Dünyada her sene, yüzölçümü Mısır’a denk gelen yaklaşık 100 milyon hektarlık tarım alanı verim gücünü yitiriyor. Türkiye’de ise son 31 yılda, İstanbul’un 7,5 katı kadar büyüklükte tarımsal alan üretim dışı kaldı.
Uzmanlar, bu olumsuz tablonun yalnızca doğayı değil, insan hayatının sürdürülebilirliğini de tehlikeye soktuğunu belirtiyor. Çünkü toprak kaybı, gıda güvencesini ortadan kaldırırken, toplumsal refahı da tehdit ediyor.
KURAKLIK TEHDİDİ BÜYÜYOR
İklim değişikliği ve insan kaynaklı çevresel bozulmalar, her geçen yıl etkisini daha da ağırlaştırıyor. Bilim insanlarının öngörüsüne göre, gerekli adımlar atılmazsa yüzyılın sonunda kurak alanların büyüklüğü Türkiye’nin 7,5 katına ulaşabilir. Bu ise yalnızca çevre felaketi anlamına gelmiyor; aynı zamanda ekonomik krizleri ve toplumsal huzursuzlukları da beraberinde getirebilir.
BM’DEN ÇAĞRI: TOPRAĞI ONAR, GELECEĞİ KAZAN
Birleşmiş Milletler, 17 Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’nün 2025 teması olarak “Araziyi Onar, Fırsatları Ortaya Çıkar” başlığını seçti. Bu tema, yalnızca doğaya değil, aynı zamanda ekonomiye ve topluma da katkı sağlayacak çözümler üretmeye vurgu yapıyor.
“TOPRAĞA YATIRIM, GELECEĞE YATIRIMDIR”
TEMA Vakfı Şanlıurfa İl Temsilcisi Prof. Dr. Ali Rıza Öztürkmen, konuya ilişkin değerlendirmesinde, çölleşme ile mücadelenin sadece çevresel değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal bir sorumluluk olduğunu söyledi.
Öztürkmen, “Toprak kaybını önlemek, doğayla uyumlu tarım uygulamalarını yaygınlaştırmak ve ekosistemimizi korumak zorundayız. Unutulmamalıdır ki doğaya yapılan her yatırım, aslında gelecek nesiller için atılan en değerli adımdır” ifadelerini kullandı.