Bu günlerde "uluorta namaz" moda oldu. Bir gazeteci, vaziyeti daha da dramatik hale getirerek, "Akmerkez'de uluorta namaz kılınıyor, sırf gösteriş olsun diye, belki de birisi müdahale etse ikinci bir Sivas yaşanacak..." satırlarını kaleme alınca, derhal titreyerek her dürüst vatandaş gibi, dört gün önce şahit olduğum tüyler ürpertici bir "uluorta namaz" olayı hakkında bildiklerimi ifşâya karar verdim.

Evet, acı fakat hakikat; inanmayacaksınız ama vatandaşın biri kamuya açık alanda "uluorta" namaz kılıyordu.

Hava hayli soğuktu, akşamın karanlığı bastırmıştı.

Suç mahalli, Ankara tren garının ikinci peronuydu (Anıttepe'ye kuş uçuşu 1 km); merdiven çıkışındaki büfenin yaklaşık onbeş metre ötesinde sabit bankların olduğu mıntıka. Olayı soruşturacak kurum ve kuruluşlar, gerekirse oradaki büfecinin şahitliğine başvurabilirler. Büfeci beni hatırlayacaktır; kendisinden iki çay istemiştim, o da, "abi çay bitti" demişti de kendisinden üç tane peynirli börek satın almıştım.

Derken... O müthiş manzara ile karşılaştım!

Dilim varmıyor, hâlâ ürperiyorum, takriben 50-60 yaşları arasında, kıyafetinden sıradan biri olduğu anlaşılan bir adam resmen, alenen, uluorta ve kimseden müsaade almaksızın namaz kılıyordu! (Tecrübelerime dayanarak bu yurttaşın akşam namazı kılmakta olduğunu tahmin ediyorum.)

Hayır, tam olarak o esnada namaz kılmıyordu ama bu maksat için ciddi bir eylemlilik içindeydi; bir nevi cürme azm ve teşebbüs; zannımca "kaamet" getiriyordu; Kaametin ne olduğunu bilmeyenler Diyanet'in web sitesine bakabilirler.

Rejime, kanunlara ve anayasaya saygılı bir vatandaş olarak duruma derhal müdahale etmek ihtiyacı hissettim. Tam olarak niyetim şöyleydi; "Beybaba" diyecektim, "Burası kamu alanı, hava soğuk, yer ıslak. Sen de pardesüyü çıkarıp yere sermişsin. Gar binası içinde mescid var; oraya git de buralarda perişan olma; üstelik durup dururken bir de karşı devrimci eylem görüntüsü vermesen daha iyi olmaz mı?"

Diyemedim, çünkü Beybaba çoktan iftitah tekbiri çekip ilk rekâta el bağlamıştı bile (iftitah, tekbir ve rekât için bkz. diyanet.gov.tr).

Sonradan durumu öğrendim; bu beybaba meğer yalnız değilmiş. Doğu Ekspresi vaktinde gelecek diye birlikte seyahat ettikleri çoluk çocuğu ve eşyası ile hayli merdivenden inip çıkarak perona gelmişler. Tehiri işitince beybaba, çoluk-çocuğu üşümesinler diye gar binasındaki bekleme salonuna yollamış, kendisi de 2. perondaki eşyalara bekçilik etmekteyken namaz vakti gelincee...

Al sana karşı devrim: "Niyet ettim akşam namazının farzına, durdum divâna!"

Vâkıa kimsenin rûhu bile duymadı. Peronda bizden başka kimse yoktu ve sonradan anladığıma göre beybabanın oracıkta vaktin namazını edâdan gayrı şansı kalmamıştı ama karşı devrim karşı devrimdir arkadaşlar ve ben, duyarlı bir yurttaş olarak dokuz kusurlu hareketten birini teşkil eden bu cürmü ihbar etmek zorundayım ve işte eeet-tim!

Büfeciyi boş verin, hatırlamayabilir; benim elimde kapı gibi video görüntüleri var; üstelik öyle dandik cep telefonu videosu değil, HD kalitesine yakın, yarı profesyonel bir kamera görüntüsü (tesadüfe bakınız ki o esnada oğlumla bir şahsi belgesel çekimi yapmaktaydık)

Ve o gün, yani 12 Şubat akşamı Doğu Ekspresi, gara bir buçuk saat tehirli girdi; bir saat de soğuk trenin içinde bekleştik. İnanmayan istasyon kayıtlarına bakabilir (ama zor görür).

Olayın sarsıntısını hâlâ üstümden atamadım çünkü trende yol boyu çok sarsıldık; sarsıldık durduk. Mühim değil, yeter ki rejim sarsılmasın!

A.TURAN ALKAN - ZAMAN
16 Şubat 2008, Cumartesi