'Her istihbarat teşkilatının uzmanlaştığı bir alan varmış, bizimkiler de trafik kazalarında ustaymış...' Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun sözü bu.


Yakın tarihte yaşadığımız o kadar çok esrarengiz kaza ve şüpheli ölüm var ki... Saymakla bitmez. Susurluk bir kamyon kazasıyla ortaya çıktı. Eşref Bitlis'in düşen uçağı esrarını koruyor hâlâ.



Yazıcıoğlu bu tespiti üstleri sis perdesiyle örtülü bu kazalar üzerine yapmış olmalı. Kaderin cilvesi, Yazıcıoğlu hayatını bir kaza sonucu kaybetti. Seçim gezileri sırasında Keş Dağı'nda helikopteri düştü. Yazıcıoğlu daha önce birçok kez trafik kazası atlattı. Her birisi soru işaretiydi.


Helikopterin düşmesi kaza mı? Başından beri kuşkular vardı. Basit bir kaza değil, suikast olduğunu düşünenler az değildi. Gelişmeler onları haklı çıkardı. Zaman içinde kaza olmadığını gösteren güçlü deliller ortaya çıktı. İddialar üzerine Cumhurbaşkanı Gül olaya el koydu. Devlet Denetleme Kurulu'nu harekete geçirdi.


Cumhurbaşkanı, Almanya seyahatinde helikoptere ait bazı cihazların tornavida ile söküldüğünü gösteren görüntülerden bahsetti. 'Bana video geldi. Baktım ki birileri buzlarda cesetlerle ilgileniyor, birileri vida söküyor.' dedi. Üslubundan Cumhurbaşkanı Gül'ün de helikopterin düşmesinin kaza olmadığına inandığı sonucunu çıkarmak mümkün.


Söz konusu görüntüleri Gül'e yaklaşık üç ay önce 'meçhul subay' bir mektupla göndermiş. Cumhurbaşkanı da gereğini yapması için savcıya yollamış. Özel tornavidalarla helikopterin GPS cihazını söken kişi bir asker... Savcı herhalde soruşturmayı derinleştirecektir. Olay mahalline giden kişilerin kimliklerini tespit etmek zor olmasa gerek.


Helikopterin uçuş bilgilerini kaydeden cihaz yerinden gizlice niye sökülür? Bir şeylerin saklandığı kesin.


Gariplikler aramalar sırasında başladı. Zamana karşı yarış söz konusuydu. Hava çok soğuktu. Geçen her saatin önemi vardı. Devlet ileri teknolojiyi kullanarak yüzlerce kişiyle arama yaptı. Sonuç alamadı. Helikopterin enkazını 46 saat sonra köylüler buldu.


Köylülerin ekranlara yansıyan konuşmalarını hatırlıyorum, onlardan birinin söylediği şu sözler hâlâ kulaklarımda: 'Burada ne asker ne devlet var. Yanlış yerde arama yapılıyor. Bizi dinleselerdi daha önce bulunurdu.' Bir başka köylü eliyle işaret ederek 'Helikopterin şu yöne doğru gittiğini gördüm, yetkililere de söyledim.' dedi.


Doğru yerde arama yapılsaydı eğer olay mahalline çok daha erken ulaşmak mümkündü.


Bir süre önce savcılık resmî yazıyla Genelkurmay Başkanlığı'ndan bölgenin radar görüntülerini istedi. Cevap garip... Genelkurmay'ın savcılığa verdiği bilgiye göre askerî radarlar tam da kazanın olduğu 15.03 sularında 4 dakika arızalanmış. Bölgedeki bütün radarlar kısa süreli karardığı için 15.03 ile 15.07 arasında yani helikopterin Keş Dağı'nda düştüğü anda görüntü alınamamış. Hava Kuvvetleri ise radarların değil, veri iletişim hatlarının bozulduğunu duyurdu.


Gariplikler, çelişkili bilgiler gözden kaçmadı. Savcılık, Devlet Denetleme Kurulu üzerine gitti, ancak bir sonuç çıkmadı.


Uçuş bilgileri ile performans kayıtlarını gösteren cihazların tornavidalarla söküldüğünü gösteren görüntüler olayın üzerindeki sis perdesinin aralanması için hayati önemde... Evet, helikopterin düşmesi basit bir kaza değil. Kuşkular doğru çıktı.


Peki, Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatına kim neden kastetti? Olayın İkinci Ergenekon iddianamesinin mahkeme tarafından kabul edildiği gün yaşanması tesadüf mü? Yargı bu soruların cevabını bulmak zorunda. Olayı aydınlatmak sadece yargının değil siyasetin de görevi.


Rahmetli Yazıcıoğlu haklı, 'Bizimkiler trafik kazalarında ustaymış'... Ancak 'bir meçhul subay' oyunu bozdu.


Mustafa Ünal
ZAMAN
[email protected]