Hasan Mezarcı, 11 Mayıs 1954’te Artvin’in Yusufeli ilçesinde dünyaya geldi. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun olduktan sonra bir süre öğretmenlik ve imamlık yaptı. Ancak onu ülke gündemine taşıyan asıl gelişme, 1991 genel seçimlerinde Refah Partisi’nden İstanbul milletvekili seçilmesiyle başladı.
Mezarcı, parlamentodaki ilk yıllarında sert üslubu ve açık sözlülüğüyle dikkat çekti. Özellikle 1993’te yaşanan Sivas Olayları sonrasında yaptığı eleştiriler, hem kamuoyunda hem de partisinde büyük yankı uyandırdı. Dönemin siyasi atmosferinde, laiklik tartışmaları ve dini hassasiyetlerin keskinleştiği bir dönemde, Mezarcı ismi giderek öne çıktı.
1994 yerel seçimlerinde Refah Partisi’nin İstanbul’da kazandığı büyük zafer, Mezarcı’nın da siyasi etkisini artırdı. Parti içinde “sert çıkışlarıyla öne çıkan genç isimler” arasında anılmaya başladı. Ancak bu yükseliş, kısa süre içinde yerini yargı süreçlerine ve ağır suçlamalara bıraktı.
YARGI SÜRECİ VE CEZAEVİ YILLARI
Hasan Mezarcı’nın siyaset sahnesindeki keskin kırılma noktası, “laiklik karşıtı faaliyetlerde bulunmak” ve “devletin temel düzenini yıkmaya teşebbüs etmek” suçlamalarıyla açılan davalar oldu. 1994’te milletvekilliği dokunulmazlığı kaldırıldı ve hakkında verilen çeşitli mahkûmiyet kararlarıyla cezaevine gönderildi.
Hapishanede geçirdiği uzun yıllar, onun hayatında büyük bir içsel dönüşümün başlangıcı oldu. Mezarcı, cezaevi sürecinde politik kimliğinden uzaklaşarak, dini yorumlara ve metafizik açıklamalara yöneldi. Bu dönemden sonra siyasete geri dönmedi; aksine, kamuoyunu hayrete düşüren bambaşka bir kimlikle sahneye çıktı.
MESİHLİK İDDİASI VE TOPLUMSAL TEPKİLER
2000’li yılların başından itibaren Hasan Mezarcı, kendisini “Hazreti İsa’nın yeniden yeryüzüne inmiş hali” olarak tanıtmaya başladı. Bu açıklama, hem dini çevrelerde hem de geniş toplum kesimlerinde şaşkınlıkla karşılandı. Mezarcı, konuşmalarında mevcut dini anlayışların yanlış yorumlandığını savundu ve “gerçek kurtuluşun” kendi öğretilerinde olduğunu iddia etti.
Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte Mezarcı, fikirlerini dijital platformlar aracılığıyla daha geniş kitlelere ulaştırdı. Yayınladığı videolar ve mesajlarla takipçi kitlesini artırdı. Ancak bu açıklamalar, toplumun büyük kesiminde akıl sağlığına ilişkin tartışmaları da beraberinde getirdi.
Ailesi ve yakın çevresi, Mezarcı’nın bu iddialarına destek vermekten kaçındı. Resmi kurumlar ise süreci genellikle bir sağlık sorunu olarak değerlendirdi. Buna rağmen Mezarcı, zaman zaman yaptığı paylaşımlarla gündeme gelmeye devam etti.
MEZARCI’NIN MİRASI VE TOPLUMSAL ETKİSİ
Hasan Mezarcı’nın ismi, 1990’ların siyasal İslam-laiklik tartışmalarında öne çıkan simgelerden biri olarak hafızalarda yer aldı. Ancak bugün onun adı, siyasi geçmişinden çok “Mesihlik” iddiasıyla anılıyor.
Siyasi hayatında sergilediği kararlı tavırlar, yerini dini semboller ve kişisel inanç temelli açıklamalara bıraktı. Böylece Mezarcı, Türkiye’de siyasetten inanç dünyasına geçişin en çarpıcı örneklerinden biri haline geldi.
Hasan Mezarcı’nın hikayesi, siyasetin insan yaşamında nasıl köklü dönüşümlere yol açabileceğinin, inanç ve kimlik arasındaki çizginin ne kadar ince olabileceğinin dikkat çekici bir örneği olarak tarihteki yerini aldı.




