SANKO Üniversitesi Hastanesi Cilt Hastalıkları Uzmanı da olan Dr. Öğr. Üyesi Yıldırım,
genellikle yüzde meydana gelen, yaygın bir cilt rahatsızlığı olan Roza Hastalığında,
çoğunlukla alın, çene, burun, yanaklar gibi yüzün orta bölümünde lezyonların daha
yoğunlukta olduğuna vurgu yaptı.
Hastalığın genç yaşlarda yanma, kızarma gibi ataklarla başlayarak, ilerleyen yaşlarda
kalıcı kızarıklık, kılcal damarlarda artış, sivilce, deride ödeme neden olduğunu belirten
Dr. Öğr. Üyesi Yıldırım, “Göz ve göz kapaklarının yüzeyinde rahatsız edici
iltihaplanmalar da görülebilmektedir. Kronik bir durumdur ve uzun süre devam edebilir.
Hastalık şiddeti zaman içerisinde artma veya azalma şeklinde dalgalanmalar
gösterebilmektedir. Kadınlarda sık görülmektedir ancak erkekleri etkilediğinde daha
şiddetli olabilir” dedi.
NEDEN OLAN FAKTÖRLER
Roza hastalığının nedeninin tam olarak anlaşılamadığına dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi
Yıldırım, şöyle devam etti:
“Genetiğimiz, bağışıklık sistemimiz ve çevresel faktörlerin tümünün bu hastalığın
gelişiminde bir rol oynayabileceği düşünülmektedir. Roza gelişimini tetikleyen faktörler,
yüz derisindeki kan damarlarının genişlemesine neden olur. Rozanın ciltteki veya
bağırsaktaki bakterilere bağlı olduğu teorisi henüz kanıtlanmamıştır.
Bununla birlikte, antibiyotiklerin roza tedavisinde antienflamatuar (iltihapla savaşan)
etkileri nedeniyle yararlı olduğu kanıtlanmıştır. Roza bulaşıcı değildir ancak daha da
kötüleştirebilecek çeşitli tetikleyiciler vardır. Bunlar arasında alkol, egzersiz, yüksek ve
düşük sıcaklıklar, sıcak içecekler, baharatlı yiyecekler ve stres bulunmaktadır. Roza
hastaları güneşe duyarlı olabilir.”
KLİNİK ÖZELLİKLERİ VE TANISI
Dr. Öğr. Üyesi Yıldırım, yüzde tekrarlayan yanma ve kızarıklık atakları oluşmasının en
erken dönemde hissedilmeye başlandığını anımsatarak, zaman içerisinde yüzün
ortasında oluşan kızarıklığın kalıcı hale geldiğini, yanaklarda ve burun üzerinde gözle
görülebilecek küçük kan damarlarının oluştuğunu kaydetti.
Hastalık ilerledikçe yüzdeki kızarıklığın daha koyu ve kalıcı hal aldığını, yüzün orta
kısmında küçük, kırmızı şişlik veya iltihaplı sivilceler oluştuğunu anlatan Dr. Öğr. Üyesi
Yıldırım, “Roza hastalığının tanısı genellikle klinik bulgular ışığında konulmaktadır.

Karıştırıldığı farklı hastalıklardan ayırt edebilmek için biyopsiye ihtiyaç duyulabilmektedir.
Bu hastalığa özgü bir laboratuvar bulgusu ise bulunmamaktadır” ifadelerini kullandı.
KLİNİK BELİRTİLERİ ARTIRAN FAKTÖRLER
Dr. Öğr. Üyesi Yıldırım, Roza hastalığının klinik belirtilerini artıran faktörleri ise şu
şekilde sıraladı:
- “Soğuk – sıcak yiyecek ve içecekler, kahve, çay, alkol, çorba, çikolata, turşu, acı,
baharatlı gıdalar, vb.
- Sıcak – soğuk hava, güneş ışığı, rüzgar, nem, vb. gibi hava koşulları
- Stres
- Yüzü tahriş edebilecek temizlik ürünleri, sıcak duş, ıslak mendil, kolonya, vb.
banyo, kişisel bakım ve temizlik malzemeleri
- Aşırı egzersiz
- Birçok dermatolojik hastalıkta önemli faydalar sağlayan ilaçların yüze uzun süreli
kullanımı hastalığın şiddetlenmesine neden olabilmektedir.”
TEDAVİSİ
Roza hastalığı tamamen iyileşmemekle birlikte, tedavi ile kontrol altında tutulabileceğine
işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Yıldırım, hastalığın kontrol altına alınmasında en önemli
noktanın klinik belirtileri artıran etmenlerden korunmak olduğunun altını çizdi.
Hastalığı tetikleyen en önemli faktörlerden olan güneşten korunmada, koruyucu
kullanımının çok önemli olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Yıldırım, “Hafif olgularda
genellikle krem ve jeller kullanılmaktadır. Şiddetli olgularda tek başına veya topikal
ajanlarla birlikte sistemik tedavi uygulanır. En sık tercih edilen sistemik ajanlar sistemik
antibiyotikler ile A vitamini ürünü olan izotretinoindir (izotretinoin: şiddetli akne
tedavisinde kullanılan bir ilaç)” şeklinde konuştu.
ROZA HASTALIĞI VE LAZER TEDAVİSİ
Dr. Öğr. Üyesi Yıldırım, Roza Hastalığı ve lazer tedavisine yönelik olarak ise şu bilgileri
paylaştı:
“Çeşitli lazer tedavileri ve yoğun atımlı ışık (intense pulsed light, IPL) sistemleri özellikle
de yüzdeki kırmızılık ve kılcal damarlanma artışlarının tedavisinde etkili olabilmektedir.
Bu tedavi Roza Hastalığı olan bazı kişilerde, ortaya çıkan kızarıklığı, deri kalınlaşmasını
ve tekrarlayan görünür kan damarı yamaları semptomlarını hedef alır.
IPL tedavilerinin ayrıca Roza hastalarında görünen kan damarlarının tedavisinde etkili
olduğu düşünülmektedir. Rozayı tedavi etmek için IPL kullanan 60 kişiden oluşan 2005
tarihli bir araştırmada, bu tedavinin katılımcıların yüzde 77,8'inde olumlu sonuç verdiği
saptanmıştır.
Lazer tedavisinden sonra görülen en olası yan etki yüzde veya burunda artan
kızarıklıktır. Lazerden sonra biraz kızarıklık görmek yaygındır ve bu genellikle 1 ila 2
hafta içinde kaybolur. Bu yan etkiler geçicidir ve birkaç gün içinde geçmelidir. Yüzünüz
yanmış gibi görünüyorsa veya lazer tedavisinden sonra yanma belirtileri yaşanırsa bu
belirtiler ile ilgili doktorunuza başvurmanız gerekmektedir.”

Roza Hastalığı için lazer tedavisinin, genellikle diğer tedavi türlerini denendikten sonra
yapılan bir seçim olduğuna dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Yıldırım, “SANKO Üniversitesi
Hastanesi Cilt Hastalıkları Kliniğimizde de uzun süredir kılcal damar tedavisinde IPL
sistemleri başarılı bir şekilde kullanılmaktadır” ifadelerine yer verdi.
Lazer ve ışık tedavisinin her insan için doğru olmayabileceğini bildiren Dr. Öğr. Üyesi
Yıldırım, sözlerini şöyle tamamladı:
“Normalde, hastalarda roza hastalığını yönetmek ve tedavi etmeye çalışmak için topikal
ilaçların bir karışımı gibi diğer tedavi yöntemleri denenmektedir. Genellikle, bu tedavilerin
veya kombinasyonları roza hastalığı tedavi etmek için yeterli gelmediğinde, lazer
tedavileri denenmelidir.”