Türkiye'nin geleceğine dair son dönemde kiminle bir sohbete başlasak, konu muhalefet sorununa geliyor.

Mesela en son konuştuğumuz Avrupalı akademisyen, AK Parti'den daha çok muhalefeti merak ediyor; neden bir türlü iktidar alternatifi çıkamadığını sorguluyordu. Böyle bir tablonun demokrasi için kaygı verici olduğunu düşünen Avrupalı akademisyene, Türkiye'deki siyasi yapının giriftliklerini bilmeden bu sorunu anlamanın zorluğunu anlatmaya çalıştım.
Normal demokrasilerde ikisi de aynı şeyi ifade eden 'devlet' ve 'hükümet' kavramlarının bu topraklarda farklı anlama gelmesi gibi.

Hükümet yolcu, devlet hancıdır. Hükümet kaldırım yapar; devlet milli güvenlik siyasetini belirler. Hükümet, işçiyle, hastanelerin ve belediyelerin sorunlarıyla uğraşır; devlet kapatılacak partilere, düşman diye tanımlanacak ideolojilere karar verir.

Hükümet, siyasi partilerin yükselebileceği en son iktidar alanıdır. Ama devlet, hükümetin harekât alanını belirleyen, yeri geldiğinde onu alaşağı etme mekanizmalarına sahip olan yapıdır. Dolayısıyla iki iktidar vardır: Hükümet iktidarı ve devlet iktidarı. Bu yüzden resmen hükümette siz olsanız da devlette başkasının sözü daha çok geçebilir.

Uzun zamandır hükümet olamamasına rağmen CHP'nin hâlâ bu konuda fazla istekli olmayışı, bu yapı bilinmeden anlaşılabilir mi? Varsın birileri hükümeti kontrol etsin. Gerektiğinde onları alaşağı etme gücü olan; halkın iradesine dayanarak yaptıklarını tersyüz edebilen mekanizmalara sahipseniz, iktidar siz sayılırsınız. Üzülmeye gerek yok.

Bize özgü bu ikili yapıyı anlatmaya çalışırken, Avrupalı akademisyen heyecanla sözümü kesti: "Şimdi daha iyi anlıyorum CHP yöneticilerinin bazı açıklamalarını. Geçenlerde bir CHP'li referandumda evet oyu veren yüzde 58'i cahillikle suçluyordu. Okuma yazması olmayanlar 'evet' demiş. İktidar olmayı isteyen bir parti, yüzde 42'yi artırmanın yoluna bakar, bunun için yüzde 58'den bazılarını ikna etmesi gerekir. Ama CHP, o insanlara hakaret ediyor. Böyle siyaset olur mu?"

Son dönemde içeride ve dışarıda yaptığımız sohbetlerin çoğu, "Ne olacak bu muhalefetin hali?" sorusuna odaklanınca, ister istemez insan muhalefet için çıkış yolları düşünüyor. Ne de olsa demokrasinin geleceğiyle ilgili hepimizin karşısındaki bir sorun bu. Ayrıca yukarıda anlatmaya çalıştığımız ikili Türkiye sisteminin hızla değişmekte olduğu, yani devlet ve hükümet kavramlarının birbirine yaklaştığı düşünülecek olursa, CHP'nin devlet iktidarıyla memnun olma dönemi geçiyor. Demokratik iktidarın kaynağı olan halka ulaşmak dışında bir çare yok.

Anti-demokratik güçlerden umut kesilecek ve demokrasi içinde iktidar aranacaksa, bakılacak adreslerden biri, demokrasi beşiği sayılan İngiltere olabilir. Orada muhalefeti iktidara hazırlayan ve kamuoyunda ciddiye alınmasını sağlayan hoş bir mekanizma var. Adı; gölge kabine.
Bizde, resmiyette görünen isimlerin arkasında işleri çekip çevirenler için kullanılan bu deyimin, İngiliz demokrasisinde çok meşru bir yeri var. Hatta anamuhalefet liderinin öncelikli görevlerinden biri, ehil isimlerden oluşan bir gölge kabine kurmak. Nasıl, seçimi kazanıp iktidara gelen hükümete, "Kraliçe'nin Hükümeti" deniyorsa, bu sistemde kurulan gölge kabineye de "Kraliçe'nin muhalefeti" (Her Mejesty's loyal oppsition) deniyor.

Gölge kabinede yer alan isimlerin görevi, sorumlu oldukları alanda iktidardaki bakanların yaptığı icraatları izlemek, yanlışlarını ortaya çıkarmak ve alternatif politikalar önermek. Bu işe o kadar önem veriliyor ki; muhalefet partisi içinde lider değiştiğinde, sanki iktidara gelmiş gibi kendi gölge kabinesini açıklıyor. Aynen geçtiğimiz günlerde muhalefetteki İngiliz İşçi Partisi'nin liderliğine seçilen Ed Milliband'in yaptığı gibi. Bu sistem, bir yandan geleceğin bakanlarını yetiştirdiği gibi, diğer yandan da halka muhalefetin önerilerini duyma ve ilk seçimde neye karar vereceğini bilme fırsatı sunuyor. Dikkat ettim; şu anki İngiliz hükümetindeki bakanlarının çoğu, uzun süredir muhalefette bulunan David Cameron liderliğindeki Muhafazakâr Parti'nin gölge kabine üyeleri.

CHP bu sisteme geçse ve Milli Eğitim'den Dışişleri'ne, Hazine'den İçişleri'ne gölge bakanlarını açıklasa güzel olmaz mı?


ABDÜLHAMİT BİLİCİ
Zaman

[email protected]