Hani derler ya, yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış... CHP lideri Baykal da bazı kişilerin gözaltına alınmasının darbe uygulaması olduğunu söylemiş...

Hani derler ya, yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış... CHP lideri Baykal da bazı kişilerin gözaltına alınmasının darbe uygulaması olduğunu söylemiş ve 'Hedef, asker ve yargı' demiş. Pes doğrusu! Ben ömrümde bu kadar pişkinini görmedim. Gelecekte Türk siyasetini inceleyecek olanlar
ve siyaset bilimcileri, herhalde bu garabeti 'demagoji' örneği olarak göstereceklerdir.

Bir yandan yargıyı ve askeri tahrik edecek, baskı altına almaya çalışacaksınız; saçma sapan, gerçek dışı gerekçelerle daha dün yüzde 47 oy almış iktidar partisini kapattırmaya çalışacaksınız; darbe ortamı oluşturmaya çalışan bir cinayet ve terör çetesini himayeye yelteneceksiniz; diğer yandan, bütün bu komplolara maruz kalanları darbecilikle itham edeceksiniz...

Sonra da kalkıp Türkiye'nin gerildiğinden şikâyet edeceksiniz. Ne yani, sizin bütün bu haksızlıklarınız ve saldırılarınız karşısında millî iradenin temsilcileri boyun büküp beklesinler mi?...

***

Dün, Türkiye'nin 81 ilinde açıklamalar yapılarak toplumdaki gerginliğin sona erdirilmesi istendi. TOBB, Türk-İş, Hak-İş, TESK, TİSK, KESK ve TZOB ortak bir 'sağduyu çağrısı' nda bulundular.

Daha önce TÜSİAD da benzeri bir açıklama yapmıştı. TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu'nun açıkladığı metne biz de rahatça imzamızı koyabiliriz. Esasen, demokrasi, Türkiye'nin sorunları, ekonomik ve sosyal hayat konusundaki bu tesbitlere katılmamak mümkün mü?

Birbirinden farklı 7 büyük sivil toplum kuruluşunun genel tesbitlerin ötesinde ortak çareler sunabilmesi elbette kolay değildir. Lâkin, bu genel tesbitlerin ötesine geçilmedikçe neticeye ulaşabilmek de imkânsızdır.

Sağduyu çağrısında, 'Siyasî partilerin kolaylıkla kapatılabilmesi, aynı kolaycı yaklaşımla kurum ve bireylerin özgürlüklerinin kısıtlanması, demokratik süreç ve kurumların güçlenmesine hizmet etmek yerine zarar vermektedir' deniliyor. Pek âlâ ve de rânâ... İyi de bunun önüne nasıl geçilecek? Bu çağrı yapıldı diye, AK Parti 'nin kapatılması dâvasından vazgeçileceğini mi zannediyorsunuz?..

***

'Gerilimi düşürmek Başbakan'a düşer' diyenler var. Başbakansa, 'Hep uzlaşma ve sağduyu mesajı verdim. Birlik ve beraberlik içinde olalım diyorum. Aslâ gerilim tarafında yer almadık, almayız' diyor. İddianame medyaya aksettikten sonra ilk tepki olarak AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Fırat'ın son derece dikkatli hazırlanmış yazılı açıklamasından sonra AK Parti yöneticilerinden, gerilimi arttıracak hiçbir açıklama gelmedi. Bu arada, Baykal her fırsatta AK Parti aleyhine bombardımanına devam ediyor.

Başsavcı, iktidardaki çoğunluk partisi aleyhine dâva açıyor. İddianamedeki tutarsızlıkları eleştirince Savcı'yı, yargıyı yıpratma ve gerilim oluşturma ithamıyla karşılaşıyoruz. Beri taraftan, çete soruşturması yapan Savcı hakkında olmadık eleştiriler yapılıp görevden alınması isteniyor, kimsenin aldırdığı yok...

Ben her hafta demokrasi konusunda, Türkiye'nin çeşitli yerlerinde konferanslar verip halkla temas ediyorum. Herkes yazılarımla hislerine tercüman olduğumu söylüyor. Halkın hayretler içinde seyrettiği manzara şu: Siz sudan iddialarla, daha 7 ay önce oyların yarısını alarak iktidara gelen bir partiyi kapatmak istiyorsunuz. Buna karşılık, 'Aman gerilim olmasın!' diyerek, bu parti mensuplarının ve bu partiye oy veren milyonların koyun gibi boynunu uzatarak kapatılmayı beklemelerini istiyorsunuz. Böyle rezalet olur mu?

Bu ne büyük bir haksızlıktır?..

İktidar Partisi'ni kapatacaklar; partinin, çoğunluğu milletvekili olan, önde gelen 71 yetkilisine 5 yıl siyaset yasağı koyacaklar; siyasetle ilişiği kesilmiş Cumhurbaşkanı'na, Başbakan'a suç isnadında bulunacaklar; Türkiye'yi siyasî ve ekonomik bir krize sürükleyecekler ve dış itibarımızı yerle bir edecekler; lâkin siz eli kolu bağlı bekleyeceksiniz. Siyasî Partiler Kanunu'nu, Anayasa'yı değiştirmeyeceksiniz; referanduma gitmeyeceksiniz. Niçin? Aman gerginlik çıkmasın diye. Siz hiç böyle bir saçmalık gördünüz mü?..

***

Türkiye'de sağduyu çağrısında bulunanlar, gerginlik istemeyenler, bunun yolunu da göstermek zorundadırlar. Siyasî partiler kolay kapatılmasın demek, meseleyi halletmez. Anayasa Mahkemesi'nin önceki parti kapatma dâvaları konusundaki tutumu belli olduğuna göre, mutlaka Siyasî Partiler Kanunu ile Anayasa'nın 68. ve 69. maddelerinin veya 149. maddesinin değiştirilmesi şarttır. MHP, demokratik misyonunu çiğneyerek bu konuda destek vermezse, referanduma gidilmesi de kaçınılmazdır.

Yoksa, sen kendini kör, âlemi sersem mi sanırsın?..

HASAN CELAL GÜZEL
(27.03.2008)
RADİKAL
Editör: TE Bilisim