Meme Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Orhan Demircan, erkeklerin de meme kanseri riski altında olduğunu söyledi.


Demircan yaptığı açıklamada, her sekiz kadından birinin yaşam boyunca meme kanseri olma riskini taşıdığını belirterek, "Özellikle kadınların korkulu rüyası olan meme kanserinde erken teşhis, tedavi başarısını büyük oranda arttırıyor. Farkındalık çalışmaları nedeniyle meme kanseri hakkında kadınların bilgi seviyesi yükselse bile, erken teşhiste çok önemli rol oynayan ‘mamografik tarama, hekim muayenesi ve kendi kendini muayene etme’ çoğu zaman ihmal ediliyor. Meme kanserinde bilinçlenme çok önemli ve hayatidir. 20 yaşından itibaren tüm kadınların adet döneminin bittiği dönemde ayda bir kez kendini muayene etmesi şart" dedi.


Kadınlarda sık görülen bu hastalığın farkında olmak ve önemini kavramak hastalığın erken tanı almasını sağlıyor. Toplumda meme kanserinin sadece ailesinde meme kanseri öyküsü olanlarda görüldüğü gibi yanlış bir düşünce olduğunu söyleyen Demircan, “Oysaki meme kanseri olan kadınların yüzde 80'inde hiçbir risk faktörü yoktur” dedi. Meme kanserinde en önemli risk faktörünün kadın olmak olduğunu belirten Prof. Dr. Demircan, meme kanserinin sorumlusunun “östrojen” hormonu olduğunu vurguladı. Demircan, “Bu, vücudun kendi salgıladığı bir hormon. Bir de dışarıdan doğum kontrol haplarıyla veya menopozdan sonra tedavi amaçlı hormon ilaçlarıyla alınanlar var. Östrojene maruz kalınan süreç ne kadar uzunsa meme kanseri riski de o derece artıyor” şeklinde konuştu.


Doğum yapmış kadınların daha şanslı olduğuna dikkat çeken Demircan, şunları kaydetti:
"30 yaşından önce doğum yapan kadınların meme kanserine yakalanma risk daha az. Çünkü 30 yaşından sonra çocuk sahibi olmak veya hiç doğum yapmamış olmak meme kanseri riskini artırıyor. Ayrıca emzirme de önleyici bir özelliğe sahip. Uzun süre emzirmek meme kanseri riskini azaltan faktörlerden. Çünkü meme, gelişimini kadının çocuk doğurup emzirmesinin ardından tamamlıyor. Doğum kontrol hapı kullanma süresi de önemli. Doğum yapmamış kadınlarda doğum kontrol hapı kullanmayı fazla önermiyoruz ama doğum sonrasında kullanmasında bir sakınca yoktur. Yine risk faktörü yüksek kişilerde menopoz sonrası hormon kullanmaya başlanmadan önce mutlaka uzman hekimin görüşü alınmalı ve sonra hormon tedavisine başlanmalıdır."


Kadının birinci derece yakınının meme kanseri olmasının büyük önem taşıdığını, özellikle “annenin veya kardeşin” menopoz dönemi öncesi meme kanseri olması durumunda riskin çok daha fazla arttığını, bu kişilerin “yüksek riskli hasta grubu” olarak takibe alınması gerektiğini söyleyen Demircan, "Tüm kanser türlerinde olduğu gibi meme kanserinde de erken tanı son derece önemli ve hayat kurtarıcı bir rol oynuyor. Günümüzde meme kanserine erken dönemde tanı konulduğunda yüzde 90’lara varan oranda iyileşme sağlanabiliyor. Fakat bu başarı oranının yakalanabilmesi için toplumun çok iyi bilinçlendirilmesi ve kadınların meme kanseri riskinin farkında olması gerekiyor. Özellikle de 20 yaşından itibaren tüm kadınlar ayda 1 kez adet döneminin bittiği dönemde kendini elle muayene etmesi gerekiyor. 20-40 yaş arasında 3 yılda bir de hekime muayene olmaları gerekiyor. 40 yaşından itibaren her yıl mamografi, hekim muayenesi ve her ay kendi kendini muayene meme kanserinin erken tanısı için en önemli yöntemler. Ancak bu kılavuzlar meme ile ilgili herhangi bir şikayeti olmayan kadınlar için geçerli. Memesi ile ilgili sorunu olan kadınların ise meme hastalıklarının tedavisini yapabilen bir hekime başvurmaları gerekiyor" diye konuştu.


Meme kanserinin sadece kadınlarda değil erkeklerde de görüldüğünün altını çizen Demircan şöyle devam etti:
"Erkekler de bu hastalığa maruz kalabiliyor. Meme kanseri erkeklerde daha çok ileri yaşlarda görülen bir durum. Görülme oranı ise her yüz meme kanserli kadına karşılık 1 erkek aynı hastalıkla mücadele etmek durumunda kalıyor."


Meme kanseri tanısı konulan kadınların öncelikle hastalığın neden kendisinde ortaya çıktığını sorguladığını, daha sonra ise kabullenme duygusu yaşadıklarını ifade eden Demircan, "Meme, kadınlığın sembolü bir anlamda. Biz meme kanseri olan kadınlarımızın, sağlıklı kadınlar gibi yaşamalarını istiyoruz. Memesini kaybeden kadın, adeta kadınlık kimliğini kaybetmiş gibi hissediyor. Biz doktorların amacı hem hastanın yaşamını en iyi şekilde sürdürmesi, hem de adeta kimliği olan memesini koruyarak bu tedaviyi sağlamak. Meme kanseri olan bir kadını ameliyathaneden memesi alınmadan çıkarmak cerrahın en büyük arzusudur. Memenin alınması kadında psikolojik ve sosyal sorunları beraberinde getiriyor. Bu nedenle memenin korunma olanağı bulunmayan hastalarda, alınan memenin yerine yenisi oluşturularak bu problem gideriliyor" dedi.(İHA)