Türk Tabipleri Birliğİ’ne (TTB) bağlı tabip odalarının başkanları, 17 Aralık Cuma günü Sağlık Bakanlığı bütçesi görüşüldüğü sırada basın açıklaması yapmak ve siyasi partilerin Başkanvekilleriyle görüşmek için TBMM’ye giderken polis ablukasına alındı.

TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu, TTB İkinci Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan, TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Feride Aksu Tanık, TTB Merkez Konseyi üyeleri ve tabip odaları başkanlarından oluşan bir heyet, 17.12.2010 günü saat 11.00’de Türk Tabipleri Birliği önünden hareket ederek, doktor önlükleriyle, tek kişilik sıra halinde TBMM’ye doğru yürüyüşe geçti.

TBMM’de Sağlık Bakanlığı bütçesi görüşülürken, orada basın açıklaması yapmak ve siyasi partilerin grup başkanvekilleriyle önceden randevusu alınan görüşmeleri yapmak isteyen hekimler saat 11.20’de Güvenpark’a geldiklerinde polis tarafından önleri kesildi. Hekimlerin TBMM’ye gitmesini “yasadışı eylem” olarak niteleyen polis, hekimleri abluka altına aldı. Tabip odası başkanları polisin tepkisini abluka içinde yere oturarak protesto ettiler. Burada tabip odası başkanlarına hitaben konuşan TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu, “Bu ülkenin hekimleri bile TBMM’ye gidemiyorsa bunun bir tek anlamı vardır. Biz burada bunu sınıyoruz. Güvenlik görevlileri amirlerine sorsunlar bu ülkenin hekimlerine ne yapmaları gerektiğini. Ve ne yapmaları gerekiyorsa onu yapsınlar” diye konuştu.

TTB ve tabip odası yöneticilerinin tüm ısrarına karşın, polisin hekimleri geçirmemekte direnmesi üzerine, CHP Milletvekilleri Ali Aslan ve Sacit Yıldız da olay yerine gelerek hekimlere destek verdi. Tabip odası başkanlarının demokratik haklarını kullanmak için gösterdikleri kararlı tavır ve yürütülen temaslar sonucunda, polis ablukası kaldırılarak, tabip odası başkanlarının TBMM önüne yürümesine izin verildi.

Polis eşliğinde TBMM önüne ulaşan heyet burada bir basın açıklaması yaptı. Burada konuşan TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Osman Öztürk, TTB yöneticileri ve tabip odası başkanları olarak daha önce randevularını aldıkları görüşmeleri yürütmek ve bir basın açıklaması yapmak üzere buraya gelirken, hiç hesaplamadıkları bir olayla karşılaştıklarını söyledi. Hekimlerin, Ankara’da iktidarın polisi tarafından “ yasa dışı gösteri yapmakla suçlandığını ve abluka alındığını belirten Öztürk, “Öncelikle bunu protesto ediyoruz. Kimsenin buna hakkı yoktur” diye konuştu.

Tabip odası başkanları, siyasi iktidarın hekimlere yönelik bu “ileri demokrasi” uygulamasını düdük ve ıslıklarla protesto etti.

Ardından TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu basın açıklamasını yaptı. Polisin müdahalesini protesto eden Bilaloğlu, buraya gelen tüm tabip odası başkanlarına ve hekimlere teşekkür etti. Bilaloğlu, buradan 17 Aralık 2010 – 13 Mart 2011 tarihleri arasında yürütülecek İYİ HEKİMLİK / NİTELİKLİ SAĞLIK HİZMETİ MÜCADELE KAMPANYASI’nın da başlatıldığını duyurdu.

Basın Açıklaması
17.12.2010

Sağlıkta Özelleştirmeye Karşı

İYİ HEKİMLİK /NİTELİKLİ SAĞLIK HİZMETİ
MÜCADELE KAMPANYASI


Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Sağlık Bakanlığı’nın bütçesi görüşülecek.
Bugün Sağlık Bakanı kürsüye çıkacak…

Ne Afyon’daki Sağlık Bakanlığı’ndan onaylı “sağlık skandalı”na, ne Bakanlığı’na bağlı Göztepe Eğitim Hastanesi’nde hastaların battaniyeler altında soğuktan titreşmelerine, ne babaları Genel Sağlık Sigortası primi öde(ye)mediği için tedavileri kesilen/borç senedi imzalatılan çocuklara, ne vatandaşların özel hastanelerde ödedikleri milyarlık faturalara değinmeden…

Millet Meclisi’nin kürsüsünden, Millet’in gözünün içine baka baka gözleri kör eden Sağlık “Reformu” boyunca gerçekleştirdikleri icraatları anlatacak.

Oysa; bugün TBMM’de görüşülecek olan Sağlık Bakanlığı bütçesi ne hekimler, ne sağlık çalışanları ne de vatandaşlar açısından hiçbir değer taşımamaktadır.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ bugün ne anlatırsa anlatsın gizleyemeyeceği bir gerçek ortada durmaktadır:

Yıllardır yürütülen politikalarla kaosa ve mali yetmezliğe sürüklenen tıp fakülteleri hastanelerine Sağlık Bakanlığı tarafından, öğretim üyelerinden bile gizlenen “protokol”lerle el konulmasının da…

Meclis’in gündeminde bekleyen Kamu Hastane Birlikleri Kanun Tasarısı’nın da…

Bugün artık bütün illerde başlanan Aile Hekimliği “Pilot” Uygulaması’nın da…

Yeterli altyapısı ve öğretim üyesi olmadan açılan tıp fakülteleriyle yılda 13.500 yeni hekim mezun etme çabalarının da…

Yeniden ısıtılan “İthal Hekim” girişimiyle hekim emeğinin ucuzlatılmaya çalışılmasının da…
Kamu kurumları arasında “taşeron çalıştırma rekoru”nu kimselere kaptırmayan Sağlık Bakanlığı’nın “Taşeron Bakanlığı”na dönüşmüş olmasının da…

Sağlık hizmeti sunumunda her geçen gün daha da artan “kışkırtılmış” talebin de…

Hastaların ödeme güçlerine göre A, B, C, D, E sınıflarına ayrılmasının da…

Yıllardır hekimleri “bıçak parası” almakla itham edenlerin özel hastanelerde sınırsızca alınan “ilave ücret”leri serbest bırakmasının da…

Muayenehane Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle yenisinin açılmasının imkânsız hale getirilmesinin yanı sıra var olan muayenehanelerin kapanmaya zorlanmasının da…

Özel hastanelerde çalışan hekimlerin üzerindeki “ciro yapma”, kamu hastanelerinde çalışan hekimlerin üzerindeki “performans yükseltme ”

Hekim ücretlerinde kalıcı ve emekliliğe yansıyan yeterli iyileştirme yapılmadan, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararına rağmen, tekrar Torba Yasa’ya sokulan Tam Gün Tasarısı’nın da tek bir nedeni vardır:

Türkiye’de sağlık sistemi özelleştiriliyor, sağlık hizmetleri piyasaya açılıyor.

Sosyal Güvenlik Kurumu’nun Sağlık Bakanlığı hastanelerinden satın aldığı tedavi edici sağlık hizmetleri için yaptığı harcamanın göreli olarak yedi yılda % 19, üniversite hastanelerinden satın aldığı tedavi hizmetleri için yapılan harcama % 23 azaltılmışken, özel hastanelerden satın aldığı tedavi hizmetleri için yapılan harcama % 221 arttırılmış olması bu gerçeği açık olarak ortaya koymaktadır.

Nitekim, 31 Aralık 2008’de Resmi Gazete’de yayınlanan, altında Sağlık Bakanı’nın da imzası bulunan Avrupa Birliği Üçüncü Uyum Programı’ndaki “Özelleştirme vizyonu çerçevesinde … önümüzdeki dönemde … devletin sağlık işletmeciliğindeki payının azaltılması hedeflenmektedir.” ifadesiyle AKP Hükümeti de asıl hedefinin sağlık alanını özelleştirmek olduğunu itiraf etmiştir.
Peki, sağlıkta özelleştirme ne anlama gelmektedir?

Yıllardır hep birlikte yaşadığımız gibi, sağlık özelleştikçe;

Hekimler, sağlık çalışanları, hastalar kaybediyor… Özel hastane patronları kazanıyor.

Sağlık piyasalaştıkça;

En çok “İyi Hekimlik” kayboluyor… En fazla “Nitelikli Sağlık Hizmeti” yok oluyor.

İzin vermeyeceğiz… İzin vermeyeceğiz… İzin vermeyeceğiz!

Çünkü, biz hekimler;

Bilgimizle, birikimimizle, deneyimimizle… Piyasanın tanrılarına, özel hastane patronlarına değil; insanlara hizmet için varız.

Biz hekimler;

Sağlıkta “Dönüşüm” Şiddeti’ne maruz kalmayacağımız bir ortamda,

Hastalarımıza yeterli süreyi ayırabileceğimiz koşullarda,

İnsanca yaşayabileceğimiz, mesleki gelişimimizi sürdürebileceğimiz, güvenceli bir ücretle,
Siyasetçiler tarafından hedef gösterilmeden,

Mesleki onurumuzu, mesleki bağımsızlığımız koruyarak;

İYİ HEKİMLİK YAPMAK, NİTELİKLİ SAĞLIK HİZMETİ ÜRETMEK İSTİYORUZ!

HEKİMLERE DOST SAĞLIK POLİTİKALARI İSTİYORUZ!

ÖZEL HASTANE PATRONLARININ DEĞİL; HEKİMLERİN, SAĞLIK ÇALIŞANLARININ,
HASTALARIN HAKLARINI KORUYAN SAĞLIK BAKANI İSTİYORUZ!


17 Aralık 2010-13 Mart 2011 tarihleri arasında;

Akademisyen, uzman, asistan, pratisyen bütün hekimlerle birlikte,

Türkiye’nin bütün illerinde,

Bütün sağlık kurumlarında,

Sokaklarında, caddelerinde, meydanlarında yürüteceğimiz “İYİ HEKİMLİK / NİTELİKLİ SAĞLIK HİZMETİ MÜCADELE KAMPANYASI”yla bu taleplerimizi dile getireceğiz.

Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ (Kaynak: TTB sitesi)