Kahramanmaraş'ın depremle sarsılan topraklarından yükselen umutlardan biri, 72 yaşındaki usta ellerde yeniden şekilleniyor. 50 yıllık bir marangozluk geçmişine sahip Mustafa Tanır, sadece ahşapla değil, aynı zamanda tarihin derinliklerindeki bir mirası da yeniden canlandırıyor.
6 Şubat depremlerinin yıkıcı etkilerine rağmen Tanır, hayatının merkezine yerleştirdiği marangozluğa olan tutkusundan vazgeçmedi. Çocukluk yıllarından itibaren ahşapla iç içe büyüyen usta, deprem sonrası enkaz altında kalan atölyesinden kurtardığı aletleriyle yeniden üretime başladı. Kapılar, pencereler, oyuncaklar ve daha birçok ahşap ürün, Tanır'ın ellerinde hayat bulmaya devam ediyor.
Bel Fıtığına Çözüm, Tarihten Gelen Bir Tasarım
Ancak Tanır'ın el işçiliği, sadece günlük hayata dokunmakla kalmıyor. Yaşadığı bel fıtığı rahatsızlığı, onu farklı bir arayışa sürükledi. Çevrimiçi araştırmalar sırasında tesadüfen karşılaştığı, Selçuklu dönemine ait 700 yıllık bir sandalye tasarımı, Tanır için yeni bir ufuk açtı. Bu tarihi esinlenerek ürettiği özel sandalyeler, sadece estetik bir görünüm sunmakla kalmıyor, aynı zamanda bel sağlığına da önemli faydalar sağlıyor.
Doğal Ahşaptan Sanata Dönüşüm
Tanır, üretimlerinde doğal gürgen ve çam ağaçlarını tercih ediyor. Bu ağaçları özenle kurutup şekillendiren usta, her bir sandalyeyi birer sanat eserine dönüştürüyor. El emeği göz nuruyla hazırladığı sandalyeler, hem geleneksel Türk sanatının izlerini taşıyor hem de modern yaşamın ihtiyaçlarına cevap veriyor.
Türkiye'nin Dört Bir Yanına Uzanan El İşçiliği
Mustafa Tanır'ın ürettiği sandalyeler, sadece bölgesel olarak değil, Türkiye'nin dört bir yanına gönderiliyor. Tarihi bir mirasın günümüzde yaşatılması ve el işçiliğinin öneminin vurgulanması, Tanır'ın en büyük hedefleri arasında yer alıyor.