Selahaddin Eyyubi Bilim Kültür ve Yardımlaşma Dernegi tarafından düzenlenen ve Dulkadiroğlu İlköğretim Okulu bahçesinde gerçekleştirilen 'Fetih Konseri'ne ilgi büyük oldu.

Cumartesi akşamı gerçekleştirilen Fetih Konserinin açılış konuşmasını yapan Dernek Başkanı Yahya Dertli şunları söyledi:

“İstanbul'un Fethi'nin 555 şeref yılında ruh ve mana alemimize olduğu kadar, gönül ve fikir dünyamıza da renk ve şevk veren Fatih Sultan Mehmet Han'ı anarken, tarihte ve günümüzde İstanbul'un fethinin anlam ve önemini bizler de Selahaddin Eyyubi Bilim Kültür ve Yardımlaşma Dernegi olarak 'Fetih Konseri'nde yoğun bir program akışıyla kutlamak için toplanmış bulunuyoruz. Fatih Sultan Mehmet Han'ın hayatı ve açtığı çığırlar gerçekten çok fazla ve takdire şayandır. Onu biz değil bizzat Rasulullah Efendimiz 'İstanbul’u Fetheden kumandan ne büyük bir kumandan, İstanbul’u Fetheden asker ne büyük askerdir diyerek' övmüştür; Fatih Sultan Mehmet Han, Peygamberin muştusu olmuştur.

Fatih'i yetiştiren ve hayatına yön veren ilim ehillerinin, Fatih Sultan Mehmet'in şahsiyeti, yetişmesi ve Fetih Ruhunun oluşturulmasında şüphesiz çok önemli ve özel bir yerleri vardır. Hepsini rahmet ve minnetle anıyoruz. Ruhla" şad olsun. Cenabı Rabbul Âlemin, Fetihle ilgili olarak Peygamberini "(Resulüm!) Biz, sana apaçık bir fetih (ve zafer yolu) açtık. (Fetih süresi-1) ayetiyle müjdelemiştir. Fatih Sultan Mehmet ise Peygamber müjdesine nail olmak için atını denize sürdüğü zaman, yalnız değildi. Yanında Allah Resulü Fahri Kainat Hz. Muhammed Mustafa'nın himmeti, manevi bereketi ve feyzi vardı, şuan bizim yalnız olmadığımız gibi, Fatihte yalnız değildi. İstanbul’u fethetmekte kararlı olan II. Mehmet "Ya ben İstanbul’u alırım, ya da İstanbul beni." diyordu. Ölümü göze alacak kadar kararlı olan bir insanın elinden hiçbir şey kurtulamazdı. Öyle de oldu. Donanmayı bir gecede Dolmabahçe'den Haliç'e indirmeyi başardı. Gemileri karadan yürüttü. Hocası Akşemsettin Hazretlerinin izni ve duası ile kuşatmayı başlattı. 53 gün durmadan surlar dövüldü. Geçit vermez surlar delik-deşik oluyordu. Bütün tedbirlere rağmen İstanbul düşmüyordu. Son gece Fatih hocasının yanına geliyor: "Hocam, ne olur, artık himmet buyurun da İstanbul’u fethedelim." diye ağlıyordu. Akşemsettin Hazretleri kısa bir uykuya dalıyor, rüyasında "Ebu Eyyub el-Ensari'nin kabri gösteriliyordu. Bu fethin müjdecisiydi. Gece yansı "Talebesini yeniden çağıyor, 29 Mayıs sabahı için son hücum emrini veriyordu. Gerçekten bu son hücuma surlar dayanmıyor, İstanbul Osmanlıya teslim oluyordu. Surlara Tevhid Bayrağı'nı dikme şerefi ise Ulubatlı Hasan'ın oluyordu. Genç Ulubatlı, bir ok yağmuruna maruz kalmasına rağmen, azim ve kararlılığından hiç bir şey kaybetmiyor, bayrağı burçlara diktikten sonra şehitlik rütbesine yükseliyordu. Artık İstanbul fethedilmişti. 29 Mayıs 1453 İslam'ın çağ kapatıp, çağ açan kudretinin bir kere de Bizans üstünde tecelli ettiği tarihtir. İstanbul'un fethi, yalnızca bir şehrin el değiştirmesi gibi basit bir olay değil, küresel dengeleri bozarak, insanlığa yeni bir Çığır açan tarihi bir gelişmedir.

Bize düşen ise "Fetih ruhu"nu genç nesle taşımak ve yaşanmaya değer hayatın ne olduğunu göstermektir. Zaferlerimizi tanıtalım ki, "gençlerimiz inançları uğrunda fedakarlık yapabilme" zevkini tatsınlar. Kahramanlarımızı tanıtalım ki, her gencimiz "Fatih, Ulubatlı Hasan, Yıldırım, Yavuz, Seyyid Çavuş" olmaya özensin. Fetih bereketiyle, bütün insanlığın yüzü gülsün” dedi.

Bu konuşmanın ardından okunan ilahiler ve söylenen türkülerle fetih konseri sona erdi. (Kahramanmaraş’ta Bugün Gazetesi)
Editör: TE Bilisim