“18 yıl sonra yeni CHP!”

“Yüzde 100 Kılıçdaroğlu dönemi!”

Peki, niye atmışlar bu başlıkları?..

Çünkü efendim, Kılıçdaroğlu’nun hazırladığı “blok liste” kazanınca; 1992’den bu yana, partideki “Baykal hakimiyeti” sona ermiş de, ondan!

Peki, “Baykal’ın izleri” silinince, CHP “yenileşmiş” mi oluyor?.. Bu durumda, Kılıçdaroğlu’na ne diyeceğiz?..

“CHP’nin yeni lideri” mi,

Yoksa;

“Yeni CHP’nin lideri” mi?..

ÇAKMA!.. ÇALMA!.. AŞIRMA!

Bu, nasıl “Yeni CHP”dir ki; bu nasıl “yenilikçi” genel başkandır ki;

“Slogan”ları da “eski”,

Başına geçirdiği “şapka” da!..

Önce “Gandi”liğe özenen, sonra başına “Ecevit’in kasketi”ni geçirip, “Yolumuz Ecevit’in yolu” diyen Bay Kılıçdaroğlu, son Olağanüstü Kurultayda da “Che Guevara”ya benzetilmiş, iyi mi?..

Kurultay salonunda, “Che” şeklinde çizilen bir Kılıçdaroğlu afişi açılmış...

Altına da; “68 ruhuyla halkın iktidarını kurmaya geliyoruz” yazılmış!..

Söyleyin Allah aşkına;

“Çakma Gandi”lik midir “yeni” olan?..

“Ecevit’e ya da Che’ye özenmek” midir yenilik?

Şöyle diyenler çıkabilir;

“O afişi Pendik Gençlik Kolları hazırlamış!.. Bunda Kılıçdaroğlu’nun kabahati ne?”

Peki, “Kılıçdaroğlu’nun sloganı”na ne demeli?.. “Yeni CHP’nin yeni lideri”, bula bula “1946’nın sloganı”nı mı buldu?..

Hemen hepiniz bilirsiniz ki;

Merhum Adnan Menderes, partisi Demokrat Parti’yi kurduktan sonra; “Yeter!.. Söz milletin” sloganıyla çıktı yola!..

Süleyman Demirel, Adalet Partisi’ni kurduktan sonra, “Düşün peşime” dedi ve kitleleri peşinden sürükledi!..

Bülent Ecevit’in sloganı ise şuydu:

“Hakça düzen, halkça düzen!”

Merhum Turgut Özal da;

“Türkiye’ye çağ atlatacağız” vaadiyle iktidar olmuştu!..

Peki, “Yeni CHP’nin yeni lideri”nin “yeni”(!) sloganı ne?..

“Yeter artık, kalkın ayağa!”

Görüyorsunuz ya;

Parti yeni, lider yeni, hatta kadro yeni ama “kafa eski” olunca, slogan da “eski” ve hatta “aşırma” oluyor!..

Evet, evet;

Bu slogan “DP’den aşırma”dır!..

“Yeter artık!.. Söz milletin” sloganı, “Yeter artık!.. Kalkın ayağa!” şeklinde değiştirilmiştir!..

Böyle bir slogana “çalma” mı dersiniz, yoksa “aşırma” mı?..

İster “çakma” deyin, ister “yama” olduğunu söyleyin, ama bu slogan “eski”dir!

Dahası; o “ayağa kalkın” dediğinde Deniz Baykal oturmuş, o yerine oturunca da Baykal kalkıp, gitmiş iyi mi!..

Bu CHP’nin neresi “yeni” Allah aşkına..

“Gandi”si mi yeni, “Che”si mi?..

“Kasket”i mi yeni, “kafa”sı mı?..

“Slogan”ları mı yeni, “vaat”leri mi?..

BAS BAS PARALARI LEYLA’YA!

Bay K.K., çıkmış kürsüye; “Demirel ve Çiller’in 3 anahtar vaadi”ne bile rahmet okutacak “vaadler” sıralıyor!..

Ben, “40 vaad” saydım!.. Hani 41’e çıksaydı; “41 kere maşallah, aman nazar değmesin, tü tü tüü” diyecektim!..

Peki, “kaynak” nerede?..

“Benim adım Kemal” diyor Bay K.K. ve ekliyor: “Benim adım Kemal!.. Ben parayı bulurum dersem, bulurum!”

Bulur mu, bulur!..

“Para”dan söz açılınca, o eski “şarkı”nın sözleri geldi aklıma...

Şarkıcı, şöyle diyordu ya;

“Bas bas paraları Leyla’yaaa...

Bir daha mı gelcez dünyayaaa!”

Kafayı yiyordum o günlerde...

Nerede bu paraların bolluğu?..

Nerede bu tavuğun folluğu?..

“Cep”ler delik, “cepken”ler delik, “kevgir misin be kardeşlik?” denilen günlerden, bugünlere?!!

“Bas bas paraları Leyla’yaaa!”

Bu şarkıcının bir bildiği olmalı demiştim o günlerde... Bu kadar para bastığına, bilumum dert ve kederleri vestiyere astığına göre, mutlaka bir bildiği olmalı!..

Acaba “gömü” mü buldu?..

Yoksa, “Karun’un hazineleri”ni mi ele geçirdi?..

Yoksa???

Yoksa “Darphane”de dayısı mı var?..

Ama, hayır!..

“Gömü” de bulsa, “hazine”yi de ele geçirse; hemen enselenir, “tarihî eser kaçakçılığı”ndan tıkılır içeri!..

O halde, niye bağırıp duruyor;

“Bas bas paraları Leyla’yaaa!..

Bi daha mı gelcez dünyaya?”

“AL BOYAYI, BAS PARAYI”

Derkeeen...

İşin sırrı çözülmüştü!..

Artık “şarkıcı” mı, “paşamızın ekonomi dehası”ndan etkilendi, yoksa paşamız mı şarkı sözlerinden “ilham” aldı, orasını pek bilemiyorum ama, “bas bas paraları” sözünün ne kadar “sağlam bir taban”a oturduğunu sonunda öğrenmiştim...

Öğrenmiş ve rahatlamıştım...

Meğer, dönemin MGK Genel Sekreteri Org. Tuncer Kılınç paşamızın; son derece “engin”, görüşleri, bir o kadar da “derin fikir”leri varmış bu konuda!..

Dahası;

Çok büyük bir “ekonomi dehası” imiş de haberimiz yokmuş!..

Hayır, “Zihni Sinir Proceleri” değil bu!.. Resmen ve alenen “resmî ağız”dan dökülen çözüm önerisi!..

Bakın o günlerde ne diyordu paşamız;

“Amerikalılar kâğıdı alıyor, yeşil boya basıyor, dolar imal ediyorlar!..

Elimizde olsa; beyaz kâğıdı alıp, Türk parasını basarız!.. Darphaneyi 24 saat çalıştırırız!.. Ben başbakan olsam, makinayı çalıştırır, basarım parayı!”

Yaa, gördünüz mü çözümü?..

“Alacaksın boyayı, boyayacaksın kâğıdı!.. Olacak sana para!”

Demek oluyor ki;

Bay K.K. da, Bay T.K.’nın formülünü uygulayacak!..

Alacak boyayı, boyayacak kâğıdı!..

Al sana para!..

Aksi halde;

Bu “cek-cak”lı vaadleri “Türkiye bütçesi” ile karşılamak mümkün değil!..

Çünkü efendim;

“Üniversite harçları” ile “mazotta ÖTV”nin kaldırılması, “emekli maaşlarındaki farkın giderilmesi” gibi, “sadece 7 vaad”in yerine getirilmesi bile “toplam 156 milyar lira”yı buluyor!..

“2010 bütçesi”nin 286.9 milyar lira, “2011 bütçesi”nin ise 312.5 milyar lira olduğunu düşünürseniz, Bay K.K.’nın bu vaadleri nasıl gerçekleştireceğini doğrusu çok merak ettim!..

Bir zamanlar da;

HaydarBaş’ın, “işsizlere her ay 2 bin lira maaş” vaadine takmıştım kafayı!..

Ama, Bay K.K. kararlı;

“Benim adım Kemal!..

Ben, bu parayı bulurum!”

CEMİL DE ÖYLE DERDİ!

Hatırlar mısınız;

Bir zamanlar “Ayyaş Cemil” de aynısını söylüyordu:

“Benim adım Cemil!..

Yaparım diyorsam, yaparım!”

“Ayyaş Cemil”i hatırlayamayanlar için hemen bilgi verelim...

Efendim; bir zamanlar, TRT’de yıllarca yayınlanan “Bizimkiler” adlı bir “dizi film” vardı... O dizide “Katil” vardı, “Kapıcı Cafer” vardı, “Dunkof” vardı!..

Uğurtan Sayıner de, “Ayyaş Cemil” karakterini canlandırıyordu...

Hiçbir şey yapmaz, pencerenin önünde miskin miskin otururdu ama; “Benim adım Cemil”
demekten geri durmazdı!..

“Benim adım Cemil!..

Yaparım, dersem yaparım!”

Ne ilginç değil mi;

“Ayyaş Cemil”in repliklerini, şimdi de Bay Kılıçdaroğlu kullanıyor;

“Benim adım Kemal!..

Parayı bulurum, dediysem bulurum!”

Dilerim, “verdiği sözler” gibi, yarın-bir gün “vaad”lerini de unutmaz!..

Hep “dün ne dediğini unutuyor” ya, eğer “adını” da unutursa, korkarım ki, bir gün şöyle diyecektir:

“Benim adım Hıdır,

Elimden gelen budur!”

Böyle derse, hiç şaşmayın!..

Çünkü, hep “unutuyor!”

Hele hatırlayın;

“Çakma evinin adresini bile unutmuştu” da, referandumda oy kullanamamıştı!..

“Evini bulamayan” bir adam, acaba “para”yı nereden bulacak?..

Korkarım ki;

“Eski sözleri”ni unuttuğu gibi,

“Yeni vaadleri”ni de unutur!..

YA UNUTTU, YA DİLİNİ YUTTU!

Bilirsiniz, çok mecbur kalmadıkça, “parti kongreleri”ne pek katılmam...

Elbette “CHP Kurultayı”na da katılmadım... Ama katılanların televizyonlardaki konuşmalarına ve gazetelerdeki yazılarına bakınca gördüm ki;

Bay K.K.’nın konuşması “çok kuru, çok yavan” kalmış!..

Bay K.K. konuşurken, “salondaki heyecan” da ölmüş!.. Bay K.K., beklentilerin aksine; “sönük, heyecansız ve içi boş” bir konuşma yapmış, dolayısıyla Arena salonu, “alkıştan yıkılmamış!”

Ne “Kürt” kelimesi çıkmış ağzından ne de “iki dil”le ilgili bir değerlendirme!..

Bir tek, “orta yol” demiş ki, onun da ne menem bir şey olduğunu söylememiş!..

Herhalde o da, Bülent Ecevit’in “Orta’nın Solu” sloganından aşırmadır!..

“Agop” deyip Ermenilere, “Rojin” deyip Güneydoğu’ya selâm çakmış ama, Ayşe’ler-Fatma’lar, Ahmet’ler-Mustafa’lar yine yok!..

Herhalde hatırlayamamıştır!..

Belki de, unutmuştur!..

Tabiî, “dilini yutmuştur” da denilebilir... Öyle ya; BDP’nin “iki dil”le ilgili söylemlerine Genelkurmay’dan gelen; “Bu tartışmalardan endişe duymaktayız” şeklindeki açıklamaya, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik tepki gösterip, “Asker, kendi işine baksın” dedi de; Bay K.K.’dan “çıt” bile çıkmadı!..

Bir de kalkmış;

“Devlet Partisi değiliz” demiş!..

“İki dil” konusunda “dilini yutan” bir parti, nasıl “halkın partisi” olur Allah aşkına!.

Madem çıktın kürsüye, konuş!..

“Tabu”ları yık!..

“Risk” al!..

“Sivri dil” kullan!..

“Ezberleri boz!”

Ama, hiçbiri yok!..

Ondan sonra da, “yeni CHP” de!..

Söyleyin Allah aşkına,

Bu CHP’nin neresi “yeni”dir!..

“Eski tas, eski hamam!”

Böyle bir Kılıçdaroğlu;

“Hamamın namusu”nu bile kurtaramaz!..

Bu işte var 1 Numara!

“Perşembe’nin geleceğini Çarşamba’dan yazdığım” için başım dertten kurtulmuyor ve sürekli “mahkeme”lere taşınıyorum ama; ne yapayım ki, huyum bu...

Meselâ; bundan “493 gün önce”, yani 13 Ağustos 2009’da; “Onu elimizden devlet bile alamaz” başlıklı bir yazı yazıp, demiştim ki;

Mehmet Haberal, bir “tutuklu” olmasına rağmen, hâlâ yattığı “hastane”den faaliyetlerini sürdürüyor!.. Bir “kalp hastası” gibi değil, adeta bir “darbe ustası” gibi çalışıyor!..

Hiç kimse de; “Bu ne biçim hasta, bu nasıl hastalıktır ki, aylardır tedavi edilip de cezaevine konulamadı” demiyor!.. Acaba niye?.. Mehmet Haberal, gerçekten hasta mıdır, yoksa, “doktorlardan torpilli” mi?.. Kulağıma gelenler doğruysa, “kardiyoloji doktorları” diyesilermiş ki, “Bizim ideolojimiz, Haberal’la örtüşüyor... Buraya; değil polisler, devlet gelse Mehmet Haberal’ı elimizden alamaz!”

Bu, “duyum”un aslı var mıdır, yok mudur bilmiyorum...

Bildiğim şu ki; Mehmet Haberal, “tam 4 aydır” yan gelip yatıyor!..

Merak ediyorum, “hastane”ler; “Ergenekoncuların yan gelip yattıkları” birer “lüks otel” veya “tatil beldesi” midir?!?..

Ve, dün gelen haber:


“13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararına rağmen doktorların engellemesi yüzünden Haberal, Adli Tıp’a sevkedilemedi!”

Yani, Haberal’ı, “devlet bile alamadı” doktorların elinden!..

Bu işte; var “1 Numara” ama, hâlâ çözemedim!



Hasan Karakaya
Akit