Seçim tartışmalarının görünen yüzünü izliyorsunuz.. Başbakan her gün Baykal ve Bahçeli’ye yükleniyor.. Onlar da cevap veriyor..

Seçimin bir de görünmeyen yüzü var..

Medyaya pek yansımayan.. Ekranlarda yer almayan yanı..

Saadet Partisi cephesinden söz ediyorum..

Başbakan’a yönelik en sert eleştiriler, yenilip yutulması mümkün olmayan sözler o cepheden geliyor..

Saadet’in iki ağır topu; Genel Başkan Kurtulmuş ile İstanbul adayı Bekâroğlu vurdukça vuruyor..

Hem de bam teline basarak..

Başbakan bugüne kadar yanıt vermedi..

Adını anmayarak Saadet’i yok sayıyor..

Farklı bir taktik izliyor..

Ama..

Saadet Partililer, mahalle mahalle, sokak sokak, ev ev dolaşarak AKP’nin altını oymaya çalışıyor..

Başbakan’ın elinde müthiş bir iktidar gücü, her istediğini yapabilme kudreti var ama Saadet de boş durmuyor..

Peki Erdoğan ile Kurtulmuş aynı tabandan çıkmadı mı? İkisi de Milli Görüş okulunda yetişmedi mi?

Evet, zaten mesele de buradan kaynaklanıyor..

Tabanın bir bölümü aşırı zenginleşti, diğer kesimi aynı kaldı..

Dün neyseler bugün de o..

Saadet’in en büyük silahı bu.. Ayrı bir Müslüman sınıf yaratılması!.. Otobüse binen, giderek yoksullaşan türbanlıyla, cipe binen, beş yıldızlı otellerden çıkmayan türbanlı farkı..

Tabandaki kırılma noktası..

Veya Saadetli, AKP’li farkı..

Yeni slogan da şu; AKP, ANAP’laştı.. Yolsuzluğa talana bulaştı..

Çok sert eleştiriler dedim.. Bekâroğlu’nun ağzından iki örnek vereyim..

Diyor ki; “Dindar olmaları; umreye, hacca gitmeleri, haksızlık yapmalarına, ‘ücretleri piyasa belirler’ deyip insanları ezmelerine, emeklerini sömürmelerine engel olmuyor.” (Dünkü Vatan, Mine Şenocaklı’nın söyleşisi.)

Yani Saadet’e göre AKP yoldan çıktı..

İkincisi..

Bildiğimiz hikâye, ucuza arsa kapatıp sonra imar değişikliği yapıyorlar ya.. Beş liralık arsa bir günde 100 lira oluyor..

Bekâroğlu yine çok sert; “Bu nasıl bir Müslümanlık, bu nasıl bir hukuk anlayışı? Ne Allah’tan korkuyorlar ne kuldan utanıyorlar.”

Tabanda kavga büyük..

Zengin olanla yoksul kalanın kavgası diyebiliriz..

*****

Dokunulmazlığın daniskası!

Başbakan hep aynı cevabı veriyor.. AKP’li bir belediye başkanı hakkında yolsuzluk, usulsüzlük iddiası ortaya atılınca diyor ki;

“Gidin mahkemeye. Onların dokunulmazlığı yok.”

Hayır var..

Senin izin vermen gerekiyor..

İzin çıkmazsa savcı soruşturma açamıyor..

Örnek mi?

Melih Gökçek.. 2004 yılından beri dosyası bekliyor.. Hakkındaki şikâyet ve suç duyurularına rağmen İçişleri Bakanı soruşturma izni vermiyor..

Bu dokunulmazlık değil mi?

Dokunulmazlığın daniskası..

Adalet Bakanı Şahin’in sözünü ettiği hükümetle uyumlu belediyecilik bu olsa gerek..

*****

İstanbul’a gelince ne olacak?

Siyasette yeni bir moda başladı.. Hangi kente gidersen o kentin takımının kaşkolunu boynuna geçireceksin..

Başbakan Sivas’ta, Sivasporlu, Diyarbakır’da Diyarbakırsporlu, Mardin’de Mardinsporlu oldu..

Baykal da öyle.. Adana’ya gitti, Hem Adanaspor’un hem de Adana Demirspor’un kaşkolunu taktı.. Çifte kaşkolla çıktı..

Merak ediyorum, İstanbul’a gelince ne olacak? Mesela Erdoğan boynuna hangi takımın kaşkolunu takarak kürsüye çıkacak..

Fenerbahçe var, Beşiktaş, Galatasaray, İstanbulspor, Büyükşehir, Kasımpaşa, Sarıyer, Bakırköy, Beykoz, Zeytinburnu, Güngörenspor..

Say say bitmez..

Sonra İstanbul’da Sivas’takinden çok Sivassporlu var.. Trabzon’dakinden çok Trabzonsporlu..

Bakalım nasıl bir formül bulacak!

Burası kozmopolit kent deyip hiçbirini takmayacak mı?

Mehmet Tezkan
Vatan