İzmir’de otel projesi olan ünlü bir ses sanatçısıyla sohbet ediyoruz.

“………ilçe belediye başkanını ziyaret ettik, bizi kutlamasını bekliyorduk. Spor kulübüne, ya da vakfa para bağışlamamızı istedi. Mecbur kaldık verdik” dedi.

İzmir’de hastane projesi olan, arsasını dahi alan bir dostum “…..İlçe belediye başkanı, şirketlerine para hibe etmemi istiyor, meblağ çok yüksek olduğu için vaz geçmek zorunda kaldık” iddiasında bulundu. Arsa şimdi boş duruyor.

İzmir’in orta yerine görkemli binalar dikmek isteyen bir iş adamından yine belediye şirketine hibe para istendiğini, tüm ayrıntılarıyla biliyorum.

Benim bildiklerimi, medyamızın seçkin temsilcileri de CHP, AKP İl Başkanları da milletvekilleri de biliyor.

Sadece İzmir’de değil, sadece CHP’de değil, Türkiye’de Belediyelere işi düşenlere, planı projesi olanlara bir adres gösteriliyor…

“Git vakfımıza, şirketimize, spor kulübümüze, derneğimize para bağışla”

Rüşvette, yeni ve modern yöntem bu olmuş.

Maşa dururken kimse elini yakmıyor.

Gazetelerin, TV’lerin reklamlarına, siyasi rant gruplarının, ağırlama giderlerine, yurt dışı harcamalarına, başkan ve adamlarının saltanatlarına, partili yoldaşların yemeklerine sağlanan paralar bu şirketler üzerinden akıyor.

“Benim şirketlerimde (her şey ahlaki) “ diyebilecek, harcamalarını ihalelerini kamu denetimine açık hale getirebilecek bir Belediye Başkanı varsa… Lütfen bir adım öne çıksın.

Çağdaş demokrasilerde olmayan politik bir yozlaşmanın kıskacına alınmışız.

Kısa bir araştırma yaptırdım.

258 belediyeden 470 dolayında kişi, belediye şirketlerinde meydana gelen yolsuzluklardan dolayı hala tutuklu. 1.350 kişi tutuksuz yargılanıyor. (kaynak: Adalet Bakanlığı)

Siyasal aktörler, politikacılar, bürokratlar, çıkar grupları ve seçmenlerin tamamına yakını, çoğu belediyelerde “rüşvetsiz iş dönmediğini” bildikleri halde “durun artık” denilmiyor.

Kimse “kral çıplak” deme cesaretini göstermiyor.

Sadece ve sadece işi görülmeyenlerin, canı yananların şikâyetleri sonucu topluma, medyaya, savcılıklara bazı skandallar yansıyor.

Ben “bağış dayatmasıyla, rüşvete kılıf uydurulduğu” uyarısında bulunuyorum.

Siyasal kayırmacılık, hizmet kayırmacılığı, patronaj, logrolling (oy ticareti) süvasyon (gönül yapama) lobicilik ve rant kollama gibi politik yozlaşma türlerinden söz etmiyorum.

Bunlar, zaten kanıksadığımız, maalesef siyasal yaşam biçimi haline getirdiğimiz algılamalar olmuştur.

Belediyeleri, rant gruplarının çekim merkezi haline getiren, bütün kavgaların yaşanmasına neden olan da bu şirketlerdir.

Belediye şirketlerinin tartışılması gerekiyor.

Hem de bütün boyutlarıyla…

Rant sağlayanlarla, rantı kollayanların ortak buluşma yeri, çoğu birer holding büyüklüğündeki belediye şirketleridir.

Hukuksal yapıları gereği de bu şirketlerin denetimi neredeyse imkânsızdır. Bu durum bazı yerel yöneticileri, politikacıları cesaretlendirmektedir. Belediyenin kaynaklarıyla yapamadığını, şirketler kanalıyla gerçekleştirmektedir.

Bir süre önce İzmir’de can yakan belediye şirketi, çok yakın gelecekte başta Büyükşehir olmak üzere onlarca ilçe belediyesinde de ciddi sıkıntılara neden olabilir.

Seçimler yaklaştıkça, tartışmalar da artacak, bazı canlar da yanacaktır.

Türkiye, haksız kazanç yoluyla zenginleşmenin sosyal sonuçlarını görmüş, hala ağır bedeller ödeyen bir ülkedir.

Ankara bu önemli soruna acil çözüm bulmalıdır.

Halit Tunç
Cafesiyaset

[email protected]