DENİZ Feneri e. V. adlı dernek hakkında Alman Savcısı’nın hazırladığı iddianamede aynen şu satırlar var:
“Soruşturma süresince, soruşturmalara defalarca siyasi etki yapılmaya, bilhassa Türk hükümeti tarafından, devam etmekte olan tutukluluğa mani olunmaya çalışılmıştır.”
Bunun haber değeri var mı? Elbette var. Kimisi büyütür, kimisi büyütmez ama mutlaka haberdir.
Sonra, davanın duruşması başladı ve Alman Savcı Lotz aynen şu açıklamayı yaptı:
“Türk hükümetiyle hiçbir temasımız olmadı. Ne bana ne arkadaşlarıma böyle bir baskı yapılmadı. Böyle bir şey nasıl mümkün olur? Baskı yapılamaz zaten, burası Almanya!”
Türk hükümetinin baskı yaptığı şeklindeki ifade, evet, iddianamede yer alıyordu fakat savcıya değil, sanıklardan Firdevs Şahin’e aitti!
Savcının kendisi ise duruşmada, böyle bir baskının olmadığını açıklıyordu!
Bu bir örnek...
Bir örnek daha...
Yeni Şafak’ın manşetten verdiği, AKP’li Dengir Mir Mehmet Fırat’ın da basın toplantısı yaparak kullandığı müthiş haber:
Doğan Grubu 2001 yılında paravan şirketler kurarak, “ithal ettiği kâğıt fiyatlarını yüksek göstererek” hem küçük hissedarları zarara uğratmış, hem haksız kazanç sağlamış, hem kâğıt kaçakçılığı yapmıştı!
Yedi sene önceki bir olay “savaş” için gündeme sürülmüş olsa da acaba gerçek miydi?
Sonra DYH İcra Kurulu Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ açıklama yaptı: Bu iddiayı 2001’de Uzan Grubu gündeme getirmiş. İddianın aksine, Doğan Grubu kâğıdı diğer gruplardan daha ucuza ithal etmişti. Küçük hissedar kayba uğramamış, kazanmıştı, kâğıt kaçakçılığı da olamazdı!
Hatta o zaman bu iddiayı “savaş” meydanına süren Uzan Grubu mahkemeye verilmiş, mahkeme haberin yalanlığını tespit ederek Uzanlar hakkında mahkûmiyet kararı vermişti!
Şimdi tabii sırf “savaş” için bu iddia yeniden tezgâhlanmıştı! Bu defa da DYH, Fırat’ı mahkemeye vermiştir, son sözü yine yargı söyleyecek.
Kavgada yumruk?
Bu iki olayı örnek vermekteki amacım, bu tür olayların ne kadar karmaşık olduğunu hatırlatmaktır. Böyle olaylarda ayrıntılı “dosya bilgisi” gerekir.
Hukuk okuduğum için ben böyle olaylara ihtiyatla bakarım.
Elbette haberler, eleştiriler yapılır, süreçlerin sonu beklenmez.
Ama “Kavgada yumruk sayılmaz” diye feci ve doğru bir söz vardır. “Kavga”da mecburen “yumruk sayısı” öne geçer, “dosya bilgisi” dediğim teknik ve olgusal ayrıntılar kaybolur.
Yeter ki daha fazla yumruk vur!
Tribünler müthiş heyecanlanır, “yuh”lar ve “yaşa”lar göklere yükselir. Ama hukuki ve teknik ayrıntı toz duman içinde kaybolur.
Hem hukuk zihniyetinin gereği olarak, hem ‘görünen’ ile ‘gerçeğin’ daima farklı olabileceğini dikkate alarak herkesin, en çok da başbakanların itidali elden bırakmaması lazımdır.
Medya ve siyaset alanında tartışılsın. Yolsuzluk, haksız kazanç, nüfuz suiistimali, zimmet falan gibi şüphe uyanan her konu deşilsin ve sonunda hukuk karar versin!
Fakat başbakanların böyle kavgalarda, eleştiri ve beyandan öteye, yumruklaşmaya girmekten mutlaka sakınmaları gerekir. Çünkü siyaseten kurumların tarafsızlığına, iktisaden piyasanın serbestliğine güven kalmaz, ülke çok büyük zarar görür.
Yaşadığımız süreçte yine kavga da yumruk sayılmıyor, tribünler coşkulu! Ama biliyor musunuz ki Türkiye’nin önündeki en büyük tehlike budur. Kaç defa yaşamıştık bunu?!
Taha Akyol
Objektif
[email protected]
Bu içeriğe tepkiniz
Yorumlar
Trend Haberler

Taner Çiftçi kimdir, nerelidir? Uşak Emniyet Müdürü oldu

Artvin’e atanan il emniyet müdürü Murat Güneş kimdir?

Fahrettin Altun’un oğlu kimdir? Ali Erdem Altun kimdir?

Eski TÜGVA Genel Merkez Müdürü Salih Çil kimdir, nerelidir?

Kars Emniyet Müdürü kim oldu? Murat Abdullah Tombul kimdir?

Muğla Emniyet Müdürü kim oldu? Süleyman Karadeniz kimdir?
Ekonomiden memnun musunuz?
Ankete Katıl