Türk’e ihanet etmediği için “ Milleti Sadıka” diye adlandırılan Ermeniler Osmanlı İmparatorluğunun gerileme ve yıkılış yıllarında asırlardır birlikte olduğu komşuları olan Türkleri arkadan vurarak, onlara her türlü işkenceyi yaptılar. Kahramanmaraş başta olmak üzere Doğu ve Güney doğu Anadolu’da, Adana’da yaptıkları katliamların hala yaşayan tanıkları var. Osmanlı’nın son dönemine rastlayan ve 1. Dünya savaşının sürdüğü o günlerde Osmanlı Anadolu’da toparlanmak ve iç karışıklıkları durdurmak için Ermenileri Suriye, Irak ve diğer Osmanlı Eyaletlerine tehcir eder. İşte Ermeni Diaspora’sının “ Soykırım yalanı” bu tehcirden ibarettir.

12 Ekim 2006 tarihinde Fransız Parlamentosunun “ Ermeni Soykırımı yalanı” ile ilgili aldığı karar ülkemizde olduğu gibi özellikle zulme uğrayan kentlerde geniş infial uyandırdı. Toplu katliamların yaşandığı Kahramanmaraş’ta da bu katliamlara tanıklık eden Maraş Harbi'nin canlı tanığı 94 yaşındaki Veysel Çiğer, savaş sırasında Fransızların top mermisiyle yıkamadıkları minarenin hala ibret vesikası olarak durduğunu söyledi.
Çiğer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kurtuluş Savaşı'nda, Kahramanmaraş'a gelerek yerli Ermenileri kışkırtıp, halkı katleden ve kenti cehenneme çeviren Fransız kuvvetlerinin yaptığı tahribatın izlerinin günümüzde de görülebildiğini belirtti.
Fransız kuvvetlerinin Kahramanmaraş'ı işgali sırasında attıkları top mermilerinin birinin Turan Mahallesi'ndeki Şeyh Cami'nin minaresinin şerefesine saplandığını ve bir tarih vesikası olarak merminin saplandığı minareye kent halkının ''Gazi Minare'' adını verdiğini ifade eden Çiğer, şöyle konuştu:

''29 Ekim 1919'da Maraş'ı işgal eden Fransız kuvvetleri Ermenilerle birlik olup, halka olmadık zulüm ve vahşet sergiledi. Bu yetmiyormuş gibi bir yandan da şehre hakim tepe ve kiliselere yerleştirdikleri ağır silahlarla halkı ve cami gibi ibadethaneleri hedef alıyorlardı.

Maraş Harbi sırasında Fransızların top mermisiyle yıkamadıkları minare hala ibret vesikası olarak duruyor ve 'Gazi' adıyla anılıyor. O günden bu yana kente gelen birçok kişi minaredeki top mermisini görmek için camiye gidiyor.''

MARAŞ HARBİ-

Hâlâ evinin altındaki dükkanda köşkerlik yaptığını ve Maraş yemenisi diktiğini ifade eden Çiğer, Maraş Harbi'nde 7 ya da 8 yaşında olduğunu ancak, olayları iyi hatırladığını ifade etti.

Fransızların saldırısı sırasında top mermilerinden birinin dükkanının bulunduğu yere düştüğünü hatırladığını ifade eden Çiğer, şöyle konuştu:

''İnsanlarımız saldırılara sopayla ve baltayla karşı koymaya çalıştı. Akşam olunca da evlerimizi terk ederek başka yerlere sığındık. Orada tam 17 gün kaldık. Savaş bütün şiddetiyle devam ederken bizlerde birkaç çocukla birlikte saldırıların son bulması için dua ederdik.

22 gün ve gece süren savaş sırasında Fransızlar Ermenilerle birlik olup ellerinden gelen vahşeti sergiledi. Birçok insanımız şehit oldu. Kendimizi savunmasaydık Kahramanmaraş'ı yerle bir edeceklerdi. Bunun için kadın ve çocukların büyük bir kısmı kent dışına çıkarıldı. Geride kalanlar ise savaşın dehşetini 22 gün boyunca yaşadı.''
Çiğer, Fransızları kentten çıkarmanın o kadar kolay olmadığını ancak, kent halkının ''Maraş bize mezar olmadan düşmana gülzar olamaz'' parolasıyla kenti sonuna kadar savunduğunu belirtti.

Fransızların kentten kaçarken geriye yanık ve yıkık bir kent ve öldürdükleri insanları bıraktıklarını ve o günlerin unutulmadığını ifade eden Çiğer, ''Maraşlılar daha sonra çevre illere giderek bölgenin Fransız işgalinden kurtulması için ellerinden geleni yaptılar ve sonunda TBMM'den kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ve ''Kahramanlık'' payesi aldılar'' dedi.
Çiğer, Fransızların sözde soykırım yalanlarını parlamentolarında tescil ettirmeye çalışmalarının tarihi gerçekleri asla örtemeyeceğini belirterek, ''Onlar önce Maraş ve çevresinde yaptıklarının hesabını versinler'' diye konuştu.

Çiğer, Türklerin de artık bu aşamada Fransızların neler yaptığını ve Ermenileri nasıl oyunlarına alet ederek kullandıklarını anlatması gerektiğini kaydetti. (Bugün, 16.10.2006)