Şule Yüksel Şenler, 29 Mayıs 1938 tarihinde Kayseri’de doğdu. Aslen Kıbrıs kökenli bir aileye mensup olan Şenler’in ailesi, onun küçük yaşta İstanbul’a taşınmasına karar verdi. Ortaokulda okurken annesinin rahatsızlanması üzerine eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldı ve genç yaşta bir Ermeni terzinin yanında çalıştı. Bu erken deneyim, ileride kendi özgün başörtüsü tasarımını yaratmasının temellerini oluşturdu.
EDEBİ VE GAZETECİLİK HAYATI NASIL GELİŞTİ?
Şenler, edebiyata 14 yaşında “Yelpaze” dergisinde yayımladığı hikayelerle adım attı. 21 yaşına geldiğinde ise “Kadın Gazetesi”nde “Duyuşlar” köşesinde yazmaya başladı. 1965 yılında Batı tarzı yaşamı terk edip tesettüre girmesi, hem kendi hayatında hem de geniş toplum kesimlerinde derin bir etki yarattı. Gazetecilik kariyerinde “Yeni İstiklal” gazetesi için kaleme aldığı yazılar bazen tartışmalara yol açtı ve bu sebeple yargılamalara uğradı.
ŞULE YÜKSEL ŞENLER’İN SİYASİ DURUŞU VE MÜCADELESİ
1960’larda Adalet Partisi içinde aktif olarak yer alan Şenler, Bakırköy Gençlik Kolları Başkanlığı ve Edebiyat-Kültür Kolu Başkanlığı görevlerinde bulundu. 1978 yılında İdealist Hanımlar Derneği’ni yönetmeye başladı. Tesettüre girdikten sonra Anadolu’yu dolaşarak verdiği konferanslarda başörtüsü meselesini öne çıkardı ve genç kuşaklar arasında başörtüsünün yaygınlaşmasına öncülük etti. Bu yeni nesil başörtüsü modeli, “Şulebaşı” adıyla anıldı ve kısa sürede büyük kabul gördü.
ŞULE YÜKSEL ŞENLER NE ZAMAN VE NASIL VEFAT ETTİ?
28 Ağustos 2019’da İstanbul’da zatürreye bağlı septik şok nedeniyle hayatını kaybetti. Cenazesi Mihrişah Valide Sultan Külliyesi’ne defnedildi. Ölümünün ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Emine Erdoğan başta olmak üzere birçok siyasetçi ve toplum lideri Şenler’i anarak, onun tesettür mücadelesindeki yol gösterici rolünü öne çıkardı. Emine Erdoğan, Şenler’in “Bir insanın sınır tanımayan başarısının örneği” olduğunu belirtti.
Şule Yüksel Şenler, modern tesettürün şekillenmesinde ve toplumsal dönüşümde önemli bir figür olarak anılmaya devam ediyor. Hem edebi çalışmaları hem de siyasi duruşuyla, özellikle kadınların kimlik mücadelesine ışık tuttu.