Ordu'nun Fatsa ilçesinde Karadeniz'de görülen deniz salyasının ardından Trabzon'un Sürmene ilçesinde deniz yüzeyinde kirlilik tespit edildi.

Yeniay limanı ile Çamburnu mevkisinin kıyı kesimlerinde görülen köpüklenme ve kirlilik oluşumu üzerine Karadeniz KTÜ Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi’nde görevli uzmanlar, üniversiteye ait motorlu kayıkla denize açıldı.

Ekip, incelemek üzere şüpheli görülen noktalardan örnekler topladı. Denizde yapılan ilk tespitlere göre, kirliliğin müsilaj olmadığı belirlendi.

'ŞİMDİLİK TEHLİKE OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUZ' 

Doğu Karadeniz'in Trabzon, Ordu ve Samsun sahillerinde müsilaj oluşumuna dair çeşitli ihbarlar geldiğini söyleyen Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Muzaffer Feyzioğlu, “Bizler de müsilaj değil ama köpüğümsü, kaymak tabakası gibi ufak tefek oluşumları gözledik.

Bugün de şüphelerimizi gidermek amacıyla küçük bir deniz çalışması yürüttük. Çalışmada müsilajın oluşumuna sebep olacağını düşündüğümüz ince, uzun, ‘kolloidal’ yapılar olup olmadığını gözledik. Kıyıda yine kaymak gibi oluşan tabakanın içerisinden örnek alarak laboratuvarlarımıza getirdik.

Aldığımız örnekleri 1-2 gün içinde inceleme yapacağız ve sonuçlarına bakacağız. İlk izlenimlerimizde, daha önceki yıllarda gözlediğimiz müsilaj tabakasını oluşturacak olan yapıların olmadığını gördük. Şimdilik tehlike olduğunu düşünmüyoruz. Bütün olayların mevsim normalleri civarında gittiği gözleniyor.

Bu dönemde yine suyun bulanıklığını görüyorduk, aynı bulanıklık var. Hatta müsilaj tabakasının oluşacağı partiküller ve o ince, uzun ‘deniz karı’ olarak isimlendirdiğimiz yapıları da gözlemediğimiz için sadece su örneği aldık" dedi.

'BU SENE GÖRMEDİK' 

Müsilaj oluşumuna neden olan ‘deniz karı’ isimli yapının bu yıl görülmediğini belirten Prof. Dr. Feyzioğlu, “Müsilaj olmasa bile bu yapılar denizin içerisinde ince, uzun yapılar oluşturuyorlar ve bütün partiküller bunlara yapışıyor.

Hatta daha önce almış olduğumuz örneklerde, 2007 ve 2008 yılında yoğun olarak gözlemiştik. Bakteriler de bunların üzerinde gelişimlerini çok kolay şekilde sağlayabiliyorlar. Bu sene hiç görmedik. Örnek alıyor ve gözlem yapıyoruz ama bu sene görmedik.

Yalnız açık denizlerde bu tip yapıların faydalı olduğunu da söylüyorlar çeşitli literatür kaynaklarda çünkü derin denizlere organik maddenin aktarılması da bu ‘deniz karı’ dediğimiz yapılarla oluşuyor. Onun için zaman zaman da derin denizlerin organik maddelerle zenginleşebilmesi açısından özellikle açık denizlerde önemli bir etken” diye konuştu.

'DALGA VE HAVA KAYNAKLI AKÜMÜLASYON' 

Müsilaj şüphesi oluşturan ve kıyı boyunca şerit şeklinde uzanan kirliliği açıklayan Prof. Dr. Feyzioğlu, “Görmüş olduğumuz diğer yapıysa muhtemelen denizdeki 1-2 gün öncesindeki dalgalı ve havadan kaynaklanan bir akümülasyondan kaynaklanıyor çünkü bir hat üzerinde dalgayla beraber kıyıya yaklaşan bir yapı. Uzaktan böyle müsilajmış gibi görünüyor ama yanına gidilip bakıldığında naylon, plastik gibi yapılardan oluşan ince 1 metre civarında kalınlığı olan ince uzun şerit halinde bir bütün kıyıyı kaplamış vaziyette gözledik. Onun dışında pek buna benzer bir yapı gözlenmedi” dedi.

ÖLÜM GAZI YUKARI ÇIKIYOR

ÖLÜM GAZI YUKARI ÇIKIYOR 

Gökhan Karakaş - Milliyet’in kamuoyuna duyurduğu Çınarcık Çukuru’nda bile ölümcül gaz oluştuğuna ilişkin tespitin ardından Marmara’dan bir kötü haber daha geldi. Deniz salyasına çözüm aramak için R/V Alemdar II araştırma gemisiyle Marmara Denizi’ne açılan İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü uzmanları, Karamürsel’de daha önce 110 metre derinde rastlanan hidrojen sülfürün, 34 metre derinliğe kadar ulaştığını gördü.

Bilimsel seferin lideri kimyasal oşinograf Prof. Dr. Nuray Çağlar, “İzmit Körfezi’ne yabancı olmayan bu gazın 110 metrelerden şimdilerde 34 metreye kadar çıkması bizi düşündürüyor. 34 metrede litrede 2 miligram olan hidrojen sülfür 157 metreden sonra 4,5 miligrama kadar çıkıyor” dedi.

Marmara Denizi’ni etkisi altına alan deniz salyasına çözüm yollarını arayan bilim insanlarının açık denizde yaptığı son sefer, İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü tarafından Türkiye’nin en büyük ve donanımlı araştırma gemisi R/V Alemdar II ile gerçekleşti.

BENZER SONUÇLAR ÇIKTI 

Enstitü tarafından uzun yıllardır takip edilen 45C kodlu 1270 metre derinliğindeki Çınarcık Çukurundaki istasyonda gelişmiş oşinografik ekipmanlarla yapılan ölçümlerde canlı yaşamını yok eden hidrojen sülfür tespit edilmişti.

Seferin lideri kimyasal oşinograf Prof. Dr. Nuray Çağlar, iklim değişikliğinin etkilerinin de gözlendiği istasyonda hidrojen sülfürün tespit edilmesinin ardından gittikleri İzmit Körfezi’nde de benzer sonuçlar elde ettiklerini belirtti.

Prof. Dr. Çağlar, İzmit Körfezi’nin Karamürsel açıklarındaki İZ-17 isimli ölçüm istasyonunda gelişmiş cihazlarla yaptıkları araştırmalarda 34 metreden itibaren hidrojen sülfür belirlediklerini söyledi. Körfezin orta baseni olan Karamürsel açıklarındaki 150 metre derinliğe gönderilen cihazların 34 metreden sonra hidrojen sülfürü tespit ettiklerini vurguladı.

Prof. Dr. Nuray Çağlar, “Körfezde hidrojen sülfürün varlığı yeni değil. 1999 depreminin ardından 1 yıl süren çalışmalarımızda 110 metreden sonra varlığını tespit etmiş ve bilimsel makale olarak sunmuştuk. R/V Arar ile 30 istasyondan aldığımız örneklemelerle hidrojen sülfürden bahsetmiştik.

İzmit Körfezi’ne yabancı olmayan bu gazın 110 metrelerden şimdilerde 34 metreye kadar çıkması bizi düşündürüyor. 34 metrede litrede 2 miligram olan hidrojen sülfür 157 metreden sonra 4,5 miligrama kadar çıkıyor” dedi.

BOZULMA HIZLANACAKTIR 

Ölçüm istasyonunda ayrıca müsilaj tabakalarının da yüzeyden dibe doğru çökeldiğini gözlemlediklerini söyleyen Prof. Dr. Nuray Çağlar, “Organik madde yani müsilaj çözülürken sudaki çözünmüş oksijeni tüketiyor. İzmit Körfezi, Marmara denizi sularıyla yenileniyor ama hidrojen sülfür ortadan kalkmıyor. Henüz yazın başında olmamız ilerleyen süreçte bozulmanın hızlanacağını işaret ediyor. Oksijensizlik artabilir hatta kalıcı olabilir” uyarısını yaptı.