YÜCE Mahkeme’nin iki numaralı ismi... Sayın Osman Paksüt Beyefendi...

Eşinizle birlikte "Dinleniyoruz" diye feveran ettiniz, balon çıktı...

İçişleri Bakanı şerefini ortaya koyarak "Bu bir yalan" dediği halde sizden de, eşinizden de gık bile çıkmadı...

Hakkında yargılama yaptığınız partiden bir hafta önce ihraç edilmiş bir kişiyle buluşup yemek yediniz... Bu düpedüz bir skandaldı ama es geçildi...

Kara Kuvvetleri Komutanı ile görüştüğünüze dair iddialara önce "Yok öyle bir şey" diye yanıt verdiniz... İddialar yaygınlaşınca da "Vardı öyle bir şey" demek durumunda kaldınız...

Sayın yargıcım...

Tamam... Pek mühim bir dava öncesi, Anayasa Mahkemesi’ni yıpratmayalım...

Tamam... Yüce Mahkeme’nin yüce üyelerine karşı biraz daha titiz olalım...

Tamam... Haddimizi aşmayalım...

Ancak çok sayın yargıcım...

Biliyorsunuz, o "Yüce Mahkeme"de sizden gayri şu kadar üye var...

Ve sizin oyunuz ile onların oyu arasında hiçbir fark yok...

Yani mahkeme üyeleri arasında "eşit oy" söz konusu...

O halde lütfen söyler misiniz?

Neden onların başına bir şey gelmiyor da...

Şu ince ve belalı işler hep sizi buluyor?

Talihsizlik midir bu?

Yoksa belayı davet etme hali midir?

Yanıtlarsanız pek bir sevineceğim...

Tacizin tadı

BANU Zorlu diye bir şarkıcı varmış...

Magazin álemine karşı duyduğum gerekçesiz ilgiye karşın...

Nedense bu arkadaşımızın ne adını duymuşluğum var, ne de simasını bilirim...

Mesela Demet’i duydum, Ayşe Hatun’dan haberdarım... Fatih Ürek bir imaj değişikliğine gitmiş, bunu da biliyorum... Ebru Destan dendiğinde gözümde bir sima beliriyor...

Ama gelin görün ki Banu Zorlu denilince sıfıra sıfır elde var sıfır...

Biraz araştırdım, müktesebatına baktım: Beş kaset çıkardığı halde bir türlü patlayamamış! Her altı ayda bir "Bu kış patlayacağım" diye demeç veriyormuş...

Neyse...

İşte bu arkadaş, geçtiğimiz günlerde "Fazıl Say beni taciz etti" diye ortalığı ayağa kaldırmaya kalkıştı...

Zerre kadar inanmadım bu iddiaya...

Ama tut ki dediği doğrudur... Tut ki bir taciz söz konusudur...

Bir insan, bir tacizin tadını bu kadar mı çıkarır be kardeşim?

Beş önemsiz soru

BİR: Cüppeli Ahmet Hoca’nın, yanında çarşaflı eşiyle plajda güneşlenirkenki fotoğrafı, karikatürist Turhan Selçuk’un bazen abartarak ve sınırları zorlayarak çizdiği çarşaf karşıtı bin karikatürden daha etkili değil mi?

İKİ: Sinop’ta Sabahattin Ali’nin "Aldırma Gönül" adlı şiirinden birkaç dize okuyan Tayyip Erdoğan, aynı şiirde geçen "Bin sitem yolla Allah’a" dizesi hakkında acaba ne düşünür?

ÜÇ: Olaya milli hisler noktasından yaklaşmaya gerek yok... Lütfen gerçekçi olalım: İtalya ve Fransa’yı darmadağın eden Hollanda, acaba denk gelirse bizim çocukları ne hale getirir?

DÖRT: Madem masrafa girip bir siyasi parti kuracak... O halde Tuncay Özkan biraderimizin "Aydınlık Dergisi kanıt olamaz" ya da "Yeni başlayanlar için İBDA-C" başlıklı iki kursa katılması gerekmez mi?

BEŞ: CHP’li Mustafa Özyürek’in "Söyle bakalım... Kanaltürk’le nasıl bir ilişkiniz vardı?" şeklinde hesaba çekilmeyi içine sindirmek yerine, "Yahu siz ne diyorsunuz? İktidar, medyanın yarısına sahip olmuş... Şu sorduğunuz soruya bak" demesi daha akıllıca olmaz mı?

AHMET HAKAN
HÜRRİYET

[email protected]