Onu bunu bilmem de, Yatılı Bölge Okulu’nun bu kaçıncı bakım-onarımı, kaçıncı güçlendirilişi, bu kaçıncı öğrencilerin ders zamanı perişan edilişi, öğrenmek istiyorum.

Okul mu güçleniyor, öğrencilerin can güvenliği mi garanti altına alınıyor, yoksa başkalarının bankadaki hesabı, cebi mi güçleniyor, kestiremedim gitti.

Gidin bakın, Yatılı Bölge Okulu yine şantiye binası gibi.

Yoksa senede bir bakım altına alınan bu okulun ayrıcalığı mı var?

Her yıl buna neden gerek duyulur?

Aynı ters, sakat ve yanlış uygulama, devleti soymaya yönelik zihniyet diğer okullarda da yaygın mı?

Ve her yıl gerçekleşen bakım-onarım ya da güçlendirme mi her neyse, hangi müteahhide verilir?

Neden her yıl bakım-onarıma ya da güçlendirilmeye ihtiyaç duyulur?

Sayın valim, siz soruşturma açmayı, açtırmayı biliyorsunuz. Bir de bu okul için gitseniz, gözlerinizle görseniz, “Nedir kardeşim bu kepazelik, yazarın yazdıkları doğru mu?” deseniz, hesap sorsanız, sorumluları hesaba çekseniz.

Bir kilo baklava çalan çocuklar senelerdir hapishanelerde yatarken, öğrencilerin geleceğini çalan, varsa şayet kişisel çıkar peşinde koşanlar için acaba hangi yaptırım gerçekleşti?

Bir önceki yanlış yaptıysa, eksik ya da hatalı malzeme kullandıysa, işi bilmeyen ve çürük taşeronlara işi verip de kendisi işe elini bile sürmeden milyonları kazandıysa, acaba vicdanları rahat mı?

Özellikle şu beş senedir bu okul kaç kez güçlendirildi yıkıldı da bakım onarıma alında ve bunun için hangi müteahhitlere ne kadar para ödendi?

Öğrenmek istiyoruz!

Ne yani, sormak da mı yasak!?

*

Bu meseleye ilişkin çok yazı yazdım, haber yaptım. Ancak kendim çaldım, kendim oynadım.

Deli sevindiren gibi ayda bir bu tür yazılar yazınca, düşmanlarımın sayısını çoğalttım.

Burada, Maraş’ta da abidik gubidik bir adam vardı, bu işlere bakan. Sorumlu müdür. Arardım da telefonlara çıkmazdı. Adam daha birkaç senelik memur, lüksünden geberiyor.

En düşük ihale teklifi… En gıcık olduğum, bana hiçbir zaman inandırıcı gelmeyen ve hileye gebe ifade… Sözde en düşük ihale teklifi alarak ve başkasının üzerinden kiralama yaparak haksız kazanç sağlayarak görevini kötüye kullanan çok adam var bu memlekette. Memleket derken, çivisi çıkan Maraş’ı kastediyorum. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Demek ki sistem böyle gerektiriyor, çarkın dişlisi böyle işliyor.

*

Resmi kurumlarda, bu işlere bakan müdürlere gelince… Bazılarının sert, katı ve küfürbaz olduğunu biliyor musunuz? Karşı çıkan olduğunda, “Müdürüm yapma, bak bu iş sağlıklı değil, altından çapanoğlu çıkacak, başımız ağrıyacak!” denildiğinde zılgıtı yiyen, karşı çıkanlar yok mu?

“Defolun lan, başka işlerde çalışın, benim işime karışmayın!” diye efelenen, hep bana bana diyen, cukkayı götüren müdür yok mu?

Tabi o müdüre desen ki, “Lan oğlum müdür, bu duyumlar, bu yazılanlar doğru mu?” diye sorsan, seni haksız çıkartır kerata. Kendisi sütten çıkmış ak kaşık ya… Bulmuştur iktidardan birini, dayamıştır sırtını siyasete, götür babam götür. Tabi adama yalnız yedirmezler, yalnız götürmesine izin vermezler. Başka beslenenleri, sebeplenenleri, nemalananları da vardır bu işten. Havuz mu ne diyorlar onun adına…

Tabi o yetkili ve sorumlu müdür derhal basını suçlayacak, “Yalan efendim, zaten basın hep yalan-yanlış yazıyor, yazmıştır, uydurma bunlar, çamur atıyorlar!” diyerek aklanmaya çalışmıştır hergele suratlı.

*

Bu tür yerlerde, köşeyi tutan ve kısa zamanda köşe olan kimseler, ihaleyi alan firma sahipleri ile hep iyi ilişkiler içinde omlulardır. Cenazeleri olur, düğünleri olur, hastaları olur, hep o iyi ilişkiler içinde oldukları adam başköşededir.

İtibar onlara, izzet-i ikram onlaradır.

Sen de yaz, düşman kazan ancak.

*

Bu tür kişilik bozukluğu olanlar, hep bana diyene zihniyet, kendini kral ilan eder olduğu yerde. Sözde ona kimse dokunamaz, kimse kılını kıpırdatamaz. Ciğerini de sökemez, yoksa dokunsan, siyasetteki ağabeyleri, ortakları adamı “ham” yaparlar. Tekere taş koymak, çarka çomak sokmak yürek ister. Bu işin bir de Hakkari’si, Ağrı’sı var.

Sen haritada Hakkari’nin, Kars’ın, Ağrı’nın yerini bilir misin, hiç gördün mü oraları?

*

Bu tür cibilliyetsizler, karakter bozukluğu yaşayanlar, kendilerini ilah zannederler, dokunulmaz sanırlar ki, arkasında olduğu söylenen kimselerle ortak çalıştıkları için, zaman zaman seslerini de yüksek çıkartırlar ki, güçlü oldukları iması yayılsın!

Sevsinler senin gücünü, havanı…

Allah’tan bizim şehrimizde böyle kanı bozuklar, hep bana zihniyetine bürünenler, haksız kazanç yolu için babasını dahi satacak şerefsizler, sırtını siyasete dayayıp, kendini ilah sanıp yüksek sesle düşünenler yok.

Hepsi de evliya, peygamber torunu!

Maşallah, maşallah! Nazar değmez inşallah!

Tü, tü, tüüüüüüü!

KONUK YAZAR:
GÖLGE ADAM