BAŞBAKAN Erdoğan’ın kabine revizyonu siyasi bakımdan dört noktada ‘siyasi yenilenme’ mesajı veriyor. AKP’nin 7 yıllık iktidarı boyunca büyük kavgalar yaratan ve son dönemde AKP’yi en çok yıpratan “sinir uçları”nda adeta tedavi çabası görülüyor.

Nedir bu sinir uçları?

- Laiklik, cemaat, kadrolaşma gibi tartışmalardı.

- Başta Deniz Feneri olmak üzere yolsuzluk iddiaları ‘ak’ imajını hayli zedelemişti.

- Kriz döneminde ekonominin etkin yönetilemediği kanaati iş dünyasında yaygınlaşmıştı.

- Ermenistan ve Irak’taki gelişmeler, Kıbrıs’taki seçimler ve çıkmaza gireceği anlaşılan görüşmeler, Obama yönetimi gibi faktörler, dış politikanın kritik bir döneme girdiğini gösteriyor. Dış politikayı etkinleştirmek gerekiyordu.

Kabine revizyonunda ‘nöbet değişikliği’ denilebilecek pratik sebeplerin dışında, bu dört faktörün bilhassa etkili olduğu görülüyor.

Öncelikli konular

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik eğitim hizmetlerini geliştirmede başarılıydı ama bakanlığı bir çok siyasi tartışmaların odağı olmuştu. Bu bakanlığa Nimet Çubukçu gibi ideolojik bakımdan kimseyi tedirgin etmeyecek, uzlaşma sağlayacak bir ismin getirilmesi son derece önemli bir ‘merkez’ işaretidir.

Çubukçu’nun döneminde herhalde laiklik, cemaat falan gibi tartışmalar giderek azalacak ve inanıyorum ki YÖK gibi konularda reform yolu da açılacaktır.

Bülent Arınç’ın Başbakan yardımcısı olarak kabineye girmesi, ‘Bülent ağabey’ konumuna uygun olduğu gibi, yolsuzluklara karşı bir tavır işaretidir. Arınç’ın Şaban Dişli ve Denizfeneri olaylarındaki dürüst ve ilkeli çıkışlarını biliyoruz.

Başbakan’a ‘one munite’ diyebilecek bir iki isimden biridir!
Peki, Arınç bazen ‘dobra’ ideolojik laflarla yine ‘sinir uçları’nda sancılara yol açabilir mi? Muhtemeldir! Ama hem kendisinin hükümet sorumluluğuyla buna dikkat edeceğini düşünebiliriz hem de “ikinci adam” konumundaki ismin Cemil Çiçek olması önemli bir işarettir.

Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanı olması fevkalade isabetli bir tercihtir. Bu dönemde Türkiye’nin hangi başarılı açılımı varsa, arkasında Davutoğlu vardır! Prof. Davutoğlu’nun bu işlevini bütün dünya ‘tanımış’ tır zaten. Şimdi, yaptığını tam yetkili olarak bizzat yapacak....

Demek ki, hükümet içeride tansiyonu düşürmek isterken dış politikaya ağırlık verecek.

İkinci ağırlık konusu, ekonomi... Bunun göstergesi de, Ali Babacan gibi tecrübeli bir ismin ekonominin iplerini ele almasıdır. Kriz döneminde ekonominin tek elden ve daha etkin yönetilmesi en çok iş dünyası için iyi haberdir.

Bana göre sürpriz, Nazım Ekren gibi yetkin ve saygın bir ismin kabine dışı kalmasıdır.

Kavga değil iş

Cemil Çiçek’in “ikinci adam” konumunu sürdürmesi dikkat çekicidir. Hem “devamlılık” ilkesinin bir işareti, hem de kabinede siyasi konularda ‘uygunsuz’ sesler olursa onlara karşı bir sigorta işlevi olarak görülüyor. Dedikodular çıkmıştı, ileride Meclis başkanı olmak üzere kabineden alınacak diye...

Hem hükümet için iyi olmazdı hem başarılı Köksal Toptan’a haksızlık olurdu.

Giden, kalan ve gelen bakanlar hakkında teker teker değerlendirmeler yapmak mümkün. Fakat kişileri analiz etmekten ziyade revizyonun ‘siyasi’ doğrultusu daha önemli: Siyasi ve ideolojik tansiyonu düşürme, yolsuzluklara hassasiyet, ekonomi ve dış politikaya öncelik verme yönündeki işaretlerin olumlu olduğu muhakkak...

Başbakan kendisi de sakinleşmeli, iç kavgayı bırakıp ekonomi ve dış politikaya öncelik vermelidir.

Yeni hükümete başarılar diliyorum.

TAHA AKYOL
MİLLİYET