Mantıksal bir tutarlılığın dışına savrulmanın da; şairleri, ressamları, heykelcileri, mizahçıları emziren bir rüzgârı var.

Örneğin Yunus Emre’nin, ünlü mısraları gibi:
Bindim erik dalına
Anda yedim üzümü

* * *

“Gerçeküstücü” bir yaratıcılıkla, “şaşırtıcı bir tutarsızlığın” kurguladığı bir fıkra mizahı da, bazen el sıkışır.

* * *

Halk edebiyatında “mani” denilen dörtlüklere bakıldığında, “kafiye” hatırına benimsenmiş garip bir “anlamsızlığın” da, nasıl gergeflenmiş olduğu afallatır insanı.

* * *

İşte halk edebiyatından bir dörtlük:
İki çeşme yan yana
Su içtim kana kana
Seni doğuran ana
Olsun bana kaynana

* * *

Bir çeşit “büyü”ye de uzanan, “absürd” bir fıkra mizahına da, güzel bir örnek sunmaya çalışalım.

* * *

Eğer her sabah yastığımızın altında bir altın bulmak istiyorsanız; -sayılarının 5 milyona çıktığı iddia edilen işsizlerin kulakları çınlasın- ; yatağa girdiğinizde “3 Elham’la, 2 Rabbiyesir” okuyup gözlerinizi yumun ve asla lahana kapuskasıyla zeytinyağlı biber dolmasını düşünmeyin.

* * *

Önceki sabah Kütahya’nın, merkez üssü Simav ilçesi olan 5 şiddetinde bir depremle sarsılmasından sonra, Prof. Dr. Işıkara bir açıklama yaptı:
- Marmara depremi yaklaşıyor. 17 Nisan’a kadar 5 ve üzerinde bir veya iki deprem olursa şaşırmam.

* * *

Yaklaşan yerel seçimlerle çalkantılı kaynar kazanlara dönüşen siyasal partilerin içi ve sakıncalı bir kutuplaşmayı keskinleştiren liderlerin ağız dalaşlarıyla, birbirlerini suçlamaları; elbet de Prof. Dr. Işıkara’nın uyarısı üstünde asla odaklaşmayacak.

* * *

Gerçekleşecek bir İstanbul depreminden sonra da:
- Büyütmeye gerek yok, münferit bir hadise; dünyanın her yerinde oluyor böyle şeyler; denebilecek mi, denemeyecek mi?

* * *

Belki de bütün bunların nedenleri; “Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş uygarlık düzeyine” erişmek isterken, sadece “zabitan”ın dans ederek “ilerici” görünmesinin yeterli olmaması.

* * *

Şayet cumartesi akşamları “Mehmetçikler”, yani neferler de smokinler giyerek eşleriyle, orduevlerinin dinlenme tesislerinde valsler, tangolar, çaçalar oynasalardı; İstanbul depremi bu kadar ürkütücü olmayabilirdi.

* * *

Ne çare ki, “burjuva” imajıyla “çağdaşlık” görüntüsü; kışla ağırlıklı emirlerle “gerçek bir çağdaşlığa” dönüşemiyor ve “zihniyeti değiştirmek gerek” tartışmalarına neden oluyor.

* * *

21. yüzyılda, “konjonktür”ü kökünden değiştireceğe benzeyen “nano- teknoloji”ye uzanabilmenin ilk tohumları, “ortaçağ büyücüleri” tarafından da bir hayli sulanmış gibi.

* * *

16. yüzyılın düşünür ve iktisatçılarından, “Cumhuriyet” adlı anıtsal kitabın yazarı Jean Bodin, 1588’de de “Cadılarda Şeytansallık” adlı yapıtını yayımlamıştı.

* * *

“Cadılarda Şeytansallık” kitabı, insanın tüylerini diken diken eden korkunç büyü türleriyle doludur.
Özellikle gizli ayinlerde, küçük çocukların kurban edilmesiyle ilgili “kara büyü”lere dair yığınla bilgi vardır o kitapta.

* * *

Fransa’da, 14. Louis zamanında, saraydaki en etken kişilerin dahi büyücüler ve kara ayinlerle ilişkili olduğu ortaya çıkmıştı.
14. Louis, bu işin bir an önce örtbas edilmesini emretmişti.

* * *

O dönemler, eczacılıkla büyücülüğün, kimyagerlikle afsunculuğun, doktorlukla cadılığın birbirinden büsbütün de ayrılmadığı dönemlerdi.

* * *

Buna karşılık büyücülerle afsuncular da, kadınlı erkekli geniş bir örgüt ve dayanışma içindeydiler.
Büyü formülleri, aileden aileye miras kalıyor; bunların müşterileri de, yine aileden aileye, belli bir firmaya bağlanmış kuşaklar halinde sürüp gidiyordu.

* * *

Türkiye’de de yığınla büyü formülü vardır.
Bir kadınla bir erkeği, birbirinden ayırma büyüsü; 2 tahta kaşığın arkasına, ikisinin de adını yazarak, bir akşamüstü bir mezarlık kıyısına 2 kaşığı da sırt sırta dikmek ve:
- Onlar da bu kaşıklara dönsün inşallah diye, özel bir dua okumaktır.

* * *

Ölüm büyüsü, ölmesini istediğin kişinin simgesi olan bir sabuna, 41 iğne batırıp, sabunu bir kuyuya atmaktır; “bu sabun kuyuda nasıl eriyorsa, o da öyle erisin” temennisiyle...

* * *

Küresel ekonomik krizle, Türkiye’de de hızla yoğunlaşan işsizliğe; siyasal çatışmalar ve yaygınlaşan çalkantılar arasında, yaklaştığı söylenen Marmara depremi kaygısına, ne tür büyülerin çare olacağını bilemiyoruz.
Belki bilen birileri vardır.

* * *

Ve güncel politikamızı da özetleyen sürrealist bir dörtlük:
Madem çoban değildin
Arkandaki sürü ne
Beni aday yapmayan
Yüzükoyun sürüne


Çetin Altan
Milliyet
[email protected]