Seçimlere bir ay kaldı. Peki ya seçim heyecanı?.. Bu kez bende yok.

Böyle bir heyecan yaşamıyorum. Oysa eskiden böyle değildim.

Meydan meydan koşturur, gidebildiğim kadar çok ile gider, seçimin nabzını tutmaya çalışırdım.

Şimdi yerimden kımıldamıyorum. Televizyon haberleri ve gazete manşetleriyle durumu idare ediyorum.

Bu arada liderlerin meydanlardaki atışmaları, birbirlerine laf sokuşturmaları, gitgide irtifa kaybeden üsluplarıyla kaset savaşları bende pek öyle heyecan uyandırmıyor.
Acaba bendeki bu heyecansızlık, seçim sonuçları şimdiden üç aşağı beş yukarı malum olduğu için mi?

Sanıyorum bunun payı var.

Seçim sandığından nasıl bir partiler sıralamasının çıkacağı bugünden bilinmekte...

Ama asıl neden ya da nedenler galiba başka yerde yatıyor.

Şu söylenebilir:

Seçim meydanlarını kızıştıran konuşmalar, Türkiye’nin gerçek gündemini çok fazla oluşturmuyor.

Bir başka deyişle:

Asıl 12 Haziran sonrası Türkiye’yi daha farklı meselelerden oluşan sahici bir gündem bekliyor.

Örneğin yeni anayasa...

Yeni anayasada hukukun üstünlüğü...

Özgürlükler...

Sivil ve askeri otorite...

Kürt sorunu ve PKK...

Kürt sorununun silah ve şiddetle bağını kopartmak...

Alevi meselesi...

Başörtüsü meselesi...

Din eğitimi...

Cari açık başta olmak üzere ekonominin ince ayar gerektiren kritik konuları...

1915...

ABD ve AB ile ilişkiler...

Meydanlarda bu konular var mı?

Kulak veriyorum ama benim kulağıma çalınmıyor bu konular.

Bu konular fazlasıyla üstü örtülü geçiyor. Ayrıntıya girersem oy kaybederim kaygısı dikkati çekiyor liderlerde...

Yeni anayasa projeleri çok genel bir çerçeve çiziyor. Mesela Kürt meselesini ilgilendiren ve ince ayar gerektiren konulara rastlanmıyor bu projelerde...

Bu gibi durumlar özellikle iktidar partisinde çok belirgin.

Tayyip Erdoğan çok yutkunuyor.

Ak Parti’nin esas derdi daha çok MHP’yi yüzde 10 barajının altına çekmek olduğu için böyle davranıyor Erdoğan...

Olabilir.

Oysa 2007’de böyle değildi.

Heyecan vardı o seçimlerde.

Gerçek bir heyecan...


Örneğin, Tayyip Erdoğan ve Ak Parti meydanlarda demokrasi konusunda ‘askeri vesayet’e karşı ciddi ve inandırıcı bir siyasi mücadele içindeydiler.

Seçim meydanları bu yüzden farklı ve sahici esintilerle yüklüydü.

Ya da meydanların gündeminde sahici meseleler olduğu için öyleydi.

Bu seçim böyle değil.

Sahici meseleler konuşulmuyor meydanlarda.

Parti liderleri belki de demokrasi ve değişim adına boğayı boynuzlarından tutup ona meydan okuyacak bir siyasal cesaret ve kararlılık içinde olamadıkları için vaziyet böyle.


Oysa bir ay kaldı.

Bir ay sonra gerçek yine Türkiye’nin ve en başta Tayyip Erdoğan olmak üzere liderlerin kapısını çalacak.

Yanlış anlaşılmasın.

Parti liderlerine, milletvekili adaylarına elbette haksızlık etmek istemiyorum. Seçim ateşine tutulmuş bir halde meydan meydan koşturup duruyorlar.

Oy peşindeler.

Ve fena halde yoruluyorlar.

Allah kolaylık versin hepsine...

Ben ise 12 Haziran’ı bekliyorum.

Türkiye’nin sahici gündemi ancak o zaman bütün sıcaklığıyla, yakıcılığıyla ben burdayım diyecek.

Siyaset oyunu gerçek yüzünü asıl o zaman belli edecek.

Galiba ben de işte o zaman, siyaset oyununa dönük heyecanımı yeniden kazanacağım.

Hasan Cemal
MİLLİYET
[email protected]