Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Balduk’la ekonomik gündemi değerlendirdik…: ‘Teşvikle sağlanan girdiler, krizden etkilenmeyi biraz daha hafifletiyor’

Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığı görevini 1995 yılından bu yana başarılı bir şekilde sürdüren ve bir dönem TOBB Başkan Vekilliği görevinde de bulunan Mehmet Balduk, global ekonomik krizin Kahramanmaraş’ı da etkilediğini belirtti.

Balduk; “Teşvik tedbirlerinden sağlanan girdiler dolayısıyla krizden etkilenme biraz daha hafifliyor. Bunların hepsini üst üste koyarsak az etkilenme nedenlerimizi de sıralamış oluruz ama demin de dediğim gibi Maraş’ta çok hızlı bir büyüme trendi vardır. Büyüme trendine bakarsanız da ciddi bir etkilenme söz konusudur. Çünkü büyüme durmuş biraz çok da az olsa aşağı iniş olmuş” dedi.

Balduk, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan yeni teşvik ve istihdam paketi ile ilgili değerlendirmelerde bulunarak; “''En ücra köşeler en fazla desteği alacak'' dedi. Balduk, bunun Kahramanmaraş için de iyi olduğunu, kentin teşvik kapsamında 3 bölgede yer alacağını belirtti.

''Bu bizim için çok önemliydi'' diyen Balduk, kamuoyunda Kahramanmaraş'ın 2. bölgede yer alacağına dair spekülasyonlar yapıldığını hatırlatarak, ''Eğer 2. bölgede olsaydık SSK primi indirimi alamayacaktık, faiz indirimi alamayacaktık. Bundan dolayı başta milletvekilleri, basın mensupları ve emeği geçenlere teşekkür ediyorum'' diye konuştu.

Kahramanmaraş'ta uygulanan mevcut teşvik yasasının 2012 yılında sona ereceğini dile getiren Balduk, ''Eski yatırımlar için ise teşvik 2009 yılında bitiyordu. Açıklanan yeni teşvik paketi yeni yatırımlar için geçerli olacak. Buna göre faiz desteği 2. bölgeye 5 puan verilirken, 3. bölgeye 3 puan veriliyor. Yine SSK primi 4. bölge için 7 yıl olurken 3. bölge için 5 yıl oldu. SSK ve faiz indirimi çok önemli enstrümanlar'' diye konuştu.

İşte Balduk ile yaptığımız ve ekonomik gündemin değerlendirildiği sohbet:

- Tüm dünyayı yakından ilgilendiren bir global kriz sürecinden geçiyoruz. Türkiye bu krizden etkilendi. Kahramanmaraş da bir sanayi ili olması hesabıyla krizden etkilenen iller arasında yer alıyor. Kahramanmaraş sanayisinde son durum nedir, kriz Kahramanmaraş’ta teğet geçti mi, krize karşı Kahramanmaraşlı sanayici ve yatırımcı ne gibi önlemler alarak ayakta durmayı başardı?


“Muhakkak kriz Kahramanmaraş’ı da ciddi anlamda etkiledi. 31.12.2008 itibariyle 84 bin 519 olan istihdam sayısı Mart sonu itibariyle 75 binlere düştü. Yaklaşık 9 bin kişilik istihdam kaybı oldu. Nisan’da kısmi bir iyileşme belirtisi var. Nisan sonu itibariyle yaklaşık 800 kişi ilave edildi. İstihdama yani. 76 bin 500’e çıktı. Ama Aralık sonu itibariyle bakarsanız ayda 7-8 bin civarında istihdam kaybı var. Bu ciddi bir şekilde etkilemiş demektir. Diğer göstergelere bakarsanız yıl sonu itibariyle 2 tane çimento fabrikası devreye girdi; KİPAŞ ve SANKO grubunun…Bunları çıkartırsanız sanayideki enerji tüketiminde yaklaşık yüzde 8.6’lık bir düşüş var. Bu da önemli bir gösterge. Birtakım firmaların kapandığının göstergesi bu… İhracata baktığımızdaki Kahramanmaraş’ı her yıl yüzde 20-30 civarında büyüdü. Ocak – Nisan döneminde bir önceki yıl 134 milyon 500 bin dolar ihracat varken 132 milyon 500 bin dolara düştü. Yüzde bir buçukluk gibi düşme var ihracatta. Yani istihdamda düşme var. Çimentoyu saymazsanız sanayi enerji tüketiminde düşme var. İhracatta düşme var. Bunu dünyadaki ve Türkiye’deki rakamlara endekslersem Maraş az etkilenmiş gözüküyor ama her yıl 1995’ten başlayarak Maraş’ın sanayi enerji tüketiminde istihdamda ihracattaki yüzde 20-30’luk artışları düşünürsek düşük rakamlarla karşı karşıyayız. Nereden baktığımıza bağlı birazda. Ama az etkilendiğimizin nedenini şöyle açıklayabilirim; Maraş’ta teknoloji çok yeni, sürekli yeni teknoloji kullanılıyor. Firmaların başında hep sahipleri var. Daha çok kurumsallaşmadığı için kurum niteliğinde olduğu için firma sahipleri işin başında ölçek olarak ta çok büyük olmadıklarından dolayı çok hızlı hareket edebiliyorlar. Mesela bizim ihracat pazarlarımızdan İtalya açık ara birinci sırada sonra Almanya ve İngiltere gibi Avrupa ülkeleri gelirdi. Küresel krizden onlar çok etkilendiği için İtalya yine birinci sırayı koruyor ama ikinci üçüncü sıraya Mısır, Suriye ve Irak gibi küresel ekonomiden az etkilenen ülkeler girdi. Bu da şu demektir; bizim firmalarımız çok esnek davranabiliyor. Anında pazarını değiştirebiliyor demektir. Teşvik tedbirlerinden sağlanan girdiler dolayısıyla krizden etkilenme biraz daha hafifliyor. Bunların hepsini üst üste koyarsak az etkilenme nedenlerimizi de sıralamış oluruz ama demin de dediğim gibi Maraş’ta çok hızlı bir büyüme trendi vardır. Büyüme trendine bakarsanız da ciddi bir etkilenme söz konusudur. Çünkü büyüme durmuş biraz çok da az olsa aşağı iniş olmuş. Bir de şeye bakıyorsunuz Maraş’ta şu an itibariyle bir tek enerji sektöründe yatırım var. HES elektrik santrallerinde ciddi bir yatırım var bunlarda bayağı bir istihdam sağlanıyor. Eğer onlarda olmasaydı istihdamdaki azalış çok daha fazla olurdu ama inşaat aşamasında HES’lerde ciddi bir istihdam yaratma kabiliyeti var. Yarın bir gün üretime geçtiğinde istihdam yaratabilir.”

-Kahramanmaraş’ın tekstil yatırımcısı değişik alternatif sektörlere de girmeye başladı. Gıdayı sayabiliriz, enerjiyi sayabiliriz. Bu global kriz devam ederse sektör değiştirme süreci hızlanır mı?

“Çok zor.”

— Biliyorsunuz ki tekstil emek - yoğun bir sektör. Yani; enerji ve işgücü gibi önemli girdi maliyetleri nerede düşükse oraya doğru kayar.

“Tekstil özellikle iplik bölümü emek - yoğun değil aksine sermaye yoğun yatırımdır. Konfeksiyon emek yoğun yatırımdır. Tekstil konfeksiyonu beraber mütalaa edersem tabi emek yoğun. Katma değer açısından daha düşük kategoriye girerler ama sektörü kendi içinde sınıflandırırsan teknolojinin veya sermayenin en az olduğu yer konfeksiyondur. Sonra dokuma olabilir sonra iplik sonra boya. Orda bir anda dönüşemezsiniz. Ben bir sektörden çıkıyorum demek kolay değil. Çünkü ciddi bir altyapı yatırımı, bina yatırımı, makine yatırımı bunları bir anda çıkartıp da farklı sektöre döndürüyorum demek çok zor. Ancak o makinenizi yurtiçinde veya dışında bir pazara satabileceksiniz binanızda çok ciddi revizyonlar yapıp başka bir sektöre uyarlayacaksınız, kolay bir iş değil. Ama zaman içinde umarım da öyle olur biz Maraş’ta tekstilin tüm ekonomiyi yönlendirecek sektör olmasından çıkmasını istiyoruz bu yönde de telkinlerimiz ve çabalarımız oluyor.”

- Tekstilde bir şikayet konusu da gerek Türkiye gerekse de Kahramanmaraş olarak markalaşma konusunda bir hayli gerilerde olmamız. Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası olarak bu yönde bir çalışmanız var mı yani ileride de bu tür krizler geldiğinde markalaşmaya önem verdiğimiz takdirde etkilenme oranımız düşük olur mu sizce?

“Şimdi ara malı ve hammadde niteliğinde mal üreten yani iplik ve kumaş üreten firmalarda direkt tüketiciye ulaşmadığı için bilinebilirlik bir marka değeri olmuyor. Ama o kendi işini iyi yaparsa yani şu firmanın hizmeti, kalitesi, mal satış sonrası davranışı iyidir derse o zaten kendiliğinden bir marka oluyor yani şu firmanın ipliği kalitelidir, hizmeti iyidir veya şu firmanın kumaşı iyidir, kalitelidir, şu firmanın boya hizmeti iyidir bu zaten kendiliğinden bir marka oluşturuyor. Ama klasik anlamda bizim baktığımız; tüketiciye ulaşan marka. Tüketiciye ulaşan marka konusunda da sıkıntılarımız var haklısınız yani… PİSERRO bu işi becerdi ama en büyük diğer konfeksiyoncularımız Bozkurt olsun Matesa olsun İSKUR yeni başladı onlara baktığımızda çok önemli yabancı markalara hizmet veriyorlar ama fason niteliğinde oluyor. Bakın şimdi benim dokuma fabrikamda üretilen mallar Türkiye’de başka bir boya apren tesisinden geçerek Dolce&Gabbana’ya gidiyor, Armani’ye gidiyor, Versace gibi dünyanın en önemli markalarına benim fabrikamdan mal gidiyor ama benden ham olarak alınıyor, boyanıyor, apreneliyor o tesislere satılıyor. Ama bunun ben şu firmaya kumaş satan marka olarak çıkmam için belli bir altyapıyı bitirmem ve belli bir tesisleşme ve teknolojiyi kullanmam lazım daha oraya gelemedik. Firma bazında söylüyorum.”

-Biliyorsunuz 2004 yılında 5084 sayılı yatırım ve istihdamın kanunu çıktı. Maraş 48 il’le birlikte bu teşvikten yararlanıyor. Ancak sayın Başbakan bölgesel teşvik konusunu yeni açıkladı. Sizler de bu konuyu yakından takip ediyorsunuz. 81 il bölgelere ayrılıyor ve bütün illerin teşvikten yararlanması öngörülüyor. Sizin de bu konuda ön çalışmanız vardı. Neler söyleyeceksiniz?

“Rekabet edebilmek açısından çok önemli teşvik unsurları. İlk hazırlanan taslakta Maraş Yüzde 2 bölgesinde gösterilmişti. Osmaniye, Hatay, Maraş Yüzde 2 bölgesinde gösterilmişti. Maraş’ın sosyo-ekonomik gelişmişliğine bakarsanız 3. bölgede olmasına rağmen 2. bölgeye konmuştu ve bir garabet vardı. Kendi bölgesinde Hatay ve Osmaniye teşvik tedbirlerinden tam yararlanırken Maraş yüzde 50 yararlanıyordu. Bunun değiştirilmesini talep etmiştik biz o zaman. Burada adil bir düzen olması gerekiyor muhakkak her yapılan teşvikte bir kısmen adaletsizlik var ama doğruya en yakınını bulmak zorundayız. Biz burada sanayiciliği geliştirirken, müteşebbis nesil oluştururken, sanayiyle ilgili bir altyapı oluştururken Maraş’ın ve Maraş benzeri diğer şehirlerin de sanayi kültürü oluşmuş şehirlerin geri planda bırakılması her ilde sanayi oluşsun, her ilde yatırım oluşsun mantığıyla olaya bakılmasını ben yanlış buluyorum. Kayseri, Konya, Antep, Maraş, Denizli gibi illerde sanayicilik kültürü oluşmuşsa derler ya ‘yürüyen atın başını çekme’ bunlar yol alıyorsa desteklenmeli ama mesela Van’da, Diyarbakır’da veya Mardin’de illa bir sanayi kuruluşu olması şartı yok ki. Mardin’i turizmle desteklersin, Diyarbakır’ı mermerle desteklersin, Van’ı hayvancılıkla desteklersin yani sanayinin her bölgede olması her bölgede organize sanayi bölgesi kurulması bence yanlış bir yaklaşım. Sektör olarak bölgesel baktıkları bu açıdan doğru olabilir. Ama ben 4 yıldır önerilerimi söylüyorum. Bölgenin öncelikleri, bölgenin yeraltı kaynakları, bölgenin pazarı iç ve dış pazara yakınlığı, bölgedeki ihtisaslaşma ve bölgedeki teknik altyapı bunların hepsi değerlendirilmeli. Ben bunları her zaman söylüyorum. Ama Maraş’ta ihtisaslaşma mı var tekstil konusunda bunun önünü kapama. Teknik tekstile veya adliyeye yönelik özel teşvikler var. Afşin, Elbistan’da kömür mü var? Hayvancılık mı önemli? Diyarbakır’da Elazığ’da ciddi maden ocakları var. Bu yönde teşvik ver. Kapadokya’da sanayi bölgesi olmasına gerek yok, turizm teşviki ver. Bunları söylüyorum. Aynı düşüncedeyim”

-Biliyorsunuz ekonomi gündeminin bir diğer önemli konusu ise IMF ile olan ilişkilerimiz. Başbakan Sayın Erdoğan yine bunu deklare etti; (İsteğimiz olmazsa IMF ile anlaşma yapmayız) dedi. Sizce hükümetin bu konudaki tavrı doğru mudur? Yani (bizden öncekiler IMF ne getirdiyse imzaladı ama biz 1 yıldan beri süreç devam ediyor isteğimiz olmazsa imzalamayız) diyen Başbakan bir anlamda IMF’ye de rest çekmiş oluyor görünürde.

“Şimdi ekonomide kısmi iyileşme belirtileri var. Bu belirtileri de arkasına alarak hükümet daha bir güven duyarak anlaşma imzalamazsa (imzalamam) diyor ama orda yapılan pazarlıkları kamuoyuna yansıdığı kadarıyla biz biliyoruz. Başka neler konuşuluyor bilmiyoruz. Ama şu anda bakarsak biz 2001 krizinde çok ciddi bir kriz olmasına rağmen rahat çıktık. Üretim bazında bakarsanız olaya. Niye? TL normal değerine ulaştı. En büyük mal sattığımız Avrupa pazarında kriz yoktu satın almalarına devam ediyordu. İhracatı artırarak biz krizden etkilenmeden çıktık. Ama şu anda dünyada ciddi bir resasyon var global krizin etkisiyle. Avrupa piyasasında da çok daha fazla. Avrupa piyasasına mal satmakta ciddi zorluk çekiyoruz. Ve şimdi dünyada resesyon varken IMF ile klasik eski stand-by’lara benzer kemerleri aşırı sıkacak yine faizi yüksek tutarak kuru aşağı basacak bir anlaşmaya ben de karşıyım. Ekonomimiz için iyi olmaz. Yani şimdi burada şu krizi atlatana kadar dış pazarlar kapalı olduğu için demin örnek verdim küresel ekonomiden az etkilenen kapalı pazarlara ihracatımız arttı. Ama esas büyük pazar olan Avrupa’ya ihracatımız çok hızlı düşüyor. Mayıs ayı ihracatı yüzde 39 düşmüş. Bugün açıkladılar. Bizim bu aşamada yapabileceğimiz şey faizleri olabildiğince daha aşağı çekmek, kuru belli bir seviyede tutmak ve iç pazarı 70 milyonluk bir ülkeyiz. Kendi iç dinamiklerimiz var. Bunu canlandıracak birtakım tedbirler almak işte Koskep’in can suyu kredisi benzeri kredileri arttırmak Eximbank kredilerini arttırmak bunları yapmak durumundayız. Şu aşamada gelir idaresinin özelleştirilmesi IMF’nın şartlarından birisi, ben buna sıcak bakıyorum, bu doğru bir yaklaşım. Ama onun dışında içerde tekrar Türk ekonomisine deli gömleği giydirmek, harcamaları anormal derecede kısmak fayda getirmez diye düşünüyorum.”

-İç piyasaları nasıl canlandırırız; mesela işte sivil toplum örgütleri, alışveriş kampanyaları, ilginç afişlerle piyasayı canlandırmak istiyorlar. Bir ara emeklilerin maaşına 300 lira seyyanen bir para verilmesi gündeme geldi. Bu konuda piyasalar sizce nasıl canlandırılmalı, alışveriş nasıl aktif hale getirilmeli?

“TOBB’un hazırladığı proje Ocak’tan beri devam eden bir süreç. Şubat Mart ayında da ben ilgilendim o projeyle. İşte (seçim sonrasına kalsın) dediler sonradan. Onun eksik bacağı şu; o dönemde bunun sorumluluğunu benim üstlenmemi istemişlerdi. Rıfat Bey benim üstlenmemi istemişti. Ama sonradan ben devam etmedim. Orda gerçek anlamda fayda sağlayabilmesi için onun hükümet kanadı ve bankacılık kanadının oluşturulması gerekirdi. Nasıl gerekirdi? Mesela hükümet ÖTV indirimleri sağladı çeşitli sektörlerde, otomobilde kısmi bir canlanma oldu ama bence yanlış yapıldı. Otomotivde yerli üretime vermesi lazımdı onu. Tüm stokta bekleyenlere verdi ithal otomobiller için daha bir canlanma vesilesi oldu. Mesela Türkiye’de üretilen otomobile verseydi bence daha faydalı olurdu. İç piyasaya da faydası olurdu, istihdam açısından da faydası olurdu. Mesela Renault’un üretiminin yüzde 75’i Fransa dışında yüzde 25’i Fransa içindeydi. Bu küresel kriz neticesi Sarkozy bir karar aldı, (dengeleyeceksiniz bunu yüzde 50 – 50’ye getireceksiniz) dedi. Önce tam tersiydi (yüzde 75 Fransa yüzde 25 dışarı olsun), yapamayız deyince (yüzde 50 – 50 yapın) dedi. Biz ÖTV indiriminde dışardan ithal edip de galerilerde veya depolarda bekleyen araçlara uygulayacağımıza Türkiye’de üretilen araçlara uygulasaydık istihdam açısından daha faydalı olurdu alışveriş de canlanırdı. Bundan sonra çeşitli beyaz eşya, mobilya, otomotiv gibi sektörlere yapılan ÖTV indiriminin sonuna geliyoruz. 15 Haziran’da bitiyor. Bunun uzatılması lazım diye düşünüyorum. Uzatılırken de yerli üretime öncelik vermesi gerektiğini düşünüyorum. Hükümetin bu konuda karar alması lazım. Bir de bankacılarla bir araya gelip bunun finans bacağının oluşturulması gerekiyor. Neticede insanımızın büyük bir kısmı borçlu. Bunların yeni harcama kabiliyeti yok ancak yeni harcama kabiliyeti yaratman için mevcut borçlarını yapılandırabilirsin artı yeni alışveriş için ben sana ekstra 8 ay 9 ay 10 ay vade veririm ve faizini düşük tutarım diyebilirsin. Finans bacağı ve bankacılık bacağının bu kampanyaya ilave edilmesi lazımdı o eksik kaldı.”

-Mayınların temizlenmesi konusunda kamuoyundan büyük tepki geldi, muhalefetten tepki geldi; (ülkeyi İsraillere mi pazarlıyorsunuz?) diye…Sizin bu konuda düşünceniz nedir? Mayın yasası konusunda.

“Yapılan uygulamanın yanlış olduğunu hükümet gördü. Tasarıyı önce geri çekti. Ama bunun temizleme yapacak firmayla aynı bölgede tarım yapacak firmanın ayrılması gerekiyor. Bu arada Genelkurmay’ın da net bir açıklama yapması gerekiyordu ayrıca. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin silahlı kuvvetleri NATO’nun yasal hakları bütünüyle beraber bunu neden yapamıyor açıklanması gerekir. Bu bölgenin mayınlardan temizlenmesi ve tarıma açılması muhakkak bir suretle desteklediğimiz bir şey ama bunu mayına temizlemenin maliyeti başka olması lazım yani ihale açılması lazım, birilerinin çıkıp (ben bunu şu paraya temizlerim) demesi lazım. Ondan sonraki aşamasında farklı bir ihale olması lazım.”

- Geçen hafta içerisinde Çarşamba günü Ankara Gölbaşı’nda Kahramanmaraş’ın sorunlarının masaya yatırıldığı bir toplantıda bulundunuz. Sizce toplantıdan beklediğiniz amaç çıktı mı, bundan sonraki süreçte bu toplantıların Kahramanmaraş’a ne gibi faydaları olacak? Sizin görüşünüz nedir?

“Onun için belli bir süre bekleyip öyle yorum yapmam daha doğru olur ama ilk aşamada CHP Milletvekilimiz hariç diğerlerinin hepsinin biraraya gelmesi Sayın Valiyle beraber olumlu bir gelişme tabi bizler de ordaydık. Orda biz kendi önerilerimizi sunduk neler yapılabilir, nasıl yapılabilir? O önerileri sunduk değerlendireceklerini söylediler. Kısa vadede Maraş’ın önündeki acil çözülmesi gereken birkaç sorunu tespit ettik, sunduk. Sayın Valimiz birçok konuyu kendi çözmek üzere üzerine aldı. Bir hafta on gün kadar bekleyip ondan sonra konuşmak daha iyi olur. Biraraya gelinmesini sağlayacaktı, sağladı. Biz bunun ayda bir olmasını istedik ama geniş katılımlı 3 ayda bir olsun ama milletvekilleri, belediye başkanı, vali bey biz kendi aramızda ayda bir biraraya geliriz dediler. Ama sendikalar, odalar, dernekler olan geniş katılımlıyı 3 ayda bir yapacaklar. Kendi aralarındaki toplantıları ayda bir yapacaklar. Bizim amacımız Maraş’a hizmet gelmesini sağlamak, Maraş’ın merkezi bütçeden, yerel bütçeden aldığı payının arttırılmasını sağlamak, Maraş’ın gelişiminin önünü açmak bizim amacımız bu. Bunun için karar alıcılarla, icra makamlarıyla ki karar alıcılar milletvekilleri, icra makamı da Belediye Başkanımız, Sayın Vali, Özel İdare bunlara biz destek vermek amacıyla çabalıyoruz. Yoksa biz icra makamı değiliz, karar alıcı da değiliz.”

- Son olarak geçen günlerde yaptığınız bir açıklamada bir anlamda siyasete yeşil ışık yaktınız. Siyasete girme yönündeki kararınız şu anda bir kesinlik kazandı mı? Gerçi sayılı günler çabuk geçer derler ama daha seçime 2 yıl var. Türkiye’de de 24 saat uzun bir süre; yani iki söze baktığımızda karmaşa var. Kamuoyunun bakışı nasıl oldu? Bu yeşil ışık yakma konusunda sizin? Gelen tepkiler nasıldı?

“Yaklaşık 10 yıldır öyle bir baskı var üzerimde ama ben yok demiştim bu defada televizyon canlı yayınında gelen bir gazeteci arkadaşın sorusuna verdiğim cevap şuydu; daha seçime 2 yıl var, şu anda (ben siyasete giriyorum) demek zaten abesle iştigaldir..Ben oda başkanıyım odanın da siyasete bulaşmasını hiç istemiyorum. Siyasete gireceğim zaman zaten oda başkanlığından istifa ederim ondan sonra girerim ama bunu konuşmak için erken. Daha 2 yıl var, 2 yılda Türkiye’de neler olur neler biter, benim işlerim, sağlığım o anki ortamım müsait olur mu olmaz mı bunu konuşmak için erken. Orda yanlış bir algılama oldu. Tamam, bu defa düşünebilirim dedim ama sanki yarın ben siyasete giriyormuşum gibi algılandı.”

- Ama kamuoyunda da büyük bir yankı oldu. İnsanlar nerdeyse toto oynayacaklar; (şu partiden mi girecek, bu partiden mi girecek bağımsız mı olacak?) Demek ki bir beklenti var yani kamuoyunda.

“Bir beklenti var Maraş’ta, sağ olsunlar.”

-Demek ki siyasette büyük bir boşluk var, sizin de bu boşluğu dolduracağınıza inanılıyor. Bu sorumluluk yani bir anlamda bence.

“Takdir kamuoyunun ama 2 yıl sonra, bir buçuk yıl sonra kamuoyunun beklentisi, benim şartlarım örtüşür mü? Ben bunu istişare etmeden zaten yapmam. Çalışma arkadaşlarım bilir bir şey yapacağım zaman beni destekleyenlerle, tanıdıklarımla, çevremle, sizlerle, herkesle istişare ederim, anket yaptırırım, doğruyu bulurum, doğru olduğuna emin olursam o zaman harekete geçerim ama bugün için böyle bir şey demek doğru değil ve çok erken. Ben düşünce olarak bu defa olabilir dedim ama yarın ben siyasete giriyorum demek değil bu.”

RÖPORTAJ: M. NURİ ŞİRİN
FOTOĞRAFLAR: LÜTFİ YIKAN / KAHRAMANMARAŞ, (DHA)

(Kaynak: Hürriyet Gazetesi Çukurova-GAP eki, 20.06.2009) (www.kanal46.com)