günü ipi göğüsleyeceğim. Bu uzlaşmayı bağımsız milletvekilleri de desteklediler. Türkiye'de diğer mevcut bütün partiler desteklerini açıkladılar. 14 parti, bu müthiş bir şey değil mi. Evet arkadaşlar proje diyorlar bunu, bu milli proje, başka proje değil, milli mutabakat projesi, böyle Büyük Ortadoğu Projesi filan gibi değil, milli proje."


Türkiye'de rejimin adı belli"


Bir gazetecinin, "Başkanlık ya da yarı başkanlık sistemi ile ilgili ne düşünüyorsunuz. Olası cumhurbaşkanlığınız halinde böyle bir sisteme sıcak bakıyor musunuz siz de" şeklindeki sorusu üzerine İhsanoğlu, şöyle dedi:


"Bunlar Türkiye'ye rejim arayışında değil. Türkiye'de rejimin adı belli. Anayasa'daki sistem belli. Bu, kuvvetler ayrılığı, parlamenter rejim sistemi ve Türkiye'de böyle bir talep olabilir. Bazı siyasiler bunu düşünebilir, bazı yazarlarımız bunu düşünebiliyor, ona benim bir itirazım yok ama bu rejim değişikliği yapılmadan, anayasa tadili yapılmadan, millet meclisi bunu kabul etmeden birilerinin çıkıp 'Biz sistemi değiştireceğiz' demeleri bu memlekette kriz yaratır. Hele bu anlayış içerisinde cumhurbaşkanlığı yapılacak olursa anayasa hükümleri başka türlü söylüyor, siz orada başka türlü hareket ediyorsunuz, bu tamamen kriz olur. Zaten bir adalet krizimiz var, hukuksuzluk krizimiz var, kanunsuzluk krizimiz var, bunun üzerine de bir rejim krizi yaratırsak Türkiye gerçekten istenmeyen bir noktaya sürüklenir."


İhsanoğlu, bir gazetecinin, "Eskişehir'de milletin korku içinde olduğunu söylediniz. Bunu açabilir misiniz" sorusu üzerine, "Korku var, her türlü korku var. Her şeyden önce bir baskı var. İnsanlar rahat konuşamıyor. Biz bugün çarşıda gelirken millet, birkaç genç kahrolduklarını ve sıkıntılarının ne olduğunu açık bir sesle ilan ettiler. Etraftan müdahaleler başladı. 'Sus bakayım sen niye konuşuyorsun...' Bu bir" dedi.


"İkincisi, millette bir ayrışma korkusu var" diyen İhsanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:


"Çünkü bazı yüksek sesler, 'Sen Alevi'sin, sen Zaza'sın, sen şusun busun demeye başlandı ve bu Türkiye'de kırmızı çizgi. Millet bunu duymak istemiyor. Millet bu topraklarda, bugün bizim toplumumuz bin seneden beri barış içerisinde, huzur içerisinde, kohabitasyon içerisinde yaşıyor. Bunu, demokrasi ve laiklik prensipleri içerisinde, bu anayasal düzen içerisinde, Avrupa standardında, batı standardında, insan hak ve hürriyetleri normlarında, Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi standardında yaşamak istiyorlar. İkinci nokta bu."


"Sessiz yığınların gerçek oyunu göstereceğinden eminim"


Üçüncü noktanın Türkiye'nin etrafındaki "ateş çemberi" olduğuna dikkati çeken İhsanoğlu, şunları kaydetti:


"Suriye, Irak, oradaki bölüşmeler, oradaki savaşlar, radikal hareketler, bu radikal hareketlerin bir kısımları Türkiye'ye sızdığını bizim basınımız yazıyor. Fotoğraflarını görüyoruz. Para topluyorlar. İstanbul'da bazı yerlerde bunlar para topluyorlar. Bayram günü namaz kılıyorlar. Kıldıkları namazın adı, bizim, hepimizin kıldığı bayram namazı değil, cihat namazı. Bunun ne olduğunu biz sorduk, kimse bize cevap vermedi. Daha çok farklı şeyler var. Bütün bunları gördüğünüz  zaman, bunları vatandaşın kendisinden, biz bunu bir gazete haberinden okumuyoruz. Biz bunları kadınlarımızın, erkeklerimizin, gençlerimizin ağızlarından dinliyoruz. Kendi ifadeleri bunlar. Sonun da 'Türkiye'nin bundan kurtulması lazım' diyorlar. Onun için bizim etrafımızı sarıyorlar. Ben de onun için bu mücadelenin, demokrasi mücadelesi olduğunu ve bunun istikbal mücadelesi olduğunu görüyorum. Sessiz yığınların pazar günü gerçek oyunu göstereceğinden eminim."


Ekmeleddin İhsanoğlu, "Büyük ihtimalle kazanacağınızı tekrar ettiniz ama ola ki Erdoğan kazanırsa Türkiye hangi yöne doğru gider" şeklindeki soruyu ise "Bu sorunuzu cevaplamak istemem. Onu siz kendiniz lütfen yorum olarak yazınız" ifadesiyle yanıtladı.



(AA)