Yaşlanma belirtilerinin en önemli konularının başında yüz bölgesinde yaşanan hacim kayıpları geliyor. Kırışıklıkların da takip ettiği bu süreçte bireylerin imdadına ameliyatsız yüz gençleştirme uygulamaları koşuyor.


“Yüzdeki hacim kayıpları, mevcut yağ oranındaki azalma, yağların yer değiştirmesi ve zamanla zayıflayan ve farklı bir şekle giren iskelet yapısından da kaynaklanıyor” diyen Op.
Dr.Bülent Cihantimur sıklıkla gözlemlenen hacim kayıplarını ve kırışıklık bölgelerini şu şekilde anlattı: ‘’Yanaklar, gözyaşı kanalında beliren çukurluk, nazolabial çizgiler yani burun ve yanak arasında belirginleşen çizgiler, belirginliğini kaybeden elmacık bölgesi, barkod çizgileri yani dudak üstü ve çevresindeki dikine çizgiler, alt çene bölgesindeki çökme ve sarkma, göz çevresindeki ve alın bölgesindeki kırışıklıklar yaşlanmanın farklı evrelerinde karşılaştığımız durumlardır.
Ameliyatsız yüz gençleştirme yöntemleri söz gelimi Örümcek Ağı estetiği, dolgu, botoks ve diğer medikal uygulamalar son derece verimli ve etkili sonuçlar almamızı sağlıyor.
''REVİZYON GEREKLİDİR''
“Yaşlanma, devam eden fizyolojik bir süreçtir bu sebeple hedeflenen görüntüye ulaşma ve bu görüntüyü korumak için uygulanan tedavi planının zamanı geldikçe revize edilmesi son derece önemlidir” diyen Op.Dr.Bülent Cihantimur ayrıca ameliyatsız yüz gençleştirme yöntemlerinde kişiye özel tedavi planlamasının çok önemli olduğunu açıkladı.
''TEDAVİLER BİREYSELLEŞTİRİLMELİDİR''
“Dolgu ve botoks uygulamalarında, Örümcek Ağı estetiğinde sıklıkla bireyler tek bir alanın tedavisi için başvurabilirler.
Fakat sadece bir tek alanı baz alan uygulamalar, dengesiz bir dağılıma, doğal olmayan bir sonuca yol açabilir.
Bu sebeple total olarak yüzün değerlendirilmesi ve bireysel, kişiye özel bir planlamanın tedaviye dahil edilmesi gerekir.
Bu doğrultuda hastanın bireysel ihtiyaç, istek ve tercihleri de göz önünde bulundurularak, tedavinin bireyselleştirilmesi son derece önemlidir.
Tedavi planlamasında hastanın cinsiyeti, yüz ve cilt tipi ve mevcut estetik müdahaleleri göz önünde tutulup, yapılacak uygulamanın diğer alanlara etkisi hesaplanarak planlanmalıdır” diyen Cihantimur mutlaka tedavi planının hasta ile paylaşılması gerektiğini, kısa ve uzun vadede belirlenen hedeflerle, beklenilen sonucun tartışılmasının önemini de belirtti.
''ŞİFRELERİ ÇÖZMEK LAZIM''
Cihantimur ayrıca şunları söyledi: “Özellikle yüz bölgesinde ele alınan gençleştirme uygulamaları, hacim kazandıran ve cilt dokusunu yeniden yapılandıran bir yaklaşımla yapılıyor.
En başta bireysel ihtiyaçları ele alarak ve en doğal görüntünün elde edilmesi amacıyla tasarlanan bu uygulamalarla, artık gençliğin şifresi bireysel çözümlerle deşifre ediliyor.
Herkesin kendine özgü bir yüz ifadesi vardır ve gençleştirme uygulamalarında bu ifadenin korunması ve doğal optimum sonuçları elde etmek için kişiye özel tedavi planlaması yapılmalıdır.
Noktasal ve hastanın profiline göre yapılandırılan uygulamalarla ve doğru noktaları bularak ilerleyen tedavilerle gençleştirme çalışmalarının yapılması gerekir.
Her kişide bu noktalar farklı şekilde şifrelenmiştir.
Bu şifreler çözülünce güzellik ortaya çıkacaktır.
Önemli olan her bireyde farklılık arz eden doğru noktaları bulmaktır.

 
(İHA)