Spor kulüplerinde görev alan yöneticilerin sahip olduğu özellikler, ahlâki değerler ve yönetim şekilleri; toplum spor kültürünün yerleşmesine ve gelişmesine yardımcı olur.

Ülkemizde spor kulüplerinde genellikle fahri spor yöneticileri görev almaktadır. Fakat spor kulüpleri yönetici veya başkanları, özelliklerine göre değil, ekonomik güçlerine göre seçilmektedir. Bu şekilde kulüp başkanı olan ve diğer kademelerde görev alan bazı kişilerinin, spor konusunda bilgisiz oldukları da gerçektir.

Spor kulüplerimizin, üst kademelerinde görev alan yöneticiler genellikle sporla ilgisi olmayan, farklı meslek dallarıyla uğraşan kişilerdir. Spor kulüplerinin yönetiminde; sanayiciler, tüccar, tekstilci, bankacı, dernek başkanları, inşaatçılar (müteahhitler) vb. çalışmaktadır. Bu kişilerin spor ve kulüp yönetimi alanında hiçbir tecrübesi veya eğitimini almadıkları da bilinmektedir.

Genellikle kulüplerimizi, zengin iş adamları yönetiyor. Nasrettin Hoca’nın dediği gibi “PARAYI VEREN DÜDÜĞÜ ÇALAR.” Çoğu zaman kulüpler de bu gibi insanların elinde oyuncak olmaktadır. Bu nedenle spor sistemi içerisinde yöneticilik özelliklerine sahip kişilerin yetiştirilmesi Türk sporunun geleceği için büyük önem taşımaktadır.

Kendi iş yerinde çalışan işçilerini, akrabalarını ve özel adamlarını kulübe üye yapan, geçmişte kulübe önemli hizmetler vermiş başka yönetici ve futbolcuların ismini silen, kendi çıkarlarını kulüp çıkarlarının üzerinde tutan, saha içerisine girip hakeme saldıran yönetici tiplerinin camiada yer alması, spor ahlâkı açısından düşündürücüdür.

Pek çok insan spora hizmet için değil, tanınmak ve mesleki çıkar sağlamak amacıyla kulüp yönetimlerine görev almaktadır. Çünkü günümüzde bir kulüpte başkan veya yönetici olmak önemli bir ayrıcalıktır. Tıpkı belediye başkanı veya vali olmak gibi. Bir kulübün başkanı olan insan, bu ayrıcalıktan yararlanarak kendi mesleğiyle ilgili önemli iş bağlantıları yapabilmektedir. Yöneticilerin bu davranışları ahlâk dışıdır ve bu noktada karşımıza çıkar. Bir yöneticinin asıl görevi kulübüne ve dolayısıyla spora hizmet etmektedir.

Kulüplerimizi ilgilendiren başka bir sorun da yöneticiler tarafından desteklenen, maçlara bedava giren, hatta takımla birlikte deplasmanlara giden ve harcamaları kulüp tarafından karşılanan amigo ve taraftarlardır. Bu tür insanlar tribünlerde kendilerini maddi olarak destekleyen yöneticiler lehine organize tezahürat yaptırıyorlar. Olumsuz tezahüratlar, tribünde görmek ve yaşamak istemediğimiz olaylar çıkarıyorlar. Bunu gören gerçek taraftarlar ise maçlara gelmeyerek durumu sessiz bir şekilde protesto etmişlerdir.

1983’ten itibaren 1990’a kadar 12 Şubat Stadyumu maç günlerinde saat 10.00’da dolduğundan dolayı kapılarını kapamıştır. Hatta 1990’lardan sonra da 12 Şubat Stadyumu zaman zaman çok önemli seyirci toplulukları görmüştür.

Anlaşılacağı üzere; spor yöneticiliği yapmak, gözüktüğü kadar kolay bir şey değildir. Spor yöneticisi olarak görev yapmak isteyenlerin bazı özelliklere sahip olması gerekir.

İdeal bir spor yöneticisi her şeyden önce çalışma ahlâkına yani meslek ahlâkına sahip olmalı, sporcularını ahlâken örnek davranışlarla yönetmelidir.

Spor ahlâkının gelişebilmesi de ancak spor bilgisi yüksek yöneticilik özelliklerine sahip yöneticilerin yetiştirilmesiyle mümkün olabilir.

FETHİ ÇOKKESER

(GSM: 0. 537. 700 34 50)

KAYNAK: www.edehaber.com