Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı Nevzat Pakdil, Avukatların gününü kutladı.


Danıştay’ın kıyafet serbesti ile ilgili kararının Türkiye’nin normalleşmesi açısından son derece önemli bir karar olduğunu ifade eden Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı Nevzat Pakdil, “Avukatlar gününü kutlarken, böyle bir özgürlükle kutlamak beni ziyadesiyle mutlu etmiştir. Karar, avukatlarımıza verilmiş en güzel hediye oldu. Türkiye artık normalleşiyor” dedi.


Avukatlar Günü sebebiyle yayımladığı mesajda, tüm avukatların günü kutlayan Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı ve Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil, “Kıyafet serbestisi, dolayısıyla davalara başörtülü girebilme hakkı temel hak ve özgürlüklerimizden birisidir, anayasal haktır. Türkiye'nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de meyandadır. Danıştay’ın bu konuda vermiş olduğu iki olumlu kararın Avukatlar Günü öncesine rast gelmesinin ayrı bir anlamı olmuştur. Bu vesile ile bir kez daha adaletin savunucusu Avukatlarımızın gününü kutluyorum” şeklinde konuştu.


“YENİ ANAYASA İÇİN SÜREMİZ DARALIYOR”


Açıklamasında yeni anayasa çalışmalarına da değinen Pakdil, “Bilindiği üzere demokratik olmayan süreç ve aşamalardan geçirilerek yürürlüğe konulan 1982 Anayasasının zaman içinde yapılan kimi değişikliklere rağmen anti-demokratik ruhu ortadan kaldırılamamıştır. 1982 yılından günümüze kadar Anayasa üzerinde yapılan değişikliklere rağmen, mevcut Anayasa geleceğin Türkiye’sini kurmada en büyük engel olarak karşımızda durmaya devam etmektedir. Türkiye’nin başta insan hakları olmak üzere kalkınmasına kadar her konuda engeller koyan ve yamalı bohça haline gelen bu Anayasa’nın artık rafa kaldırılarak yeni anayasanın kabul edilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir” ifadelerini kullandı. Pakdil açıklamalarını şöyle sürdürdü:


“Türk Parlamenterler Birliği olarak tüm toplum kesimlerinin geniş katılımını esas alması gerektiğine inandığımız sivil ve demokratik yeni bir Anayasa’nın hazırlanması için yüksek bir talep ve pozitif bir zemin, temsil gücü yüksek ve zinde bir parlamentomuz olduğuna inanıyoruz. Türkiye’de ilk defa sivil toplum örgütlerinin ve halkın da katılımıyla bir anayasa yapılacak olması, Yeni Anayasanın hazırlık sürecini aslında olumlu yönde etkilemektedir.


Önümüzdeki dönemde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanını halkımız ilk kez seçecektir. Bu son derece önemli bir süreçtir. Fakat (seçilmiş başbakan ve seçilmiş cumhurbaşkanı yetki karmaşasına yol açar) tartışmalarını da beraberinde getirmektedir. Bu açıdan baktığımızda da, toplumun bütün kesimlerince benimsenecek daha katılımcı, şeffaf ve demokratik bir anayasayı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce TBMM’den çıkarma gibi bir mecburiyetimiz bulunmaktadır.


Bazı insanları ötekileştirirken, bazı insanları da inançlarından dolayı ikinci sınıf konumuna iten bu anlayış toplumumuzda birlik ve beraberliği bozmuş, çatışmalara yol açmıştır. Anayasa bir toplumsal uzlaşma metni olmalıdır. Mevcut anayasa ise siyasete, milli iradeye alan tanımamakta, siyasetin üzerine gölgeler oluşturmakta, toplumsal barışa, huzura, ülkenin büyümesine kapı aralamamaktadır.  Böyle bir anayasayı kimse tasvip etmemektedir.”


Askeri vesayet sisteminin güdümünde kabul edilen 1982 Anayasasının vakit kaybedilmeden milli iradenin temsilcileri olan milletvekilleri tarafından hazırlanması ve kabul edilmesi gerektiğini ifade eden Pakdil, “Hiçbir ötekileştirmeye imkân tanımayan, insanı ve emeği merkez alan, insan onurunu yükselten, demokratik, özgürlükçü, katılımcı ve çoğulcu nitelikte, adaleti ve eşitliği temel alan, din, kanaat ve inanç özgürlüğünü güvence altına alan, yasama, yürütme ve yargı olmak üzere her birinin erkine dayanan ahenkli işleyişlerini esas alan, dezavantajlı konumda bulunanları önceleyen, sosyal hakları, sosyal devlet olmanın gereklerine uygun şekilde düzenleyen bir Anayasa’yı kim istemez” diyerek açıklamalarını tamamladı.