Küresel ölçekte etkisini sürdüren Covid-19 salgını, iş dünyasında da tartışmalı bir olaya yol açtı.
Bir işçi, patronunun yoğun 'istifa et' baskısına dayanamayarak istifasını sunmak zorunda kaldı.
İş Mahkemesi'nde görülen dava, işçinin 2007-17/03/2020 tarihleri arasında çalıştığını ve Covid-19 salgını nedeniyle işçilerin zorunlu ücretsiz izne çıkarıldığını, bu durumu kabul etmeyen işçilere istifa baskısı yapıldığını iddia etmesiyle gündeme geldi.
Uzun yıllar boyunca emek veren işçi, tüm haklarından feragat ederek istifa etmenin olağan dışı bir durum olduğunu savunarak, işveren tarafından yapılan feshin geçersizliğini ve işe iadesini talep etti.
İDDİALAR VE SAVUNMA: PATRONDAN GELEN TEPKİ
Davalı patron ise mahkemede yaptığı savunmada, işçinin 17/03/2020 tarihli dilekçe ile kendi isteğiyle istifa ettiğini, işveren tarafından fesih yapılmadığını, pandemi ilanı sonrasında kısa çalışma ödeneğine başvurulduğunu ve iddia edilen 'zorla istifa dilekçesi' olayının gerçeği yansıtmadığını öne sürdü.
Mahkeme, bu çekişmeli durumu değerlendirdikten sonra davanın reddedilmesine karar verdi.
İSTİNAF SÜRECİ VE YENİ PERSPEKTİF: İŞÇİNİN GERÇEK İRADESİ ÖNEM KAZANIYOR
Davacı işçi, mahkemenin kararını kabul etmeyerek Bölge Adliye Mahkemesi'ne başvurdu. İstinaf mahkemesi, bu olayda dikkate değer bir karar verdi.
İstifanın işçinin gerçek iradesini yansıtması gerektiğinin altını çizen mahkeme, 13 yıl boyunca çalıştığı iş yerinden tüm haklarından feragat edip ayrılmanın olağan akışa aykırı olduğunu vurguladı.
KARAR VE İNCELEME: MAHKEME PERSPEKTİF DEĞİŞTİRDİ
Mahkeme kararında, işçinin gerçek iradesinin istifa olduğunu kanıtlayamadığı ve istifa dilekçesinin davacının iradesinin bozulduğu bir şekilde alındığı sonucuna varılarak davanın reddedildiği ifade edildi.
Ancak dosya incelendiğinde, aynı gün diğer işçilerden de dilekçeler alındığı, dilekçelerin ve davaya ilişkin içeriğin genel ifadelerle belirtildiği ve fesih sebebinin yeterince açıklanmadığı görüldü.
Davacının uzun çalışma süresi, iş yaşamının olağan akışı ve tarihsiz belgeye dayalı deliller, mahkeme tarafından dikkate alındı. İlk derece mahkemesinin kararı, yeterli ve adil olmayan bir şekilde verildiği gerekçesiyle geçersiz kabul edildi.
SONUÇ: İŞÇİ HAKLARI VE ADİL YARGILAMA İHTİYACI
Bu olay, Covid-19 salgını sürecinde işçi hakları ve işçi-işveren ilişkileri açısından önemli bir örnek teşkil etmektedir. Mahkeme kararı, işçinin gerçek iradesinin ve adil yargılamanın önemini vurgulayarak işçi lehine bir çözüme işaret etmiştir.
Bu durum, benzeri olaylarda da adaletin sağlanması adına bir örnek teşkil etmelidir.