16 haftada sadece 2 galibiyet ve 6 da beraberlik alan Kahramanmaraşspor, 11 maçtan bu yana da galibiyet yüzü görmüyor. Kırmızı-beyazlılar; yönetiminden kadrosuna kadar istikrarsız bir tablo çizerken, bu durum alınan sonuçlara da yansıyor…

Kahramanmaraşspor, son yılların en başarısız sonuçlarına imza atarken; ‘yeni bir yönetim, yeni bir teknik heyet ve yeni bir kadro’ denilerek başlanan sezonda hem yönetim, hem teknik kadro hem de futbolcu kadrosu bakımından istikrarsız bir duruma düştü. Bu istikrarsızlık beraberinde bir ‘belirsizlik’ getirirken, aynı zamanda sonuca da yansımaya başladı. Ligin geride kalan 16 maçında sadece 2 galibiyet ve 6 beraberlik alan Kırmızı-beyazlılar, 16’ncı haftayı 12 puanla son sırada tamamladı.

Kahramanmaraşspor’un bu gün bu hale gelmesinde kim ya da kimler suçlu, artık bu yargılamayı yapmak yersizdir. Çünkü bunu zaten toplum çok yakından biliyor ve yargılamaya da gerek duymuyor. Takımın bu gün bu hale gelmesine, ‘acıların takımı’ hüviyetini kazanmasına kişisel kaprisleri nedeniyle vesile olanları, hiç kuşkusuz ki tarih en güzel şekilde dipnotları arasında saklayacaktır. Ancak dikkat çekilmesi gereken bir konu vardır ki, bu günkü hale gelinmesine temel olan unsurların hala bu takımın içerisinde vücut bulması ya da bir şekilde etkili olması geleceğin daha da karanlık olmasına yol açmaktadır.

Bugün işbaşında olan Ali Sercan Saraylı ve arkadaşları için “Bunlar daha yeni. Zaten geldiklerinde transfer dönemi bitmişti. Yapacakları da pek bir şey olmadığı için bu durumu kabullenmek zorundalar. Ama ikinci transfer döneminde gerekeni yapacaklar ve takım çok daha iyi olacak. Hem bu yönetim 5 yıllık iddiası ile geldi. Bu 5 yıl içinde alt liglere düşmek de vardır. Bu yüzden bir süre beklemek gerekiyor” diyerek eleştirilerden uzaklaştırılması, kime ne yarar sağlayacaktır. Yanlışın dünü, bugünü, yarını olmaz... Varlığın doğru kısmı her zaman yaşar ama yanlışlar, diğer yanlışlarla birlikte tüm doğruları da alır götürür.

Düşünün ki; Kahramanmaraşspor 2007-2008 Sezonunun henüz ortasına bile gelmediğimiz bugün itibariyle (sezon Temmuz’da başlar, Haziran’da biter.. 12 aylık dönemdir. Henüz 6 ay bile geride kalmamıştır…) 5 aylık süreçte neler yaşadı neler? 20 Temmuz, 8 Eylül, 3 Kasım 2007 tarihlerinde 3 olağanüstü genel kurul yaşadı. Bu üç olağan üstü genel kurulda 2 başkan değişirken, 3 ayrı yönetim oluştu. Yine bu sürecin başlangıcında göreve getirilen dünya çapındaki teknik patron Gigi Multescu, ligin 6’da birlik süresi bittiğinde gönderildi ve yerine pek de deneyimi olmayan Şenol Fidan getirildi. O da, çok fazla durmadı ve 14’üncü hafta sonrasında yollar ayrıldı. Şimdi takımın başında Turhan Sofuoğlu var. Bunların yanında takıma sezon başında dâhil olan birçok futbolcu gönderildi. Geride kalan 16 maçta üst üste aynı kadro ile çıkılan 3 maç yok.

Şimdi bu şartlardaki bir takımdan saha başarısı beklemek mümkün mü? Elbette değil. Ama bütün sıkıntı, gelinecek bu tehlikeli noktayı o kadar uyarı ve ikazlara rağmen görmemek ve ortaya konulan futbol şovuna inanılarak eleştirileri görmemezlikten gelmek oldu. Söylendiğinde ‘Takım iyi, iyi futbol oynuyoruz... Bu hafta patlama yapacağız… Şu yok, bu yok.. Onlar da olursa takım iyi olur... Hem biz yeniyiz. Ne yapabiliriz ki?’ geçiştirilmesi ve haklı eleştirileri gündeme taşıyarak öneride bulunan insanları tabir yerinde ise ‘Siz futbolu bilmiyorsunuz. Önce futbolu öğrenin. Futbol 400 gramlık bir topla oynanır...’ hikâyesi ile geçiştirmeye çalışmak kime ne kazandırdı? Hiçbir şey!
Grupta puan tablosuna baktığımızda Kahramanmaraşspor için hiç de güzel şeyler görmüyoruz. Bugün itibariyle, grubun dibine averajla da olsa demir atıldı.

Kahramanmaraşspor’un zor da olsa, şansla da olsa mağlup ettiği Şanlıurfa Belediyespor ile Adıyamanspor daha üst basamaklarda yer alırken; Hatayspor, iki maçta Kahramanmaraşspor’dan aldığı 6 puanla durumu eşitledi. Fikstür dezavantajı ile de son iki maçta farkı açabilecek bir görüntü bulunuyor.

Kırmızı-beyazlılar, son iki maçını önce Tarsus İdmanyurdu ile sahasında, ardından da Adanaspor ile dış sahada oynayacak. Bu iki rakibinin Yükselme Grubu iddiası nedeniyle işinin pek kolay oyladığı malum. Buna karşılık Hatayspor, önce dış sahada iddiasını büyük ölçüde yitirmiş Şanlıurfaspor ve ardından da sahasında kendisi gibi tehlikeli durumda bulunan Adıyamanspor ile oynayacak. Adıyamanspor ise, sahasındaki Şanlıurfa Belediyespor maçının ardından Hatayspor’a konuk olacak. Çok büyük ihtimalle, Kahramanmaraşspor ikinci etaba bu iki rakibinin puan olarak gerisinde başlayacak. Elbette bu ligde var olmak için bir dezavantaj teşkil eder, ancak hiçbir zaman da dünyanın sonu değildir.

Kahramanmaraşspor yönetiminin ve teknik kadrosunun yapabileceği en akıllı iş, önümüzde oynanacak olan Tarsus İdmanyurdu ve Adanaspor maçlarını kayıp kabul ederek; ikinci etapta oynanacak olan 14 maçın kazanılması planlarını yapmak olacaktır. Ara transfer denilen ikinci transfer döneminde takıma katılması planlanan futbolcuların bugünden davet edilip, anlaşma sağlanması; gönderilecek futbolcuların da ilişiklerinin şimdiden kesilmesi yapılacak bir başka doğru harekettir. Futbolda ahde vefa yoktur. Eğer, futbolcu size katkı sağlamıyorsa, göndereceksiniz. Kötü günde takımdaydı, buna sahip çıkalım demek takımın daha da kötüye gitmesine neden olur.

Hatayspor maçı öncesinde rakibin ortaya attığı “5 futbolcu şehri terk etti, 3 futbolcumuz sakat, 2 futbolcumuz cezalı” yutturmaca Kahramanmaraşspor cephesini hiç kuşkusuz ki, bir umuda itti. Ancak, umudun söylemlerde değil saha içerisinde var olacağını da bilmek gerekiyor. Futbolda var olan bu basit hileye düşen Kırmızı-beyazlılar, beklemediği bir mağlubiyetle karşı karşıya kalınca da, sanırız asıl tehlikenin farkına varmış olmalıdır. Ama önemli olan bu tehlikeyi süzebilmek ve gereken tedbirleri bir an önce alabilmektir. Eğer tehlikeyi görmüyor ve zamanında tedbir alamıyorsanız da, yarını kaybetmeniz işten bile olmaz. Oturup ‘ah vah’ etmenin zamanı değildir, bugün…

Kahramanmaraşspor yönetimi artık, bir yol ayrımı yapmalıdır. Ligde kalmak ya da ligden düşmek… Veya bir başka ifadeyle ‘var olmak’ ya da ‘yok olmak’… Kırmızı-beyazlıların son şansı olan bu yönetimin uzun vadeli programı içerisinde kulübe kimlik ve kişilik kazandırmak, istikrarı sağlamak ve Kahramanmaraşspor’u uzaklaştığı ‘Kahramanmaraşlının takımı olmaya’ yeniden yaklaştırmak vardır. Kentin en zengininden en fakirine, en üst düzey bürokratından en alt düzey vatandaşına, en yakınındakinden en uzağına kadar Kahramanmaraşspor’u; Kahramanmaraşlının ve Kahramanmaraş’ta yaşayanların takımı olabilecek düzeye getirmek de hiç kuşkusuz en büyük başarıdır.

Kamuoyunun, futbol seyircisinin başarı olarak gördüğü ‘şampiyon olmak’, aslında yarışın kazanılmasıdır, başarı değil. Asıl olan başarı, yarışın tamamlanabilmesidir. Bir maraton ya da kısa koşu bir yarışı göz önüne aldığınızda, kazanan daima birincilerdir. Ama başarı olanlar, o yarışı tamamlayanlardır. İkinci ya da sonuncu, önemli değil. Yarışa katılmak, katılabilmek de büyük bir başarı kabul edilmelidir. Misak-ı Milli sınırları içerisinde 75 milyon nüfusu, 7 coğrafi bölgesi, 81 vilayeti, yüzlerce ilçesi, binlerce köyü ve on binden fazla futbol şubesi olan spor kulübüne sahip Türkiye’de sadece 151 profesyonel futbol şubesi olan spor kulübü var ve bunlardan biri de Kahramanmaraşspor... Bir başka ifade ile on binden fazla spor kulübü içerisinde profesyonel futbol şubesi olan 151 takımdan birisidir Kahramanmaraşspor. Bu başarı değil mi?

Maçın analizine gerek yok. Çünkü anlatılacak bir şey yok ortada. Kırmızı-beyazlılar, umutlu, üç puan parolası ile gittiği maçta 90 dakika boyunca meşin yuvarlağın peşinde koştu. Kahramanmaraşspor; en fazla 120, en az 90 metre uzunluğunda, en fazla 90 en az 45 metre genişliğindeki yok olmaya yüz tutmuş çim zeminde; 12 cm’yi geçmeyen eşit kalınlıkta ve iki dikey direk arası mesafesi 7 metre 32 cm, yerden yüksekliği 2 metre 44 cm olan üç direğin arasından; yuvarlak, deriden ya da uygun bir maddeden yapılan çevresi 70 cm’den çok 68 cm’den az olmayan, maç başlarken 450 gramdan fazla, 410 gramdan az olmayan ve deniz seviyesindeki basıncı 0.6-1.1 atmosfere eşit olan ve adına top denilen nesneyi bir kez geçirebildi. Buna mukabil, rakibi Hatayspor ise aynı ölçülerdeki ve ağırlıktaki yuvarlak topu, aynı ölçülerdeki üç direğin arasından tam üç kez geçirdi ve bu becerisi ile de sahadan futbol deyimi ile 3-1 galip ayrılarak, galibiyete verilen 3 puanı alarak çıktı.

Her iki takımda sahaya 1’i kaleci olmak üzere 11’er kişi ile çıktı. Maçı bir hakem yönetirken, iki hakemde taç çizgilerinde hakeme yardımcı oldu. Yine bu üç hakemin dışında bir de dördüncü hakem ve 2 de saha komiseri vardı sahada.. Seyirciler vardı, güvenlik güçleri vardı.. Futbolu izlemek isteyen bir grup da seyirci (izleyici topluluğu) vardı.

Kahramanmaraşspor misafir takım olarak, yedeklerinin oturacağı kulübeyi seçme hakkına sahip oldu. Sahada mücadele eden 11 futbolcunun dışında, müsabakanın hakemine verilen esame listesinde 1’i yedek kaleci olmak üzere 7 futbolcu, 1 masör, 1 antrenör, 1 kaleci antrenörü, 1 doktor, 1 teknik sorumlu, 1 de yönetici bulundu yedek kulübesinde.

Başkaca anlatacak bir durum söz konusu olmadı. (AKŞAM POSTASI GAZETESİ, 04.12.2007) (www.kanal46.tv)