Aziz müminler;

Müslümanlık bilincimizi yenileyen, millet olma irademizi diri tutan; birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularımızı pekiştiren, rahmet ve bereket dolu bugünlere bizleri kavuşturan Yüce Rabbimize sonsuz hamd ve şükürler olsun.

Rabbimizin dost edindiği İbrahim aleyhisselâma, Allah için kurban olmaya razı olan İsmail aleyhisselâma ve her iki peygamberin sadakat ve teslimiyetini evrensel bir bayrama dönüştüren Muhammed aleyhisselâma sonsuz salât ve selâm olsun.

Değerli kardeşlerim;

Biz Müslümanlar için bu bayramlar; imanı, ibadeti ve tarihi bir sevinç atmosferinde buluşturan ve bu sevinci sonsuzluğa taşıyan önemli zaman dilimleridir. Ramazan Bayramımız, her yıl bizlere yüce kitabımız Kur’an- Kerim’in nazil oluşunu ve İslâm’ın doğuşunu yaşatırken Kurban Bayramımız, Hz. Muhammed’den, üç ilâhî dinin kendisinde buluştuğu Hz. İbrahim’e uzanan yüce tarihe can verir.

Arafat’ta dünyalıklardan soyunmuş, âdeta ak kefenlere bürünmüş iki milyonu aşkın Müslüman, Rabbin divanına durup ellerini açtı ve bütün insanlık için rahmet diledi. Bizler de, kurban ibadetinin manevî ikliminde bir gönül yüceliği yakalayıp Rabbimize yakınlık arayışında olacağız. Zira kurban, Allah’a, yüce ve ilâhî olan her şeye yakın olma arayışıdır. Kurbanda Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in baba-oğul sevgisi ile hakka bağlılık duygularının harman olduğu engin bir dünya vardır. Nitekim Cenab-ı Hak, hutbemizin başında okuduğum ayet-i kerimede mealen şöyle buyurur:

“Allah’a kurbanlarınızın ne etleri ulaşır, ne de kanları. Ona ulaşan takvanızdır...”(1)

Muhterem müminler;

Bayramlar; sevinçleri büyütme mevsimidir. Bu bayramda da, sevinçleri dünya çapında büyütmeliyiz. Önce kendi gönüllerimiz bir sevinç yumağı hâline gelmeli. Sonra annelerimizin ve babalarımızın gönüllerini şad etmeliyiz. Bir tatlı söz işitmek için hayatın bütün ağırlığını paylaşmayı göze alan çileli eşleri mesrur etmeliyiz. Evlerin canlı bayramları olan çocukları sevindirmeliyiz. Gönüllerin ağır yükü olan küskünlükleri ortadan kaldırmalıyız. Selâmlaşarak, musafaha ederek, kucaklaşarak, ziyaretleşerek, kurban etlerini dağıtarak, ikramda bulunarak; bütün sokakların, bütün komşuların, bütün yurdumuzun, İslâm coğrafyasının ve bütün dünyanın gözlerine sevinç taşımalıyız.

Felâkete maruz kalanlara, en azından bir hilkat kardeşliği borcumuz vardır. Pek çok toplulukla dinî, tarihî, kültürel bağlarımız vardır. Onların yüreğinde bir sevinç pırıltısı oluşturmak da bizim bayram borcumuzdur. Çocuklarımızın gözlerine bakarken gerek oralarda, gerek yanı başımızda, savaş alevleri içinde anasız-babasız kalmış yavruları düşünmeden Rabbin katına sunulacak bir kalbe sahip olamayız.

Kardeşlerim;

Bayramınız mübarek olsun. Rabbimizden bizi yakınlığına lâyık kılacak bir kurban iklimi yaşatması için dua ediyoruz. Kalplerimizi, huzuruna çıkacak arı durulukta kalpler hâline getirmesini diliyoruz. Dualarımızın Arafat’taki dualara karışması ve Rabbin katına yükselmesi için niyaz ediyoruz. (Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı)