Fotoğrafta, Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör, hanımefendisi ile beraber mütevazı bir salaş esnaf lokantasında kebap yiyorlardı.

Şuna çok eminim; Fotoğraf, Hayrettin Beyin iradesi dışında kebapçı esnafı tarafından iyiniyetle çekilip sosyal medyaya servis edilmişti.

Yani alabildiğine doğaldı ve yapay olan hiçbir şey yoktu.

Doğrusunu söylemek gerekirse benimde çok çok hoşuma gitti.

Ardından yine sosyal medyada olabildiğince vıcık vıcık yorumlar yapıldı.

İşte bakın halk adamı.

Sıradan bir kebapçıya yanına hiçbir koruma almadan gitmiş.

Başkanımıza helal olsun, halkın içine giriyor.

Vs. vs. bir sürü methiyeler düzüldü…

Şimdi bu satırdan sonra yazacaklarım Hayrettin Beye çok sevimsiz gelebilir ama doğruya doğru, eğriye eğri demekten vazgeçmeyeceğim. (Ambargoyu kesin yedim) ;)

Bakın Hayrettin Bey birincisi, bu size methiyeler düzenlerin çoğunluğu vallahi de billahi de önce Mustafa Poyraz’a, sonra da Fatih Mehmet Erkoç’a da aynı methiyeleri diziyorlardı.

İnanın bunlar “şakşakçı” grubudur…

İnanın bunlar, “Gelen ağam giden paşamdır”cılardır…

İnanın bunlar, “Kral öldü, yaşasın yeni kral”cılardır…

İkincisine ve Güngör’e sevimsiz gelecek konumuza gelecek olursak…

HİZMET BAŞLARSA DÜŞMAN ORTAYA ÇIKAR!

GEÇMİŞE gidip hafızalarımızı tazeleyelim…

Önceleri Mustafa Poyraz’ın da usule uygun olsun misali, göstermelik bir iki korumasından başka kimse yoktu yanında ve bakkalına da çakkalına da yalnız başına giderdi.

Ne zamanki ciddi ciddi projeler yapmaya, özellikle son döneminde çalışmaya başladı, işte o zaman düşman kazandı ve güvenliği anlamında tehlike çanları çalmaya başladı.

Ki, hatırlamakta fayda vardır, bu adamı bacaklarından da vurmuşlardı. İşte ondan sonra Poyraz Başkan adeta bir koruma ordusu ile gezmeye başladı.

Koltuğu teslim aldığınız selefiniz Fatih Mehmet Erkoç’a gelince…

Mütevazı, geleneksel tipik Türk ailesinin bir evladı olarak hiçbir düşmanı, kinlisi, garezlisi yoktu.

Tıpkı Poyraz gibi Erkoç’un da bir iki göstermelik koruması vardı. Tek başına akşamları spor amaçlı yürüyüşler yapıyor, yorulduğunda biraz nefeslenmek, bir bardak su içmek için rastgele esnafın dükkanına girip, iki de hanek ediyordu.

Hizmet anlamında ilk yıl kırsaldaydı. Üçüncü yılında kent merkezine girip icraatlara başlayınca haliyle düşmanlıklar da başlayıverdi.

Yoldu, imardı, projeydi, kentsel dönüşümdü, ihalelerdi şuydu buydu, bir kesim memnun olurken, diğer bir kesimde düşmanlığa başladı ve tehditler almaya başladı.

İşte ondan sonra hem özel hem de emniyet mensubu koruma ile gezmek zorunda kalmıştı.

DÖNEM ŞAKŞAKÇILARI!

SADEDE gelecek olursak…

Diyeceğim o ki, Hayrettin Bey henüz daha çiçeği burnunda ve halka yönelik bir icraata başlamadı.

Hele bir kolları sıvayıp icraatlara başlasın, fincancı katırlarını ürkütsün, doğru icraatlar yaparken bir iki kişinin bireysel çıkarlarına dokunsun, ondan sonra koruma gerekecek mi gerekmeyecek mi görelim…

Tekraren son söz olarak Hayrettin Beye şunu diyorum;

Bugün için belki hoşunuza gidebilir ama sakın bu goygoyculara, bu şakşakçılara, bu riyakârlara lütfen inanmayın!

DİPNOT: Sayın Güngör, bu arada o kebapçıdaki hanımefendinizle beraber olan doğal fotoğrafınız, gerçekten çok içten, çok samimi ve çok güzel bir kareydi.

YATACAK YERİ YOK:

SERMET ÇUHADAR

MÜBAREK Ramazan ayında bir avuç üyesiyle biraraya gelip bensiz tek başlarına götürdükleri lokmalardan sonra sözümona “icraat” yapan Sermet Abi (Çuhadar) başkanlığındaki Gazeteciler Cemiyetinin…

YATACAK YERİ ÇOK:

MAHİR ÜNAL

KAHRAMANMARAŞ’IN gelmiş geçmiş en etkili bir milletvekilinin, İstanbul gibi bir dünya metropolünde yapılacak olan seçimlerin en başındaki koordinatörü olmasından dolayı Mahir Ünal’ın…